Sevgili okur geçen hafta yoktum. Sen biliyorsun ama arada kaybolsam da eninde sonunda buradayım, benden kurtuluş yok. Bazen derslere dalıyorum, bazen oğluma gidip geliyorum, bazen tatil yapıyorum ama dönüp dolaşıp geldiğim yer burası.
Bu haftaki yazımı daha büyümekte olan çocukların ailelerine hitaben yazayım dedim. Onların da bizlerin tecrübesine ihtiyacı var sonuçta. Yani lise başlangıç, hazırlık, lise1, lise 2 gibi.
Sevgili genç anne. Bizim zamanımızda Euro-Dolar daha normal bir insan evladı değerlerinde olduğundan biz çocukları her yaz bir ülkeye yaz kampına yolluyorduk. Şu an bu hakikaten bir olay bunun farkındayız hepimiz ama gel sen beni dinle yine de.
Üniversite aşamasında, çocuğun yurt içinde veya dışında rahat etsin istiyorsan, özellikle de yurt dışı düşünüyorsan çocuğu sensizliğe ve yalnızlığa alıştırmak lazım. Şu an bizimkiler üniversite aşamasında ve iki tip genç görüyorum ben. Bir grup gayet rahat, özgüveni yüksek, kendi ülkesinde gibi başının çaresine bakıyor, dersleri de ya iyi ya fena değil genelde. Diğer grup çok ürkek, odasından çıkamıyor, çekiniyor, ürküyor, sosyalleşemiyor, dersleri kötü, aileyi arayıp ağlıyor, kendi orada anne babası burada ıstırap çekiyor. Bu böyle olmaz. Yazık günah.
Gençleri iki şeye alıştırmak lazım, bana güven bu konuda. Kendi kendine kalmaya ve kendi kendine ders çalışmaya. Bak bu çok önemli. Kendi yaşamayı becerebilen ve kendi ders çalışmayı (özel hoca/online ders olmadan) bilen çocuğu dünyanın her yerine yollayabiliyorsun. Bakıyor başının çaresine. Şimdi diyeceksin ki nasıl mesela?
- Mümkünse (bütçeyle ilgili mevzular bunlar) her yaz yurtdışına yaz okuluna, mümkün değilse kendi şehrinde ya da başka şehirlerde üniversitelerin yaz okullarına -yurtta kalmak üzere- yollayarak.
- Dil okullarına, spor kamplarına, matematik kamplarına, bilim kamplarına yollayarak.
- Bazen sadece babayla, bazen de sadece anneyle seyahat planlayarak.
- Akraba yanına yollayarak.
- Evde yalnız kalmasına izin vererek, yani her yere çanta gibi taşımayarak.
- Dersleri biraz aksadığı anda özel ders hocalarını sıraya dizmeyerek, kendi kendine ders çalışmasını destekleyerek.
- Ders çalışma tekniklerini öğreterek.
- Sorumluluklar vererek (kedinin mamasını vermek, köpeği çişe çıkarmak, su siparişi vermek, eve gelirken marketten bir şeyler almak gibi).
- Kendi odasını, yatağını toplamayı öğreterek.
- Basit temizlik ilkelerini öğreterek.
- Yemek yapmayı öğreterek.
- Gerektiğinde sosyalleşmeyi, gerektiğinde odasına kapanıp ders çalışmayı erken yaşta bir disiplin olarak vererek.
- Bir spor dalı ve/veya müzik aleti ile bütünleştirerek.
- Sizden ayrı zaman geçirmesine izin vererek.
Çocuğunuzu yaşı büyüdükçe, yaşına uygun şekilde kendi kendine bırakmak, kendi kendine kaldığında bunun bir krize dönüşmesini önlüyor. Gelecekten bildiriyorum bunu sana sevgili okur, kesin bilgi. Bir de çok önemli bir diğer konu sırf başkaları yapıyor diye hareket etmemek. Eğer senin çocuğun yurt dışında yapamayacağını düşünüyorsa sırf ülkeden çıkarmak için çocuğu yollayıp oralarda perişan etme. Anlıyorum çoğu aile nasıl hissediyor ama bunun üniversite sonrası da var. Hakikaten ser sefil oluyor bazısı, yazık günah. Bir de çocuğu bir yere gönderdiğinizde para konusunda biraz -nasıl diyeyim bunu- rahat olmak lazım. Çocuk para sıkıntısı çekmeyecek, hem yalnız hem de parasız olmayacak. Bir şey mi istiyor alabilecek, bir şey mi canı çekti yiyebilecek. Arkadaşlarıyla başka şehirlere gezmeye gidebilecek falan. Yani başka bir ülkede olmanın tadını çıkaramadıktan sonra başka bir ülkede olmaya ne gerek var?
Şimdi bunları neden anlatıyorum? Çünkü görüyorum, istemediği halde yurt dışında olan, yaşadığı ülkenin diline adapte olamayan, belki dil yeteneği olmayan ve derslerde çok zorlanan çocukları görüyorum. Ailesinden ayrılmaya hazır olmayan ve kendisini yurt odasına kilitleyip saçı başı dökenleri de görüyorum. Üniversite seviyesinde hala, her bir dersten online özel ders almaya çalışan ve yine geçemeyenleri de görüyorum. Ekonomik olarak sıkıntı içinde olup sosyalleşemeyenleri de görüyorum.
Tam tersini de görüyorum…
Ve sana bir hatırlatma olarak bu yazıyı yazıyorum ki önlemini al. Çocuğun bunu istemesi boyutunu da ekonomik boyutunu da hiç azımsama. Sakın burslara güvenme bugün var yarın yok o burslar. Kendine dürüst ol, çocuk Türkiye sınavında ne yaptı? Burada bunu yaptıysa bunu başka bir ülkede, başka dilde, tek başına yapabilir mi? Sen bunu ekonomik olarak nasıl sürdürürsün?
Tüm bunları düşün öyle karar al. Çocuğu da kendini de yorma.
Bu haftalık bu kadar sevgili okur. Şahane bir Pazartesi dilerim.
xxx
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 20 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)