Yapmak zorunda olduğum en zor şey yetişkin gibi davranmaya çalışmak. Canımı sıkan bir şeyle karşılaşınca bir bakıyorum dokuz yaşında, saçları iki yandan örgülü, dizlerindeki yaralar kabuk bağlamış, hırçın bir kız çocuğu olduğum döneme dönmüşüm. Zor bir çocuktum. Okuldan gelmişim, önlüğümü çıkardığım gibi koltuğa oturup Gırgır’ın yeni sayısını elime almışım. Konuşma balonlarını heceleyerek okumaya çalışıyorum. Annem arkadaşı ile çay içiyor;
Annem: İşte Emelcim, ondan gelemedik dün akşam. Evde olsak kesin gelecektik, biz de istiyorduk ama…
Ben: Emel teyze annem yalan söylüyor, biz dün akşam evdeydik ama annem babama, “boşver gitmeyelim” dedi.
Sonrasında gayet net hatırladığım şey, annemim henüz bitirmediğim Gırgır’ın yeni sayısını burup popoma popoma vurması. Ve benim buruşan Gırgır’ı elimle ütüleyip okumaya devam etmem. Zor bir çocuktum…
Atahan: Anne galiba sana bişey söylemem lazım.
Ben: Söyle balığım
Atahan: Banu beni doğum gününe davet etmeyecekmiş. Seni çağırmıycam dedi bana
Ben: …
Atahan: İçime oturdu anne…
Sarhan: Hah! Sıçtık şimdi! Oğlum söyleme annene şöyle şeyler yahu!
Ben: Bi saniye, bi saniye, Sarhan sen bi sus iki dakka. Oğlum gel bakim yanıma şimdi. Şimdi yarın gidip Banu’ya diyorsun ki…
Sarhan: Mehtap karışma, çocuklar kendi aralarında hallederler
Ben: Ben sana az evvel “SUS” derken hatırlıyorum kendimi. Yoksa rüya mıydı? Atahan yarın Banu’ya gidip diyorsun ki; “Annem bana süper bir doğum günü partisi yapacak ve ben kızlardan bir tek seni çağırmıycam. Ama Sertab onur konuğu olacak.”
Atahan: Onur konuğu ne demek?
Sarhan: Yazıklar olsun, eşek kadar kadınsın, küçücük çocuklarla gözleşiyorsun. Deme oğlum öyle bir şey. Ayıp ya!
Ben: Hadi ordan! Elin kızı benim çocuğumu dışlayınca ayıp değil, ben çocuğuma taktik verince mi ayıp? Sen beni dinle oğlum. Ben de bir zamanlar Banu’ydum. De ki “seni çağırmıycam çünkü saçların çok çirkin” de.
Sarhan: Psikopatsın sen! Deme oğlum öyle bir şey. Arkadaşın sana kızıp öyle demiştir. Sonra fikrini değiştirir.
Ben: Sarhan bak benle zıtlaşma hırpalarım seni.
Sarhan: O zaman ben de seni anneme söylerim o da seni hırpalar! Nasıl? Anlatayım mı anneme evde yemekler nasıl çöpe gidiyor, meyveler yenmediği için küfleniyor. Gelsin saatlerce konuşsun sana “oğlumun paraları çöpe gidiyor” diye. İster misin? Madem anneler çözüyor çocukların problemlerini…
Ben: Çocuk musun sen?
Sarhan: Ben de bir annenin çocuğuyum evet, ehehe
Ben: …
Sarhan: Sen kızınca şakakların şişiyor biliyor musun?
Çocuk küçükken en büyük sıkıntısı “sebzesini yedi mi, uykusunu aldı mı, kakasını çıkardı mı?” olan anne, çocuğu altı yaşını geçtiği anda adaptasyon problemi yaşıyor. Çocuğun arkadaşları ile ilişkisi, grup içindeki yeri, dersleri derken bir bakıyorsun olay kontrolünden çıkmış. Ve senin gözünün içine baktığın yavrun yan sınıftaki haşarı oğlandan tekme yemiş ya da en sevdiği arkadaşı artık onu sevmediğine karar vermiş. Yedi yaşındaki minik insan morali bozuk bir şekilde eve geliyor. Sana sarılıp “anne” diyor, “içime oturdu”. Ve senin o noktada yetişkin olmayı başarman lazım… “ Peki oğlum bu olan sana kendini nasıl hissettirdi?” falan…Hadi canım sende!
Ben: Alo, Reyhan meraba ben Mehtap. Banu Atahan’ı doğum gününe davet etmeyeceğini söylemiş. Atahan çok üzüldü.
Reyhan: Aa olur mu hiç öyle şey. Mutlaka bekliyoruz.
Ben: Atahan kibar davranmış bişey dememiş de ben diyeyim. Çağırsanız da biz gelmiyoruz hayatım. Ayrıca siz de bizim doğum günümüze davetli değilsiniz. Konuşmuyoruz biz sizinle.
Yetişkin olmak lazımmış! Bitki miyim yetişeyim? Soğan değil insanım. Yani mayam toprak. Sulandırırsan çamurlaşırım! Zor bir “çocukum”!
Büyümüyorum…
inanın yorgunluğumu sizin yazılarınızı okuyarak geçiriryorum.hele bu yazınızda kendimi gördüğüm için çok güldüm :))))