Merhaba sevgili okur. Öncelikle İzmir depremini yaşayan, sallanan ve sarsılan herkese geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum. Yakınlarını kaybedenlere rahmet, kalanlara sabırlar diliyorum. Çok üzüldüm. Bununla geçmiş, gitmiş, atlatılmış olsun. Allah daha büyük acılar yaşatmasın artık. Yetti. Bu yıl her türlü yordu hepimizi. Yıprandık.
Yok, bu şekilde içini daha da şişirmeyeceğim merak etme. Kafanı dağıtmak istiyorum bugün biraz sevgili okur. Başka şeylerden bahsedelim biraz, gel.
Türk dizileriyle aran nasıl? Benim hiçbir zaman iyi olmadı. O sebeple zaten, magazin yapmaya çalıştığım dönemlerde zorlandım biliyorsun. Tanımıyorum oyuncuları, yeni şarkıcıları tanımıyorum, kim bilmiyorum, zor olmuştu. Yerli dizilerle aram çok olmadı çünkü oyunculuklar iyi olmuyordu genelde. Tiyatro kökenlilerin oynadığı dizileri beğeniyordum ve hepsi o.
Mesela sanıyorum ilk beğendiğim Türk dizisi ‘Ferhunde Hanımlar’ idi ve Melek ablayı hakikaten çok severek izliyordum. Sonra Şener Şen’in bir dizisi vardı, yarısından başlamıştım, o zamanlar internette geri dönüp başını izleyemiyorduk, bir miktar izlemiştim çünkü Şener Şen’i çok severim ve sonra ucu kaçmıştı yine. Şener Şen aşçı idi sanıyorum, Türkan Şoray da mı vardı? Öyle bir diziydi.
Aşk-ı Memnu’yu izleyememiştim mesela, çok çalışıyordum o zamanlar, dizi falan izleyecek zamanım da halim de yoktu. Ama sonra internetten izledim. İki kez.
Padişahlı dizilerin hiçbirini izleyemedim. Nebahat Çehre’nin “aslanım aslanım” diye dolaştığı hangisiydi? Muhteşem Yüzyıl mı? Ona bir miktar bakmışlığım oldu denk geldikçe, onu da tamamlayamadım ama. Geçen twitter’da gördüm CardiB bile izlemiş Muhteşem Yüzyıl’ı. Şaşırdım valla.
Sonra da Şahsiyet izledim. Çok iyiydi. Fi izledim. Serenay Sarıkaya ve Ozan Güven’in enerjisini yakıştırdım. Dizi iyi değildi. Beren Saatin sci-fi dizisini izlemek gafletinde bulundum, hayattan soğudum. O neydi öyle yahu. Şahsiyetteki sarışın oğlan oynuyordu, onun emeğine ayıp olmasın diye izledim, Şahsiyette çok iyiydi çünkü. Beren’in dizi çok kötüydü.
Dizi anlamında, yerli, dizilerden bahsediyorsak, yetkili bir abla değilim aslında. Beni sarması zor çünkü afaganlar basıyor o uzun uzun bakışmalar esnasında. Biri bir şey diyor ve diğeri böyle on dakika mal mal bakıyor. Kardeşim konuşsana!
Şu ara büyük bir zevkle, internetten takip ettiğim yerli dizi Masumlar Apartmanı oldu. Gerçi daha fazla gerilim olmasını tercih ederdim. Misal titiz abla erkek kardeşini o kızla beraber olmasın diye çamaşır suyuyla minik minik zehirlemeye başlasın falan gibi. Bir tık daha psikopata bağlasa da olurdu ama şu an için öyle gelişmiyor. Yine de çok beğendim valla ne yalan söyleyeyim, izliyorum.
Benim yürüme bantına çıkıp yaklaşık 1,5 saat kalma durumum var. Her gün. Dolayısıyla her gün beni o bantın üstünde hamster gibi teker döndürürken aklımı yitirmeyeyim diye oyalayacak bir şey lazım. Masumlar Apartmanı iyi geldi ama hızlı yedim onu. Bölüm kalmadı internette. Ennn sevmediğim şey de bölüm beklemek. Bu devirde o ne öyle yani? Kaldı mı bölüm beklemek falan? “Her pazartesi 9’da” falan… O ne yahu doksanlarda mıyız? At bölümleri bir arada, izleyelim işte. Neyse bıraktım onu kenara, biraz biriksin öyle izliycem, böyle zevkli olmuyor çünkü.
Tamamlanmış dizi izlemek istediğim için Sadakatsiz izledim. Cansu Dere’yi de pek beğenirim. Dizi olmamış. Cansu Dere tek başına kurtarmamış. Abla vardı bitane, kasaba sosyetesi. Evinde varaklı asansör olan. O abla şahaneydi. Kızın annesi hani. O kadını çok severek izledim, taammm benim kalemim, ben ne şahane diyaloglar yazardım o ablaya. El fetişi olanlar beğenmiştir diziyi ama. Dizinin başından sonuna kadar Cansu Dere’nin ellerini yüzünden çok gördük. Bir de o saç tiki, karaktere hayat vermek miydi maksat bilmiyorum ama Cansu saçıyla oynadıkça şeytan dedi al makası kes o parçayı ver eline. Öff.
Yabancı diziler bence çok iyi. Gerçi onların da uydurukları var, başlayıp, bu ne deyip, bıraktığımız olmuyor mu? Olmaz mı? Yav buna niye masraf etmişler de çekmişler ki diyoruz bazen.
Bizim diziler çoğunlukla vasat oluyor, o yüzden iyi dizi oldu mu memnun oluyorum ve şaşırıyorum. Masumiyet Apartmanını beğeneceğimi hiç sanmıyordum, hatta sallamak için bakmaya başlamıştım, çok şaşırdım beğenince.
Kırmızı odaya baktım. Şöyle diyeyim, 1. Bölümün 15. dakikasında kapattım ve kumandayı kolonyalı pamukla sildim. O derece olmamıştı. Kendimden bu 15 dakika için özür diledim. Kan şekerim yükselsin diye kuru dut yedim. Böyle kötü bir şey olamaz. Bakın dizi bile diyemiyorum. Bir şey. Ne maksatla yapmışlar anlamadım, millet izliyor mu bilmiyorum ama yok yani. Hayır.
Yabancı yapımları her zaman daha beğenerek izlemekle birlikte, ne yalan söyleyeyim, Nuri Bilge Ceylan Türk yapımlar konusunda önyargılarımızı kırdı. Dizi olsun, film olsun reddetmeden önce bir şans veriyoruz artık, ben en azından. Eskiden şans bile vermezdim şimdi bir bakıyorum kimler oynuyormuş, millet ne demiş falan diye. Dediğim gibi, her gün en az 1,5 saat. Heerrr Allahın günü. Dar dar dar dar dar yürüyorsun. Herrr Allahın günü ya. Nasıl geçecek vakit? O sebeple bizimkiler de güzel bir iş çıkardığında, hele internet üzerinden yayınlanan bir mecradaysa vallahi memnun oluyorum. Çat diye geliyor bütün bölümler, oh mis.
Keşke daha yaratıcı, daha keyifli işler daha sık önümüze düşse. Kimbilir? Önümüzdeki yıllarda belki beğendiğimiz örnekler çoğalır. Hadi inşallah diyelim.
Kendine dikkat et sevgili okur, maskeni tak, sağlıkla ve sanatla kal. Gördüklerinden mennun kaldığın bir hafta dilerim.
xxx
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 17 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)