YAZ İNSANI GÖZLEMLERİM (ve yaz insanı ben)

Kısa bir aranın ardından, merhaba sevgili okur. Seni iki hafta kadar yazısız bıraktım ama herkesin biraz mola almaya ihtiyacı oluyor işte. Bu iki hafta içinde bol bol dinlendim, spor yaptım ve okudum. Çok fazla etrafımla ilgilenmek gibi bir niyetim de yoktu aslında çünkü ben ancak etrafla ilgilenmediğimde dinlenebiliyorum. Son numaram bu, etrafımdakiler yokmuş gibi davranmıyorum. Bunu o kimselerin kişisel alanına girme, etrafı rahatsız etme anlamında demiyorum ama. Yanımda duran o kişi orada yokmuş gibi, orada öyle biri yokmuş gibi, yanımdan geçen yanımdan geçmiyormuş, öyle bir kimse yokmuş gibi, biri bana bir şey söylediğinde duymuyormuşum gibi… Böyle davranmak inanılmaz rahat ettirdi beni. Göz kontağı kurmuyorum, yok kabul ediyorum. Yok, yoklar, mekan boş ben oturdum kahvemi içiyorum sessizce ve birazdan kalktığımda mekan dolacaksa dolacak ya da boş kalacak bana ne… Beni, ilgilendiren şu an içerde benden başkası yok. Şahane bir sistem bu, ilk başlarda hemen yapamayabiliyorsun ama zaman içinde alışıyor insan. Çok tavsiye ederim gerçekten.

Neyse asıl konumuza gelelim, ben bu şekilde davranıyor ve sosyal medyadan (daha çok twitter’dan) takip ettiğim paylaşımlara, haberlere bakıyordum ve tatilde insanların bazı çocuklu ailelerin tavırlarından ne kadar çok rahatsız olduğuna dair yazılar okumaya başladım. Şikayet edenler de çocuklu insanlar üstelik. Hani “tok açın halinden anlamıyor” durumu değil. Bunun üzerine etrafıma indirdiğim kalkanı az inceltip çevremde olan bitenleri incelemeye başladım. Ve ilk dakikalarda top ağlarla buluştu.

Yan yana masalarda ben, yaşlı bir çift ve bir de iki çocuklu genç bir çift oturuyormuşuz meğer (cidden farkında değildim kaç masa dolu olduğumuzun). Daha büyükçe, 7-8 yaşlarındaki ilk çocuk kaykayıyla dolanıyor, küçük de daha bezli. Anne yemek masasının üstünde çocuğun bezini değiştirdi, kakalı ıslak mendilleri bezin içine sıkıştırdı (bez de kakalı) bezi kenarlarından bantlayarak kapattı sonra yaşlı çiftin masasının hemen yanındaki kapaksız çöpe attı ve kendi masasına oturup kahve istedi. Yaşlı çift, bir çöpe bir kadına bakakaldı. Az ilerde başka çöp sepetleri de olduğu halde, hatta daha güzelini söyleyeyim kadının masasının hemen yanında bir çöp sepeti olduğu halde kadın çok saçma bir şekilde bunu yaptı. Yani kendi çocuğunun kaka kokusundan rahatsız olduğu için kendi masasının yanındaki çöpü kullanmadı. Biraz yürümesi gerekeceği için az ötedeki çöpü de kullanmadı ve kendisine en yakın diğer çöpü kullandı ve orada da yaşlı bir çift menemen yiyordu.

Hemen empati kurdum ve ben ne yapıyordum diye düşündüm. Ben minik boy çöp poşetlerinden taşıyordum yanımda ve bezi atmadan önce bu poşetlere koyup ağzını bağlıyordum. Benim kullandığım çantanın kirli bez koymak için bir bölümü vardı, çantanın dışında fermuarlı bir kısımdı ve mecbur kalırsam kimsenin burnuna dayamıyor bezi çantama atıp uygun yerde çöpe bırakıyordum. Teyze çatalı bıçağı bırakıp yanındaki eşine söylenmeye başladı. Amcanın da suratı düşmüştü ama teyze olay çıkarsın istemiyordu belliydi. Fakat teyze dayanamadı ve kadına dönüp;

– Kızım bu kakalı bezi niye buraya attın, burada kahvaltı yapıyoruz

-… Ay ne var? Sizin çocuğunuz yok muydu zamanında? Ne olacak?

-…. Yemek yiyoruz burada ama

– Allah allaaahhhhhh, ne var yani?

 

İnanılmaz değil mi? Bir şey yoksa kendi çöpüne niye atmıyorsun? Bir şey varsa başkasının rahatsız olmasına niye şaşıyorsun? Çok enteresandı gerçekten. Teyzeyle amca masadan kalktı, başka masaya geçtiler, kahvaltılarını oraya taşımalarını rica ettiler garsonlardan, teyze yemedi ama özellikle baktım, sinir oldu kadın. Bezi atan kadının ise hakikaten umurunda değildi. Hiç istifini bozmadı.

İnsanların sosyal medyada şikayet ettiği durumlar anladığım kadarıyla, “çocuklar niye çocukluk yapıyor”dan ziyade aileler neden bir şey yapmıyor ya da saçma sapan şeyler yapıyorlar gibi bir serzeniş  sanıyorum.

Seyahatimiz esnasında yine durduğumuz tatil beldelerinden birinde bir gece konaklayacaktık ve yola öyle devam edecektik. Oraya vardığımızda gündüz yüzmeye de gitmeye karar verdik. O bölgede “bilinen ve düzgün” beach’lerden birine girdik. Çünkü insan rahatsız edilmek istemiyor. Yunanistan’da herhangi bir adada herhangi bir plaja hiç rahatsız olmadan girebilirsiniz ama burada zor o biraz malum. Bir anda kendinizi kuma yüzüstü yatmış yere sürtünen adamlarca çevrilmiş bulabilirsiniz. Dolayısıyla acısıyla, tatlısıyla beach’ler hani bir tık iyi.

Gittiğimiz yerin önündeki arabaları görseniz zaten… Neyse… Kapıdaki benim oğlanın çok güldüğü “bouncer”lar dar polo yakaları giymiş. Oğlum özellikle polo yaka giydiklerini kollardaki lastiklerin kolları sıktırıp caydırıcı durması gerektiğini söylüyor. Bouncer denme sebebi de buymuş, bunlardan sekiyorsun içeri girecek tip yoksa sende. Biz girdik tabii ve gördük ki içerisi bir alem. Normal “beach” kısmı ayrı, bir de böyle yarı kapalı bir alan, burasına ayrı giriliyormuş falan. Acayip merak ettim ne yaşanıyor burada diye, bir baktım burası nargile havuzuymuş. Bir takım değişik tipler saçlar yapılı arkaya yapışık, üstlerinde gömlek ama yarıya kadar açık, kollarda kocaman saatler, suyun içinde bir takım aparatlara oturmuşlar, bellerine kadar sudalar. Yanlarındaki, aparatlarda da nargileler var. Bunlar öyle nargile içiyor, yerli pop çalıyor falan… İnanılmaz acayip bir ortam biz hayretler içindeyiz karı-koca.

Bakın tatil sitelerinde iyi anılmış, hakkında güzel şeyler yazılmış bir ortamdan bahsediyorum bu arada. Mesela, ödemeleri Koç ailesi gibi yapıyorsunuz ama ortam (İstanbul’dan bir semt adı vermek istiyorum ama olmayacak şimdi) ortam… Şöyle diyeyim siz Sharm el Sheikh’de kendi yatınızla mercan bakmak için dalış yapmak üzere demirlemişsiniz gibi hesap ödüyorsunuz ama ortam Filistin. Çünkü insanımız Filistin. Neyse ki burayı ayrı bir alan tutmuşlar biz çarşaf uçuşan tarafa geçtik burada da happy hour’dan az evvel kızların süsleneceği tuvalet masalarının arasında koşturan çocuklar falan. Bir tuhaf ortam. Neyse deniz çok güzeldi, yiyecek içecek temiz ben ona bakıyorum daha çok. Denize girdim ben, tuzlu kalmamak için duşa gittim orada da bir adam diğer duşta… Sevgili okur böyle bir şey olamaz adam suyun altında gözler kapalı, nerede olduğunu tamamen unutmuş durumda evinde gibi yıkanıyor. Şortunun önünü açıp içeri iyice su aldıktan sonra eliyle çalkalayarak (evet elini şortun içine sokup) yıkamaya başladı. Bu esnada birkaç kez balgam getirip tükürdü, sümkürdü. Şimdi beni orda kessen benim artık o bölgeye adım atabilmem söz konusu olamaz o derece tiksinirim ben bir müddet böyle far yemiş tavşan gibi kaldım, sonra tuzlu tuzlu yerime döndüm. Çok çılgınca değil mi? Bir tatil beldesindensin ama tatilde hissedebilmen için ya hızla yazlığına geri dönmen ya da bir an kendini önce kendini Yunan Adalarına atman gerekiyor, çünkü insanımız çok acayip.

Mesela bu arkadaşlar da çocuk yetiştiriyorlar işte ve sonra siz o çocukların toplum içindeki davranışlarından ve ailelerin umursamazlıklarından şikayetçi oluyorsunuz naif naif. Olmayın. Adam plajda elini sokup çevire çevire yıkıyor, ben ne yapıyorum gibi bir şey aklından geçmiyor, ne bekliyorsunuz ki, çoğunluk böyle artık.

O zaman başta bahsettiğimiz yere geliyoruz işte. Etrafınıza bir kalkan geriyorsunuz. Kimseyi görmüyor duymuyorsunuz. Yokmuş gibi yapıyorsunuz. O orada değil, o kadın o bezi atmadı, o adam oraya tükürmedi, yoklar. Diyeceksiniz ki sesten gürültüden rahat edemiyoruz, haklısınız. Çocuklar değil sadece yetişkinler de çok gürültü yapıyor. Gece saat 02:30 müzik sesiyle uyandım. Ertesi gün yola çıkacağımız için saat 05:30’a kurulu, zaten az uyuyacağız o sebeple uyuyalım istiyoruz. Fakat mümkün mü? Bir araba durdu, inanılmaz bir müzik, ses sonuna kadar açık, ne için durdularsa gitmek de bilmiyorlar, müziği kısmaya da gerek duymuyorlar. Çünkü yaz, çünkü tatil, çünkü eğlenecek o.

Çünkü o eğlenecek, o müzik durmayacak!

Çünkü o t**klarını avuçlaya avuçlaya, alenen yıkamakta sakınca görmeyecek!

Çünkü o tatilde, dolayısıyla kırmızıda da geçecek!

Çünkü o doğurdu ve bir tek o doğurabiliyor, ne isterse yapacak!

Sizin çok kalın bir deri ve hayli kuvvetli bir kalkan geliştirmeniz gerekiyor. Başka türlü rahat edebilmeniz mümkün değil.

Ben tatilim boyunca ailem dışında bir şeyle ilgilenmedim. Sosyal medyada arkadaşlarıma seri kalp attım. Manzara izledim, bol bol fotoğraf çekip çok azını paylaştım. Şahane yemekler yedim, kilometrelerce yüzdüm, koştum, spor yaptım. Bol bol kremlendim, rüzgara karşı yürüdüm, gün batımını izledim, limonlu bira içtim, limonlu soda içtim, buz gibi beyaz şarap içtim, bol bol yeşil çay içtim, kocaman dondurmalar yedim, kahkaha attım, oğlumla şakalaştım, kocama sarılıp dans ettim ve  yine yüzdüm. Etrafımda birileri vardı ve muhtemelen bir şeyler de oldu ama benim umurumda olmadı çünkü yoklardı.

Çok mu ses var takın kulaklığınızı müziği açın, gece mi gürültü var kulağınıza pamuk tıpa yapın. Çok umursamayın etrafı. Düzeltemezsiniz, o sebeple siz kendi keyfinize bakın.

Şehre döndüm. Kalkanım açık. Size de tavsiye ederim.

Mutlu haftalar dilerim.