Merhaba sevgili okur, sen bu satırları okurken ben çok uzaklarda….
Yok yok…
Sen bu satırları okurken, zannediyorum son romanımın online satış başlamış olacak. Şu an ön sipariş verilebiliyor ama zannediyorum 17’sinden itibaren artık internetten sipariş verebiliyor olacaksın ve kitapçılar siparişlerini vermişler, peyderpey kitapçılara da gelmeye başlayacak. Çok merak edenler için söyleyeyim, yayıncım dağıtım listesini yolladı, bütün büyük kitapçılar sipariş vermiş, bu şu demek depolarına alacaklar ve depodan dükkanlara dağıtacaklar. Bazı dükkanlara daha önce gelecek, bazı mağaza müdürleri ‘aa önceki kitapları iyi satmıştı hemen yollayın’ diyecek bazısı ‘sinir oluyorum bu karıya depoda bekletin isteyen olursa getiririz’ diyecek. Bu işler böyle biliyorsun. Türkiye böyle, dünyada da işler daha farklı yürümüyor kabul edelim ama bizde hakikaten… Zor… Neyse diyeceğim önümüzdeki haftadan itibaren hem internetten hem kitapçılardan kitabımı satın almaya başlayabileceksin. Bence almalısın da. Çünkü
1) Şahane yazdım.
2) Ben bir işi yaparken ilgilenmeyip ya da ilgilenmez gibi yapıp yapmayı bıraktığımda aa niye yapmıyosun demenize sinir oluyorum.
3) Bu kez kapağıyla da içime çok sindi, sanat eseri gibi oldu, tablo gibi, her kitaplıkta olması gereken bir iş çıktı ortaya.
Şu ikinci maddeyi açayım laf gelmişken.
Ben gazetede yazarım gazete okumuyorum derler gazeteden ayrılırım, aynı kişiler, aaa gazetede yazmıyor musun derler.
İnternet portalı yaparım ay ben internetten beceremiyorum, okuyamıyorum derler, yarın kapansın anne boyutu, aa anne boyutu ne oldu derler.
Sunuculuk yaparım “ay ben hiç televizyona bakmıyorum” derler, yapmam niye televizyonu bıraktın derler.
Kitap yazarım, ay bi okuyamıyorum biliyo musun, bi konsantre olamıyorum” derler, yazmayayım artık yazmıyor musun derler.
Aynı insanlar bunlar.
Bunun adı kıskançlık. Bu böyle. Biliyorsun psikoloji ile ilgileniyorum ve kurs üstüne kurs deviriyorum bu konuda. Yerlisi yabancısı bir hayli eğitime katılıyorum ve sana şunu diyeyim, kıskanç dediğim kıskançtır sevgili okur. Bu saatten sonra da hem Türkiye’den hem Amerika’dan sertifikalı falan kesin bilgidir. Teşhisimi koyar bırakırım sen nasıl temizleyeceğini düşün.
Bu uzaktan eğitim işlerine sardım, psikoloji eğitimini tamamlayayım sanıyorum sanat tarihi üzerine bir şeyler yapıcam. Çünkü çok şahane değil mi sanat tarihi? Bence çok şahane.
Bu da böyle yan hikaye örgüsü oldu.
Gelelim kitabımın konusuna, aşağıda arka kapağı paylaşacağım, sipariş vermek üzere girdiğin sitelerde de göreceksin. Çok mutluyum sevgili okur, şu dehşet pandemi döneminde ve her yerler zarar ediyorken ve rakamlar uçmuş gidiyorken, umuyorum bir aksilik olmaz, her şey yolunda gider ve bu kadar emek semek büyütüp can verdiğim kitabım acayip gündemlerin arasına kaynayıp gitmez. Böyle dönemlerde kitap çıkarmak zor iştir aslında. Çünkü zarar dönemlerinde insanlar önce entelektüel harcamalarını kesiyorlar. Diğer yandan ben kitaplarımı benden sonra tarihe bir not düşeyim hissiyle yazıyorum. Ben ölüp gideceğim ve torunlarımın çocukları kitaplarımı okuyacaklar belki. O yüzden kütüphanelere girmesini çok önemsiyorum.
Arkada bir eser bırakma duygusu. Benden sonraki nesillerin de dokunacağı bir şey. Edebiyat. Ne güzel.
Şimdiden gözlerine sağlık sevgili okur.
Ben yazarken çok sevdim, umarım sen de okurken seversin.
XXX
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 17 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)