Benim yazılarımı asıl okuması gerekenler neden okumuyor? Siz okuyorsunuz ve demek ki sizde sorun yok ki vaziyeti düzeltemiyorum. Demek ki asıl okuması gerekenler okumuyor. Ama nasıl olacak böyle? Yani bu sosyal medyada “foto altı edebiyatı” takipleyen arkadaşlarınızı bi dürtüp ulaştırsanız bu yazdıklarımı dünya daha yaşanası bir yer olacak. Bunu bir düşünün!
İşi ucunda tutarak, özverisiz yapan bir nesil ile karşı karşıyayız. Gerçekten çok sinir bozucu bir durum bu çünkü bu insanların işini onların yerine biz yapıyoruz, maaşı onlar alıyorlar, bu olmaz. Bakın size kısa bir diyalog yazayım, yaşandı bu. Yer/zaman/durum: Annemlerin site yönetimi:
Ben: Kaloriferin altından geçen geçen sıcak su borusunun kenarındaki plastik şey yırtılmış. Size whatsapp’tan fotoğrafını attım. Kaloriferin resmini de attım. O plastik parçanın yenisiyle değişmesi lazım. Su damlıyor oradan.
Kız: O konuda benim yapabileceğim bir şey yok.
Ben: …………….
Kız: …………….
Ben: ………… Güzel kızım zaten senin sosyal medyada story paylaşmayı bırakıp burada kalorifer tamir etmeni beklemiyorum ben. Hayır. Senden beklediğim bu durumlarda aradığınız, site yönetiminin yönlendirdiği tesisatçıyı bize yollaman.
Kız: Ha!
Ben: …. Evet, “ha”….
Kız: Tesisatçı şu an burada değil.
Ben: Nerede?
Kız: Bilmiyorum.
Ben: Kendisine telefonla ulaşıp buraya yönlendirebiliyor musun? Yoksa başka bir tesisatçı mı yollayacaksın buraya?
Kız: Bu durumlarda çalıştığımız başka bir tesisatçı var.
Ben: ….. Şahane! Hadi onu arayalım ve burcu neymiş öğrenelim!
Kız: ??? Nasıl?
Ben: Güzel kızım, canım yavrum…. Buraya bir tesisatçı yolla. Ama her zaman ki veya o yoksa yerine bakan diğeri. Bekliyorum bitanem. Hadi kızım. Hadi yavrum.
Kız: Tamam…
Şimdi sanabilirsiniz ki ben bunu abartıyorum. Evet, Türkiye’de yaşamayan, hayata paralel evrenden bakan birileri bu konuşmaları biz yaşamıyoruz zannedebilir. Yaşıyoruz efendiler. Ülkem insanı tam da bu halde.
Bizim burada bir spor salonu var. Çok büyük. Fazla büyük. Böyle kortlar, havuzlar, gymler, saunalar… deve tabanı gibi derler ya… Bakımı da ona göre meseleli çünkü açık hava alanları var, yeşillik alanları var falan. Oğlum da buraya üye. Geçen spor çantasını döküyorum içinden böcek çıktı. Hani bu sarı, kabuklu, antenli, hızlı hareket edenlerden. Yani sevgili okur ben hayvansever bir insanım ama böcek benim için hayvan sınıfına girmiyor tabii. Komaya girdim. Bilenler bilir hastalık derecesinde de titiz bir insanım. Çıldırdım. Bütün evi ilaçladım. Bu esnada ben de bir miktar ilaçlandığım için kusmaya başladım. Bütün evi kırkladım, kriz yaşıyorum resmen. Oğlum da demesin mi ben bunlardan duşların olduğu yerde görüyorum çantamı dolaba ağzı açık koydum içine girdi herhalde… Tabii ben malum yeri aradım, durumu anlattım:
Ben: İlaçlama yapmanız lazım, acil olarak!
Kız: Burada böcek görmedim ama ben hiç.
Ben:…….. Güzel kızım, canım yavrum bak! Bir şeyler sen görmeyince yok olmuyorlar. Bir üye arıyorsa ve böyle bir şey söylüyorsa o noktada yapman gereken canım kızım, SEN ne gördün ondan, hatıralarından falan bahsetmek değil. YAPMAN GEREKEN, güzel yavrum, müdüriyeti arayacaksın, durumu anlatacaksın, ilaçlama yapılmasını isteyen üyeler olduğunu söyleyeceksin. İlaçlama yapılacak ve bundan sonrasında beni arayıp gerekeni yaptık diyeceksin.
Kız: … Tamam. Nereyi arayayım yani, anlamadım?
Ben: …….. Yönetimi…. Ya da sen yorulma bağla ben konuşayım.
Kız: Olur.
Bu nasıl iş? Böyle şey olur mu? Zannediyorsunuz ki bunlar münferit olaylar dimi? Hayır! Oğlum elektro gitar dersi için bir yere yazıldı. Sonra sarmadı orası evde özel ders almaya karar verdi. Biz bir aylık ödemeyi yapmış bulunduk. Bize dediler ki madem gelmekten vazgeçti biz size para iadesi yapalım ancak bir mail atmamız gerekiyor merkeze. Nakit olarak mı ödenecek, hesabınıza mı yatacak soralım, ona göre geri ödeme yapalım. Şimdi diyeceksiniz ki bu insanlara niye kızıyorsun bak ne güzel şey yapmışlar. Sağ olsunlar evet. Ama gitarından amfisine, kablosundan penasına, kutusuna her şeyi en alasından o yerden aldığımız düşünülünce… Neyse aradan zaman geçti, unuttuk biz, sonra aklıma geldi benim aradım.
Kız. Mail attık cevap gelmedi.
Ben: Ne kadar oldu?
Kız: On gün oldu sanırım.
Ben: Arayıp sordunuz mu? Mesela mailimizi aldınız mı dediniz mi?
Kız: Yok.
Ben: Hımm… Almamış olabilirler mi?
Kız: Olabilir.
Ben: ….. Arasan mı güzel çocuğum acaba? Mail attık, cevap bekliyoruz, müşteri soruyor falan mı desen?
Kız: Evet arayayım bugün.
Bir hafta sonra:
Ben. Geri dönüş yapmadın çocuğum.
Kız: Mail geldi dün, hesabınıza yatırıcaz.
Ben. Şahane. Benim aramamı mı bekliyorsun bunu söylemek için?
Kız: Unuttum ben. Ama hesabınıza yatıcak.
Ben: ….. Şahane. Hangi hesabımıza? Çünkü ben size herhangi bir hesap bilgisi vermedim.
Kız: …..
Oğluma hep söylediğim bir şey var. Hayatta hiçbir şeyi ucundan tutarak yapma. Her ne yapıyorsan, dünyanın en basit işi bile olsa, hakkını vererek yap. Çünkü hakkını vermezsen dünyanın en basit işini bile yapamayan bir beceriksiz olursun.
Ben bardağı bile ucundan tutmam.
O yüzden işini, gücünü, ekmeğini, hayatını ucundan tutan insanlara bir miktar kızıyor olabilirim.
Her ne yapıyorsanız sıkı sıkı kavrayarak yaptığınız bir hafta dilerim.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Instagram:mehtaperel
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)