Sana yardım etmek istiyorum sevgili okur. Terörü durduramıyorum, canlı bombaları yakalayıp tutuklayamıyorum, Tak’lara Tuk’lara mani olamıyorum, Jöh’leri, Pöh’leri kontrol edemiyorum, ülkeye huzur ve barış getiremiyorum. Bunlar benim işim mi? Değil elbette ve işi bu olanlar ne yapıyor bilmiyorum. Tahmin ediyorum ki Hidayet bu hususlardaki değerli görüşlerini ilgili makamlarla paylaşıyordur. Muhakkak her şey hızla hallolacaktır, o bakımdan içim rahat. Eminim son oynadığı takım olan Los Angeles Clippers’ın masajcısı, malzemecisi falan hayli bilgilendirmiştir kendisini terörle mücadele konusunda. O da bu tecrübelerini yüce devletimizle paylaşacaktır mutlaka.
Peki, ben bir yazar olarak ne yapabilirim? Bir Hido olamam muhakkak. Ama… Yurt dışından takip ettiğim yayınların terör saldırıları sonrasında -toptan delirmemek için- yaptıkları önerileri, yine yabancı üniversitelerin psikiyatri bölümlerinin yetişkin ve çocuklara travma sonrası stres bozukluğuna dair önerilerini derleyip, özetleyip, Türkçeleştirip, sizlerle paylaşabilirim. Bir “üçlük” değil ama benim elimden gelen de bu.
Başlayalım (yazının bu kısmından itibaren okuyacaklarınız benim köşe yazım değil, sizler için derlediğim yayınların çevirisi ve uzman görüşleri olacak):
Bir ülkede yaşanan travma sonrasında gerek terör saldırısı, gerek doğal afet olsun önce yardımcı olmamız gerekenler çocuklar. Çocuklarımızın vücut ve ruh sağlığını koruyabilmemiz –yetişkin olan biz olduğumuza göre- bizlerin işi. Nasıl davranıyoruz?
- Dürüst oluyoruz fakat bu dürüstlük karşımızdaki çocuğun yaşına göre değişiyor. 12 yaşa kadar doğruyu hayli kısaltarak aktarıyoruz. Bu yaşananların elbette çok kötü olduğunu, ülkesini seven insanların böyle davranmayacağını, terör saldırılarının dünyanın her yerinde yaşanmakta olduğunu fakat bu saldırıların sürekli devam etmeyeceğini, bu yaşananların geçici bir dönem olduğunu söylüyoruz. Ergenlik döneminde olan çocuklarla onların soruları doğrultusunda ilerlemekte fayda var. Yine de kanunları kendi kafamıza göre uygulamanın, değiştirmenin, uyarlamanın yanlış olduğunun mutlaka altını çiziyoruz.
- Asla yalan konuşmuyoruz. Çocuğumuza yalan konuşursak ve sonra o tv veya internet üzerinden işin aslını öğrenirse –hele de böyle bir durumda- aramızdaki güven ilişkisi çok zarar göreceğinden buna izin veremeyiz. Daima doğruyu söylüyoruz. Gerekirse doğruyu kısaltıyoruz ama yalan konuşmuyoruz.
- Tutamayacağımız sözler vermiyoruz.
- Ona hissettiklerinden bahsetmesi ve kafasında sorular varsa bu soruları sorması için fırsatlar tanıyor/yaratıyoruz. Bir haber gördüğünde veya dalıp gittiğinde muhakkak ilgi ve alakamızı onlara yönlendiriyoruz.
- Sorduğu sorunun cevabını bilmiyorsak “bunu ben de henüz bilmiyorum ve bu konu netleştiğinde önce sana haber vericem” diyoruz. Bir şeyler uydurmuyoruz. Bilmiyorsak bilmiyorum diyoruz.
- Mümkün olduğunca haberlerden ve ürkütücü görsellerden uzak tutmaya çalışıyoruz. Böyle zamanlarda insanların korkunç fotoğraflar paylaşmak gibi bir refleksi var. Etrafımızı bunu yapmamaları konusunda uyarıyoruz.
- Bu tip zamanlarda çocuklar travmaya bağlı farklı rahatsızlıklar geliştirebilirler (astım, uykusuzluk, yükseklik korkusu, kekemelik, baş ağrısı, karın ağrısı, kirpik yolma, tırnak yeme, alt kaçırma vb.) çocuk doktorumuzla ve bir pedagogla iletişim halinde olmaktan çekinmiyoruz.
- Aile ve dostlarla yapılan toplantıları önemsemek önemli. Böyle dönemlerde evlere kapanmak yerine (evet dışarı çıkmayı tercih etmiyor olabilirsiniz) eve dost ve akrabaları çağırarak, birlikte sofraya oturup yemekler yiyerek, sohbetler ederek, kalabalıkla oynanan kutu oyunlarından hep birlikte oynayarak hayatı çocuklarımız için normalleştirmeye çalışıyoruz. Çocuklarımızı mümkün olduğunca “olağanüstü hal” ortamından normal hayata adapte etmeye çalışıyoruz.
- Ona mutlaka burada olduğumuzu, onu koruyacağımızı, onu çok sevdiğimizi ve ona asla zarar gelmesine izin vermeyeceğinizi söylüyoruz. Çocuklar korunacaklarını, ailelerinin onları koruyabileceğini bilmek isterler.
Bunlar çocuklar için yapılabileceklerdi. Şimdi kendimiz için ne yapabiliriz onlara bir göz atalım.
Toplumsal stres durumları insanın kendisini çaresiz, güçsüz, tehlike altında hissettiği dönemlerdir. Bir şey yaşanıyor bu yaşanan size ve sevdiklerinize zarar verebilir, veriyor ve siz buna mani olamıyor, kontrol edemiyorsunuz. Bu tam da bir çaresizlik duygusudur. Günün ne getireceğinden emin olamamak, güvensizlik, korku ve huzursuzluk insanın hem sosyal hayatında (sosyal ortamlardan uzaklaşmak gibi) etkiler yaratır hem stres altındayken iş hayatında verdiği kararlar çok sağlıklı olmayabilir. Doğal olarak cinsel yaşam sekteye uğrar ve bu evdeki düzenin de sarsılmasına sebep olabilir. Bu şu demek, yetişkinler olarak kendimizi hızla bu panik havasından kurtarmamız gerekiyor.
- İnsanlar travmaya farklı tepki verirler. Dolayısıyla travma sonrası davranış modellerinde bir “doğru” veya “yanlış” olmaz. Bu şu demek, hiç kimseyle tartışmaya gerek yok. Toplumsal bir travma yaşanıyor ve bu travmaya herkesin kendi psikolojisine göre reaksiyon vermesi söz konusu. “Bunu hisset bunu hissetme” tartışmaları yersiz ve sizi yok yere yorar.
- Sürekli olarak yaşananları düşünmeyin. Tamam, çok kötü bir olay yaşandı fakat bu 7/24 sizin kafanızda olmamalı. Sizin bir hayatınız var. İşiniz, sevdikleriniz, çocuklarınız, sevgiliniz, okulunuz… Sevdiğiniz şeylere eğilin. Sevgilinize sevdiği çiçeği alın, çocuğunuzla bisiklete binin, eşinizle yemek yapın. Hayatı sadece yaşanan felaketi ve sonradan yaşanabilecekleri düşünerek felç etmeyin.
- Duygularınızı bastırmayın, saklamayın, örtmeyin. Ağlamanız, yakınlarınızla dertleşmeniz, aniden irkilmeniz sizi zayıf, güçsüz, zavallı yapmaz. Duygularınızı bastırmayın. Kendinizi olağanüstü bir süper kahraman gibi hissetmek zorunda değilsiniz. Korkmak çok doğal. Endişe etmek çok insanı duygular. Kendinizi kasmayın.
- Böyle zamanlarda spor yapmanın iyileştirici etkisi olduğu ispatlandı. Egzersiz yapmak kalp atışını hızlandırır, andrenalin yakmanızı sağlar, endorfin hormonu salgılanmasını başlatır, merkezi sinir sistemini rahatlatır.
- Sosyal hayattan kopmayın. Arkadaşlarınızla kendinizi güvende hissettiğiniz şartlarda bir araya gelin. Birlikte yemek yiyin beraber vakit geçirin.
- Başka şeylerle de ilgilenin. Örneğin, bahar aylarına giriyoruz. Hangi çiçekler çıkacak? Bunların hangileri saksıda yetiştirebilirsiniz veya bahçenize ekebilirsiniz? Hangi çiçekler güzel kokuyor ve mutfağınıza koyduğunuzda sizi mutlu edecek? En yakın nerede bulabilirsiniz? Nasıl bir saksıda görmek istersiniz?
- Stres altında en işe yarayan nefes egzersizi şöyledir. Bir sandalye veya koltuğa oturun. Üst bedeniniz dik olsun (diyaframınıza çok baskı yaratmayın). Gözlerinizi kapatın. 60 kere derin nefes alıp verin ve her seferinde nefesin vücudunuza giriş ve çıkışına konsantre olun.
- Panik atak geçirmek üzere gibi hissediyorsanız: Oturun. Derin bir nefes alın. Etrafınıza bakın. Tam 6 tane mavi, 6 tane yeşil, 6 tane kırmızı eşya seçmeye çalışın. Oturduğunuz yerde etrafınızdaki eşyaları renklere göre bulmaya çalışın. 6 kırmızı eşya. 6 mavi eşya. 6 yeşil eşya. Kaç tane bulabiliyorsunuz? Sarı eşyalar var mı? Bu egzersiz sizin içinde bulunduğunuz zamana ve şimdiye konsantre olmanızı sağlayacak. Olabileceklerden endişe etmenizi engelleyecek.
- Müzik dinleyin, yoga/pilates yapın. Meditasyon ve nefes egzersizleri yapın. Resim çizin.
- Sağlıklı beslenin, düzenli uyuyun. İyi bir uyku çok önemli.
- Alışkın olduğunuz şeyleri yapmak (alışkanlıklar) insanı rahatlatır. Rutin insana huzur verir. Asla işinizi veya okulunuzu bırakmayın.
- Ailenizle ve çocuklarınızla zaman geçirin. Birlikte oyun oynayın, film izleyin.
- 6 hafta geçtiği halde kendinizi hala korkmuş ve stres altında hissediyorsanız mutlaka bir uzman ile görüşün.
Biraz uzun oldu sevgili okur (elimden geldiğince kısalttım). Bize uymayan şeyler vardı onları kaldırdım.
Öncelikle bu yaşananlar diliyorum son olsun. Bir daha ülkem teröristlerle, canlı bombalarla, eylemlerle yara almasın. Sevdiklerimiz sağ ve salim olsun. Huzur ve barış içinde, mutlu, huzurlu, sağlıklı yaşayalım. Kazançlarımız bereketli, şehirlerimiz güvenli, çocuklarımız mutlu olsun.
Hiçbir şey daima kötüye gitmez. Doğanın kanununa aykırı.
Eninde sonunda bir şeyler düzelecek.
Mutlu olma ihtimalinden vazgeçmediğimiz günler diliyorum.