Şimdi sevgili okur, gel bak bişi anlatıcam. Türk Dil Kurumu’nun (TDK) web sözlüğüne “şuursuzluk” yazdım, doğru düzgün bişi çıkmadı.
Bunun üzerine Veteriner Hekimliği Terimleri Sözlüğü’ne başvurdum: “Bayılma veya koma biçiminde gözlenen, en ileri derecede bilinç kaybı. Hayvan yerde yatar, korneal refleksi de dâhil tüm refleksler körelmiş, solunum yüzeysel ve nabız zayıf, kalp tonu hafiftir.” Bu bana uydu. Niye diyeceksin tabii:
SERAY (SEVER): Şuursuz bir konuşma şeklin var senin.
BEN: Ne gibi?
SERAY: Şuursuz konuşuyorsun.
BEN: Ve bunu “Seray Sever ve Erkekler” diye program yapıp adamlara “Altta mı üstte mi seviyorsunuz” diye soran kadından duyuyorum.
SERAY: Düşün yani!
Telefonda;
BEN: Dilek, nalo, nalo, Dilek hanımla mı görüşüyorum?
DİLEK (ÖNDER): Ne var çocuğum?
BEN: Seray Sever bana şuursuz dedi.
DİLEK: Sen de “O sizin şuursuzluğunuz deseydin”, ehehehe…
BEN: Ehehehe, deseydim di mi? Şuursuz muyum ben?
DİLEK: Şuursuzsun evet!
BEN: Ay o sizin şuursuzluğunuz, ehihehe…
DİLEK: Salaksın işte, yapacak bişi yok.
BEN: Bak öyle deyince korneal refleksim körleşti, solunum yüzeysel, kalp tonu hafif…
DİLEK: Kimin?
BEN: Hayvanın. Öyle oluyormuş.
DİLEK: Mehtap sana kendini açıklaman için beş saniye veriyorum sonra yazıma dönüyorum.
BEN: TDK’da kendimle ilgili açıklama bulamayınca veterinerlik sözlüğüne baktım.
DİLEK: …
BEN: Nalo? Nalo?
DİLEK: ÇTONK!
Şimdi sevgili okur. İki ayrı meslekten iki ayrı insan bana şuursuz deyince, kendi yakın tarihimde şöyle bir geri gittim. Mesela geçen sene yuva arkadaşı benim oğluma vuruyordu:
BEN: Nedir bu çocuğun problemi, benim oğluma zarar verip duruyor?
OKUL MÜDÜRÜ: Kardeşi oldu yeni, biraz stres altında ama endişe ettiğiniz kadar ciddi bir problem yok.
BEN: İyi de bu çocuğun kardeş sorunsalını benim oğlumun üzerinde mi çözeceğiz?
OKUL MÜDÜRÜ: Böyle bir şey söz konusu değil, zaten artık vurmuyor çocuk, ama Atahan ona taktı, çarpsa vurdu diyor.
BEN: Benim geldiğim aile modeli çocuk esaslı. Yani ben oğlumun lafına inanırım.
OKUL MÜDÜRÜ: …
BEN: Eğer siz bu sorunu halledemiyorsanız, ben hallederim yani. Kim o çocuğun annesi, ben de ona bir çarpayım, bakalım çarptı mı diyor vurdu mu diyor, hadi bakalım…
Ya da oğlumla fen çalışıyoruz kendi çapımızda;
BEN: Çaaatt!
ATAHAN: Anne naaptın ya, anne naaptın?
BEN: Ehihehehie…
ATAHAN: Anne ezdin sineği ya, of ya!
BEN: Ya oğlum, dur bi eşinme iki dakka, bir bantlayalım şunu.
ATAHAN: Ya anne ne bantı, mahvettin hayvanı.
BEN: Atahan, bir bantlayayım şunu, mikroskoba koyucam ki inceleyelim oğlum. Dur bak şimdi fen dersi yapıcam ben sana.
ATAHAN: Anne sen acayip bir annesin ya. Acayip bir annesin.
Akşam kapı çalar, bizim güvenlik Yakup…
YAKUP: Abi buyur, abla bunları istediydi. Abla izölabant verdiydi, dışardan birkaç karınca yapıştırır mısın dediydi.
SARHAN: Mehtap?
BEN: İnceliycez de, ben üşendim aşağıya inmeye.
ATAHAN: Anne o ne?
BEN: Oğlum bak, Yakup Abi aşağıdan bantlayıp karınca getirmiş, inceleyelim diye…
ATAHAN: Anne ne yaptın ya, of anne off!
BEN: …
ATAHAN: Kaan’a vericem ben bu “mirkospotu”, ne biçimsin ya, ne biçimsin…
Şimdi ben böyle “şuursuz” bir şekilde de yazıyorum ya. Sonra annelerin hakkımda yaptığı forum yorumlarını görmüyorum sanma sevgili okur. Aranızda hizipleşip benim oğluma kız vermemek üzere pozisyon aldığınızı hissediyorum. Oğlan anneleri “Ay kahkahalarla güldüm” yazarken, kız anneleri “Neymiş, alla alla, zor kız anası görmemiş o kadın” tadında gidiyor. Bugünden bana kıllık yapmayın. Yarın hanginizin evine çiçekle çikolatayla geleceğim belli değil. Mimlemeyeyim şimdiden…