NE SAATMİŞ BE KARDEŞİM

Hadi biraz değişik bir şeylerden bahsedelim, kafamız dağılsın sevgili okur.

 

Önümüz yaz, malum hem sağlıklı yaşamak hem -göreceli olarak- iyi görünmek (en azından kötü görünmemek) kadın erkek hepimiz için önemli. Bazıları için değil. Bazılarımız (neden bilmiyorum) zeka ve iyi görünümlü olmayı bir arada olamaz sanıyor. Var ya hani öyle tipler; “çok kitap okuyorum ben, çok zen, çok yoga o bakımdan manikür yapmıyorum, saçlarımı boyamıyorum”. “Çok derinim o bakımdan 110 kilo, biraz sığ olsam anında 60 oysaki ama derinim”. Öyle değil bu işler. Hem elma yiyip hem kitap okumak mümkün bence… Bu sebeple, kendisiyle ilgilenmeme kararı almış arkadaşlara -buna abidik gubidik bahaneler bulmadıkları sürece- saygı duyuyorum. “Uğraşamam baba üşenirim” de, ciğerimi ye ama bana üfürükten dantel bahanelerle gelme.

 

Şimdi biz üşenmeyen arkadaşlarla yazıya devam edelim;

 

Daha önce birkaç yazımda Sarhan’ın dijital/elektronik/fişli-prizli/teknolojik aletlere ilgisinden bahsetmiş olmalıyım. Evde benimle sidik yarıştıran çenedeki faks aletine dair bir yazı yazdığımı da hatırlıyorum (kitaplarımdan birindeydi sanırım). Bu durum değişmedi. Her zaman “yav evi saçma sapan şeylerle dolduruyorsun” diye şikayet ettiğim bu durum iyi ki de değişmemiş çünkü hayatım değişti bu sayede.

 

Sarhan bana bir saat getirdi. Bu saat kolumdan nabız, kalp atışı vs. ölçüyor. Spor yapıyorsam yapmakta olduğum sporu seçiyorum kaç kalori yaktığımı, kaç adım attığımı, ne hızda yaptığımı, hızımı düşürmeme yada yükseltmeme gerek olup olmadığını, günlük harcamam gereken enerji miktarını, benim hikayeme bakarak yapmakta olduğum spora devam etmeme gerek olup olmadığını…. Ağırlıklarla çalışıyorsam ne kadar yağ yaktığımı, koşuyorsam kalbimin ne durumda olduğunu, bu koşmanın neye fayda ettiğini, yahu aklınıza ne geliyorsa söylüyor.

 

Bu saatin aplikasyonunu telefonunuza indiriyorsunuz oradan size resmen koçluk yapıyor. Aplikasyon çok başarılı içinde deli bir data var. Starbucks Ice Mocha diyorsunuz şak kaç kalori önünüze geliyor. Ne yediniz, daha ne kadar yiyebilirsiniz, ne içebilirsiniz, ne kadar daha hareket etmeniz lazım, geçen haftaya göre ne durumdasınız, haftaya nasıl olmalısınız… Çok manyak bir saat. Bu arada saat telefonunuza bağlı olduğu için biri mi arıyor, kim aradı, sms mi geldi, ne yazıyor (saatiniz sürekli tempo içinde olduğunuzu varsaydığından tempoyu düşürmeyin, telefonla oynamayın diye) telefonunuzdan size ulaşmaya çalışanları saatinize bağlayarak size haber veriyor.

Kaç kat merdiven çıktım, ne kadar su içtim, bedenen ne durumdayım, ne yapmaya ihtiyacım var, kalbim, nabzım iyi mi, sağlıklı mıyım bir şeyler aksi mi gidiyor, annem mi arıyor, ne yiyeyim, ne yemeye hakkım kalmadı…

 

Ben size benim kullandığım saatin adını yazmayayım çünkü bunlar çeşit çeşit, bütçe bütçe. İsterseniz herhangi bir spor malzemeleri satan dükkandan girin alın isterseniz yurtdışından getirtin, inceleyin, bakın, ne aklınıza cebinize uyuyorsa, ne kısmını ne kadar kullanacağınızı düşünüyorsanız bence alın.

 

Neden alın?

 

Tamam, her zaman harikayız, süperiz falan da yaşlar ilerliyor, metabolizmalar yavaşlıyor. Kolunuzda vicdan azabı gibi “Bacım güzel yiyon da hiç hareket etmedin şu ana kadar? Patır patır gömdün pideleri ama biliyo musun bunlar sana kaç gr yağ olarak dönüyor, az kaldır k*çını yürü falan, hareket et” diyen bir kaynana fena olmuyor. Çünkü kolunda sana “işte şimdi s*çtın, 1000 kalori o” dedi ya bir şey… Sen ya yemiyorsun onu bir daha -bir süre en azından- ya da sana diyor ki “bak güzelim onu yakmak istiyorsan çık şimdi eliptik bisiklete, bi boyunu görelim”.

 

Herkese uyar mı? Bilmiyorum. Bir miktar vazife insanı olmak lazım sanırım. Kendinizi “ben bana bir iş verildiğinde onu yaparım” diye tanımlıyorsanız böyle bir “görev bilinci” tipiyseniz size uyar.

 

Bir de istemek lazım tabi. Sağlıklı yaşamayı, hafiflemeyi, kendini iyi hissetmeyi. Üşenmemek, vazgeçmemek lazım. Gerisi size ne uyuyorsa, ne şekilde motive oluyorsanız.

 

Böyle bir Ebru Şallı tandansında girdim sanki ama hakikaten alakası yok. Mesele başka.

 

Mesele, mümkün olduğunca sağlıklı bir şekilde çocuklarımızın başında olabilmek.

 

Benim meselem bu.

 

Dünyanın halini görüyorsunuz, ülkenin hali ortada… Bu satırları yazmaya başlamadan 30 dk. önce Pakistan’daki canlı bomba haberini okuyordum. Dünya çok acayip bir yere dönüşüyor.

 

İyi yaşayalım, sağlıklı yaşayalım, çocuklarımızın başında sağlıkla, başlarına bela olmadan duralım.

 

Daha vazifelerimiz bitmedi, daha yapacak çok işimiz var.

Kendimize iyi bakalım sevgili okur. Kendine iyi bak. Bunun için senin bulduğun yöntem ne ise, sana ne uyuyorsa en doğru yöntem odur, ona devam et. Yeter ki salma. Salma kendini.

 

Yaz geliyor sevgili okur, sözün özü az ye çok yürü. Çenen değil bacakların çalışsın.

 

Güneşli günler diliyorum hepimize.