Bir kitap fuarını daha atlattık. Kalabalığa çok dayanamayan ruhlar (yazar burada kendinden bahsediyor) için tam bir stres yönetimi panayırı. Çok şükür, bin şükür hiç bir şey demiyorum, kalabalık olsun, yazarlar ve okurlar bir araya gelsin, yayınevleri bu dönemde biraz kendini toparlasın. Fuarlar şahane, olmasalar olmaz. Bizler için de iyi oluyor. Normal koşullarda kalpler bir arada olsa da sıklıkla bir araya gelemediğimiz yazar arkadaşlarla görüşüyoruz, biraz hal hatır edip özlem gideriyoruz. Biraz çocuklarımızdan, hayattan, yorgunluklarımızdan, mutluluklarımızdan laflayıp, biraz okur görüp, biraz kitabımız okunuyor, alınıyor diye sevinip dönüyoruz biz de. İnsan bu işi niye yapar ki zaten. Bunun için işte…
Bu hafta sonu birkaç kadın yazar arkadaşla birlikte, kadın yazarların birbirine destek olması gerektiğine, kadınların her alanda birbirini yükseltmeye yardım etmesi gerektiğine dair konuştuk. Önce kadınların birbirlerini kollaması, sahip çıkması gerekliliğinde hemfikir olduk. Oradan laf lafı açtı, kadın kadının dostu mu kurdu mudur diye…
Benim bu konudaki fikrimi biliyorsunuz. Kadın dayanışmasına çok inanırım ve etrafımdaki kadınları da elimden geldiğince yüceltmeye çalışırım. Sevdiğim kadınları özellikle kollarım, daha çok kadınlarla çalışırım, kadınların önünü açarım ama en büyük kazığı da hep kadınlardan yemişimdir hayatım boyunca. Kadınların içlerinden çıkarıp atamadığı veya bastırmayı başaramadığı o kıskançlığı, haset duyguları, çekememezliği bilirim. Kadınların birbirini sinsi sinsi, sever gibi yapıp da ne kadar tepelediğini, ne hainlikler yaptığını çok görürüm. Anlaşılmayacağı zannedilerek atılan gizli bakışları çok yakalarım.
Yaşadığımız dünya kadınlar için bu kadar zorken neden kadınların birbirine destek olmak yerine birbirleriyle bu kadar uğraştığını anlayamam. Elbette her birimiz değil, elbette… Ama gelin kabul edelim, yarımızdan fazlamız birbirini bir kaşık suda boğmaz mı?
Ben bunun daha çok bir varoluş meselesi olduğunu düşünüyorum. Kendi varlığının bir değeri olabilmesi için diğer kadının varlığının değeri düşük olmalı. Böyle zannediyor. Diğer kadın başarılı, güzel, akıllı, zengin, seksi ne bileyim işte, gösterişli ise o kadın kendini o kadar başarısız, çirkin, şişman ne bileyim kötü hissediyor işte. Kendi iyi olma halini diğerlerinin kötü olmasına endekslemek bir nevi.
Aşağılık kompleksi yani…
“Ben buyum, ben kendim, bu halimle böyle bir değerim. Şu şu şu noktalar iyi taraflarım, şu şu şu noktalar zayıf noktalarım ve şu nokta da en kötü huyum ama o kadar kusur kimde yok. Ben, kimin ne olduğundan bağımsız olarak, BEN olarak, bu değeri ifade ediyorum. Ayşe şu ise de benim değerim bu, Fatma bu ise de benim değerim bu. Diğer kadınların durumu benim durumuma eklemez, benden eksiltmez. Herkes kendinden ibaret.”
Şimdi hepimizdeki kafa yapısı bu olsa o zaman işte mesele kalmayacak. Ama hadi dürüst olalım lütfen, çoğunluğun böyle olmadığını biliyoruz dimi?
Çok az olgunlukta, gelişmişlikte kadın birbirine sahip çıkıyor geri kalanlar hep kimin kocası neci, kimin çocuğu ne oldu, kimin poposu nasıl, kimin arabası ne, kim seyahatte nerede, bu böyle…
Ağır aşağılık kompleksi bence. Çünkü neden bir insan, bir kadın kendi değerini diğer kadının değerine ya da değersizliğine bağlasın? Ne alaka? Bir düşünün, ne alaka gerçekten?
Ben böyle bir kadınım. Tüm özelliklerim ve avantajlarımla tam böyle bir kadınım. Ve bunun senin nasıl bir kadın olduğunla zerre ilgisi yok. Beni ben yapan avantajlar seni değersizleştirmez, sendeki avantajlar beni değerlendirmez çünkü başka başka insanlarız. Kuvvet noktalarımız farklı, hayatlarımız farklı, önceliklerimiz farklı, beklentilerimiz, olanaklarımız, yaşadıklarımız, çevremiz… Farklıyız biz. Senin çok önemsediğin bir şey benim için çok sıradan bir durum olabilir. Benim çok öfkelendiğim bir şey senin için önemsiz bir mesele olabilir.
Dolayısıyla senin başarın benim başarısızlığım demek olmuyor. Bu sebeple sen başını kaldırdığın anda üstüme çıkıp tepinmeme gerek yok. Aksine, senin kendi hayatın içinde önemsediğin şeylere sahip olabilmene sevinebilmeliyim. Senin memnun olmana memnun olabilmeliyim.
Gelişmiş ve aklı başında bir azınlıkta durum tam da böyle devam ederken geri kalan –ne yazık ki- çoğunluk kimi zaman açık açık çoğu zaman da sinsice birbirini yiyor.
Kadın kadının kurdu mudur?
Bence EVET!
Ama OLMAMALIDIR!
Birbirimize daha çok elimizi uzatabildiğimiz bir hafta dilerim.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)