Merhaba tekrar sevgili okur. Kısa bir ara verdik yine seninle. Minik minik kaçıp geliyorum arada biliyorsun. Bu kardeşin de kafa dinliyor böyle ara sıra işte.
Sana bu haftaki köşe yazımda nelerden bahsetsem diye haberleri tararken hakikaten tansiyonum yükseldi. İnan insan akıl sağlığını yitirir, inan çok kızıyorum. Tek bir konuyu alıp böyle altından girip üstünden çıkıp tutuklanmaya da niyetim yok. O yüzden sana her şeyden kısa kısa bahsedeyim bu hafta. Olur mu?
Biliyorsun Zeytin’li Rock festivali kaymakam marifetiyle iptal edildi. İlginç yani gerçekten. Kaymakam Bey Rock sevmiyor, bira da sevmiyor ve görünen o ki memurluk yaptığı beldedeki seven kimselerin de sevmemesi gerektiğini düşünüyor. Eskiden öyleymiş ya. Devlet kaymakam atıyor. Kaymakam beyin gittiği yerde yol yok, su yok, elektrik yok. Düşün Cumhuriyet 3 yaşında falan. 1. Dünya savaşından çıkılmış falan. Ülke zor yıllardan geçiyor ve Kaymakam bey geliyor köye, kolları sıvıyor, buraya ilkokul yapacağız diyor, imece usulü ilkokul yapıyorlar. Buraya köy camisi yapalım diyor. Hijyeni sağlayabilmek için evlerin dışına taşıyor tuvaleti. Tuvalet ihtiyacını böyle görelim diyor. Öğretiyor. Bir ulus yaralarını sarıyor ve devletin kaymakamları, valileri yol gösteriyor, öğretiyor, yetiştiriyor…
Hey gidi hey.
Şimdi bu devirde Kaymakamlık makamının işi daha kolay. Keşke vatandaş için de işleri kolaylaştırsalar. Bu arada senelerdir Edremit’te yapılan Zeytinli Rock neden Burhaniye’ye taşındı onu da anlamak mümkün değil. Yani bu organizasyonu yapan arkadaşlar tam olarak ne sebeple Edremit’ten vaz geçti bilen var mı? Çünkü Edremit Kaymakamı makul bir devlet memuruydu ve kimin hangi müziği dinlemesi gerektiğine karışmak gibi bir olayı yoktu. Yıllardır yapılıyordu.
Neyse. Biz, yazlık o tarafta olduğundan Mor ve Ötesi olduğu akşam gideriz demiştik ama kısmet değilmiş. Bizim açımızdan ben şöyle değerlendiriyorum. Biz festivale çok gittik hem kendi ülkemizde hem başka ülkelerde. Mor ve Ötesi’ne de çok gittik. Çok Rock dinleyip bira içtik. 50 yaşımıza geliyoruz. Gezeceğimizi gezdik, yapacağımızı yaptık. Çok sarhoş olduk, şarkılar söyledik, dans ettik. Bu işlere daha yeni başlayacak arkadaşlar oy verirlerken neler kaçırdıklarını, neleri yaşayamadıklarını düşünüp ona göre oylarını versinler. Ve oylarına sahip çıksınlar. Memnun değillerse bu olanlardan tabii. Herkes memnunsa sıkıntı yok.
Bu arada Mor ve Ötesi tavırlı bir grup ya. Bir tavırları, duruşları, söyleyecek sözleri ve eleştirileri var ya. Bu çok saygı duyduğum bir durum ve insan bunu sanatçıdan bekliyor. Bekliyor ki tavırlı olsun. Dik dursun. Bu anlamda mesela şarkılarını çok sevdiğim Sertab üzdü. Onun konserinde bir tavır bekledim. Yoktu. Bir daha gideceğimi sanmıyorum. Çünkü konu sadece müzik dinlemek değil. Onu you tube’dan da yaparsın. Demek istediğim, o sanatçı var ya hani, dik duran, sen de onun yanında durmak istersin. O sanatçı o sahneye çıktıysa sen de gidip onu yalnız bırakmazsın. Gibi…
Bilmiyorum anlatabildim mi?
Kısa tatil demişken, arkadaşlar bu bağıran ağlayan çocuk olayı nedir? Bizim çocuk mu ağlamıyordu yoksa ağlamak mı moda oldu? Neden bütün çocuklar bağırıyor, kendilerini yerlere atıyor ve kriz geçiriyor? Bizim çocuklar küçükken biz pedagoglara gidip çocuklarla nasıl iletişim kuracağımızı falan öğreniyorduk. Bu gençler hala pedagog diye instagramdan bulduğu sosyoloji mezunlarına DM mi atıyor? Çünkü çıkma akılla çocuk yetiştiriliyor gibi bir hal var ortada. Bu çocukların hali ne ola gençler? Napıyorsunuz? Hakikaten insan elleriyle kulaklarını kapatıp, ayağa kalkıp, “Ay yeter, bi susun artık” diye bağırmamak için kendini zor tutuyor. Bu arkadaşlar kendi doğurdukları çocukların tantanasından rahatsız olmuyor olabilirler ve doğaldır bu. Kimse kendi çocuğundan çok rahatsız olmaz zaten. Ancak o çocuğu doğurmamış insan senin gibi hissetmiyor be güzel kızım. Başka biri için o başka birinin çocuğu. Kendi çocuğu değil. Dolayısıyla 3. Saatin sonlarına doğru bu ses artık dayanılmaz bir şeye dönüşüyor. Yani siz tatildesiniz ya hani. Diğer insanlar da tatilde. Başkaları da dinlenmeye çalışıyor. Dünya sizin etrafınızda dönmüyor yani. Aaaaa… Yaşlandık kafamız kaldırmıyor ayol.
Yaşlanmak demişken, Türkiye’deki üniversite sınav sonuçları da belli oldu. Ülke içinde ve dışında sınavlara hazırlanan, bölümlere yerleşen, giden, kalan tüm gençlerimizi bu vesileyle tekrar çok tebrik ederim. Tüm çocuklarımızın yolu bahtı açık olsun. Allah hepsine iyi yazılar yazsın. Biz Atahan için burada da 5-6 tane devlet üniversitesi yazmıştık. Hani olur ya, dünyanın bin türlü hali var, Fransa fikrinden vazgeçerse burada da bir kaydı olsun diye düşünmüştük. Burada da kayıt yaptırıp donduracağız. Şu aşamada hala gitmek istediği için bizim hazırlıklarımız o şekilde. Hareketli bir yaz yani. Allah tüm çocuklarımızı iyiliklerle karşılaştırsın.
Sen de kendine iyi bak sevgili okur. Emekli hayatı yaşayıp dinleneceğimiz, birbirimize şarap soslu makarna tarifi vereceğimiz, müzik linkleri paylaşıp “tipsy” takılacağımız günler uzak değil. Çocuklarımızı yollarına yol edip ikinci balayı yaşamaya hazır mısın?
Bence hazırlan.
Sağlıklı, keyifli, mutlu bir hafta diliyorum sevgili okur. Sen iyi ol, her şey hallolur.
XXX
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)