KEDİM VE TÜM SEVDİKLERİM

Merhaba sevgili okur, sana bu hafta kedimden bahsetmek istiyorum. Çünkü kedimiz hayatımıza bomba gibi girdi ve çok değişik şeyler öğretti hepimize. Seninle de paylaşmak isterim bunları. Bunu ve başka bir takım şeyleri…

Kuzu Bey’i sokaktan sahiplendik. Safkan, tescilli, İstanbul Tipi Sokak Kedisi. Bazı kediler var, benim “foster kedilerim” var mesela, (sitede baktığımız kediler) nasıl yumuşak huylu, aman nasıl insana yakın falan… Kuzu Bey çok aksi. Siyah kediler böyle oluyormuş sanırım. Biraz ters kediler oldukları söyleniyor ama inanılmaz güzeller. Yerde durup, kafayı kaldırıp size bir bakışları var. Simsiyah oldukları için sadece bir çift gözün göründüğü bir haller… İçiniz akıyor yemin ederim. Benim köpek bakmışlığım olduğundan kedilerle yeni haşır neşir olmaya başladım ve şunu anladım ki bütün hayvanlar şahane. Kedisi, köpeği, kuşu, kaplumbağası fark etmiyor, hepsi harika. Hepsi bize iyi geliyor, bizi sakinleştiriyor. Kuzu beni inanılmaz iyileştirdi. Eski aksiliklerimi falan aldı götürdü, bana çok iyi geldi. 

Evi bir miktar duman ediyor tabii. Mesela ben yine tadilat yaptım ve yine başladı etrafı tırtıklamaya. Koltuklara bir rahat vermiyor ki bu kez çok masraf ettim koltuklara, vallahi aklım çıkıyor yırtacak diye ama yine yırtacak belli. İçeri gidiyorum bir geliyorum tırnaklarını takmış bile. 

Tırnaklarını kesmiyoruz çünkü arada sırada bahçeye iniyor hala. Arkadaşlarıyla oynamak, ağaçlara tırmanmak istiyor. Kediyi sokaktan alıyorsun da sokağı kediden alamıyorsun sanki. Tırnakları kendini koruyabilmesi için önemli oluyor dışarı çıktığında. Sokağa alışkın kedi yine hep bir kapıya doğru gidip bağırıyor aç diye. Hep bir çıkıp kuş kelebek kovalamak peşinde oluyor. Uyanık, soğuklarda çok çıkmaya çalışmıyor ama pencereden güneşi gördü mü sokak kapısına gidip maavvvvv diye bağırıyor. 

Kediler akıllı. Köpeği bıraksan alır başını gider, kaybolur, kediler (kısırlaşmışlarsa) evlerinin çevresinden kolay kolay ayrılmıyorlar. Kısırlaşmamışlarsa çiftleşmek derdine alıp başlarını gidebiliyorlar, özellikle erkek kediler. O sebeple, bu şekilde sahipleneceğiniz kediyi mutlaka kısırlaştırmanızı öneririm.

Koku olayı; siz temiz bir insansanız evde koku olmuyor, evdeki koku sizin pisliğinizden kedinin değil. Kumu temizlemezseniz ev kokuyor. Bu kadar basit. Şöyle söyleyeyim, üç gün üst üste tuvaleti kullanın ve hiç sifonu çekmeyin mesela. Nasıl olur? Öyle olur işte. Hayvanın kumunu her gün temizleyin koku moku olmuyor. 

Tüy olayı; sürekli süpürge yapmak şart bence. Her gün. Ne olacak ki yapılıyor? Ben her sabah ve akşam yapıyorum, ölmedim mesela. Dyson’un (reklam değil, kendi paramla aldım) Animal Kontrol şarjlı süpürgesini aldım, siz sağ ben selamet. Mis gibi.

Günde bir kez de fırçalayın. Şu eldiven şeklinde olanlar var ya, ondan aldım. Evet işe yaradı. 

Bu arada eve gelen gidenle de değişik konuşmalar da oluyor;

-Aa, çok tatlı, ne cins?

-İstanbul Sokak

-?

-Sokaktan sahiplendik.

İnsan hayvan satın alır mı sevgili okur? Ortalıkta bu kadar mağdur, aç, perişan, bir başı okşansın önüne bir parça yemek konsun diye gözünün içine bakan bu kadar gariban hayvan varken, sokaklar cins cins terkedilmiş köpek, etraf rengarenk kedi doluyken gidip hayvan satın alınır mı?

Ayıp değil mi? Hayvan satın almaya gerek var mı?

Hayvan satın almanın gidip kürk giymekten farkı yok benim gözümde. Kürk giymek, ırkçılık yapmak, hayvan satın almak, benzer işler. Benim gözümde böyle. Hayvan seviyorsan hayvanseverlik böyle bir şey. Hayvan konusunda marka arıyorsan gidip çanta falan al, saat al. Hayvanın markası modeli mi olur? Cep telefonu mu bu?

Bazı şeyleri ayıplıyorum ve bu onlardan biri. 

Kediler sahiplerini seçer diyorlardı, sanırım doğru, Kuzu bey bizi seçti. Apartmana girip çıkarken bizi her gördüğünde yanımıza gelip bağıra çağıra derdini anlatmaya çalışan, çok hasta, hayli pireli, gözleri çapaklı gerçekten mağdur durumda bir kediydi. Önce site sakinleri olarak diğer kedilerimizle birlikte sahiplendik onu. Bizim apartman hayli hayvansever insanların olduğu bir yer ve herkes önüne mama koydu su koydu, derken biz Atahan’la veterinere götürdük ve veteriner dedi ki ölebilir, çok hasta… Bir süre yoğun bakımda kaldı, minnacık, yarasa gibi bir şeydi o zamanlar, çok şükür yaşadı. 

Tırt ama, o günden beri zırt pırt hasta olur, ya alerji olur, ya kabız olur, ya ateşlenir, ya ishal olur, bir bitmez. Biz aradan çekilsek doğal seleksiyonda yok, oysa siyah kediler çok sağlıklı olurlarmış, bizimkisi öyle değil. Yine de öyle böyle üç yıldır beraberiz kendisiyle ve evimizin tadı, tuzu, neşesi oldu kendisi. 

Bazen dışarı çıkıyor oynamaya, biraz bulamıyorum, aklım çıkıyor nereye gitti diye. Üstünde telefonum yazıyor falan ama yine de, araba çarpar falan diye aklım çıkıyor seslendiğimde hızla koşup gelmezse hemen. Sitenin etrafı kapalı, çevrili ama yine de…

İnsan bir seviyor, bir sahipleniyor, hiç canı yanmasın istiyor. Kötü bir şey olmasın.

İnsan kedisini bile nasıl seviyor değil mi? Nasıl zarar görmesin istiyor. 

Sonra bakıyorsun, birilerinin evinin önüne gitmişler. Kapıda bir ambulans, bir askeri araç, bir siyah araç. 

Kapıyı çalıp içeri giriyorlar. Ellerinde bayrak.

Anne diyorlar, oğlun şehit oldu, artık oğlun biziz, vatan sağolsun…

Ve o ananın yaşamasını, yaşamaya devam etmesini bekliyorlar.

Sen bir kedinin peşine sokak sokak geziyorsun da hani, o kadın, elinde bayrak öyle kalakalıyor, çöküp kalıyor.

Tüm şehitlerimize rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Diliyorum ki artık kimsenin ölmesi gerekmesin, herkes huzur içinde, sağlıkla, sevdikleriyle bir arada yaşayabilsin.

Dilerim hiçbir anne evladının acısının haberini almasın, Allah sıralı ölümler versin, sırasıyla gidelim. 

Önce anneler ölür. Biz önce ölelim.

Herkesin evladına sağlıklı ve uzun ömürler dilerim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 17 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

Instagram:mehtaperel

Twitter: mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)