Bir önceki yazıyı okuyanlar zaten İzmir’e olaylı inişimizi biliyorlar, okumayanlar kaçırmasın… Şimdi İzmir’e indikten sonra olanlardan bir kuble okuyacaksınız.
Otel çok doluydu. Hem yabancı basketbol takımları vardı hem de iş adamları. Son derece ciddi ve resmi bir ortam vardı bu sebeple tatil oteli gibi değildi. Biz de ilk gün hem reklam hem focus toplantılarımız için oradan oraya koşturduk.
Akşam otele döndüğümüzde, bizim oğlanlar sıkıntıdan kriz geçiriyorlardı, bizim ise sıcaktan ve yorgunluktan cılkımız çıkmıştı. “Hadi otelin havuzuna gidelim” dedik.
Havuza bir indik ki aman yarabbi, bir yabancı kızlar var …
Bir tanesinin bile bikinisi poposunu örtmüyor, memeler de çoğunlukla ortada… Suyun içinde ve havuz kenarında bir takım kendini bilmez seksapel hareketler, abuk sabuk pozlar…
Biz de her Türk kadını gibi birer Türk kahvesi söyleyip kızları incelemeye başladık ki Anneyiz.biz TV’nin yönetmeni (Atahan ve Emre hariç grubun tek erkeği) Halil geldi. Biz de en anaç halimizle Halil’e kızları gösterdik. Halil kızlar için “Bunlar su balesi takımı demek ki” gibi olabilecek en masum ve absürd yakıştırmayı yapınca …
Ben: Halil, su balesi ne alaka çocuğuummm ehehehe
Pınar: Ah yavrum, çok çalıştı şuurunu yitirdi görüyo musun?
Pınar Eslek: Halil bunlar su balesi takımı, ben de Litvanya Milli basketbol takımına antrenörlük yapıyorum, ehehehe
Ülker: Halil bunlar su balesi mi yapıyor poz mu veriyor yattıkları yerde bi iyi bak bence ehehehi
Halil kaçtı 🙂 Akşam hep birlikte İzmir fuarına gittik. Büyük ihtimalle bizi bir daha fuara almayacaklar. Hatta Ülker diyor ki, seneye kapıya resmimizi koyup üzerine “bunlar giremez” yazacaklarmış.
Çocukları çarpışan arabalara bindirdik ama bizde bir panik.Oğlanların yanında Nuran ve Ülker olduğu halde ben kendimi dönen arabaların arasında piste atıp emniyet kemerlerini bağladım. Sonra bir baktık bunlar bizim bildiğimiz çarpışan arabalardan değiller. Biri kullanıyor, yanında oturan da ateş ediyor. Vurulanın kafasına da üstten bir şey inip vuruyor…
Ben: Ay, ay, ay kafasına iniyo çocukların!
Pınar: Ne o ya öyle pat pat?
Ben: Ay dur ben bi gidip “Ateş etmeyin” diyeyim çocuklar kafaya darbe almasın.
Pınar: Bi dur iki dakka, sana çarpacak şimdi arabalar
Ben: Bırakın beni gidiyorum, tutmayın
Pınar: Git, git de çarpsınlar sana gör gününü
Pınar Eslek: Pınar Abla bırak gitsin bir darbe iyi gelir diye düşünüyorum, belki düzelir.
Ben: Çocukları kurtarayım seninle sonra hesaplaşıcaz Eslek
Görevli: Abla buraya inmen yasak şimdi, arabalar dönüyo!
Ben: Konuşma sen çocuğum şimdi! Oğlanların kafasına bişi iniyo!
Görevli: Abla oyun o deli misin?
Ben: Yerim ben öyle oyunu! Çekil!
Ordan çıktık, dönme dolaba gittik. Bir kadın kucağında bebekle dönme dolaba binmeye çalışıyor.
Pınar (Reyhan) atladı kadının üstüne;
Pınar: Bakar mısınız, hanımefendi bakar mısınız? (Bu kibar halleri öldürüyor beni) 🙂
Kadın: Buyrun?
Pınar: Bak orda ne yazıyor, 6 yaşından küçükler binemez yazıyor, küçücük bebekle okumadan sıraya girmişsin! (İmkanı olsa tutuklayacak kadını orada) 🙂
Ben: Pınar biz milletin çocuğuna karışmasak mı?
Pınar: Çekil bakim sen şöyle Mehtap! Hanımefendi giremezsiniz o bebekle buraya!
Ben: Çünkü milletin çocuğuna karışmasak daha iyi olur kanatindeyim ben
Pınar: Mehtap çekil ayağımın altından! Hanımefendi size diyorum
Pınar Eslek: Mehtap çekil Pınar Ablanın ayağının altından
Ben: Biz senle sonra hesaplaşıcaz Eslek!
Oradan çıktık, yunuslu bir şeye bindirdik çocukları. Yunuslardan birinde bir adam yanında yeğeni falan olduğunu sandığımız bir çocukla oturmuş aletin çalışmasını bekliyor.Pınar (Reyhan): Şiişşt! Bakar mısınız! Size söylüyorum!
Adam: Ne vardı?
Pınar: Ne işin var elinde sigarayla burada? Hı? Şimdi bu alet dönerken o elindeki sigara uçsa, çocukların suratına saçına gelse, çocuklar yansa…… Bu ne sorumsuzluk!
Adam: Bişi olmaz…
Pınar: Ne demek bişi olmaz! Nasıl verirsin sen böyle bir garantiyi, derhal at o sigarayı elinden, derhal!
Ordan çıktık çocuklar zıplama şeysine bindiler. Çocuklar derken tüm bu aletlere Ülker ve Nuran’da biniyor bizim oğlanlarla.
Ülker zıplıyor, üzerinde straplez bir bluz ve daracık kot, akşam bara gideceklerini umduğu! İçin pür makyaj zıplıyor … Ve şöyle bağırıyor…“Abla bak bak nasıl zıplıyorum, ne kadar yükseğe zıplıyorum, abla bak, bakıyo musun?”
Zannedersin Ülker 7 yaşında. İşin komik tarafı boyu kısa olduğu için, “Abla baaaak” diye yırtıyor kendini ama zıpladığı en çok bir karış ona çok gibi geliyor, biz bağıra bağıra gülüyoruz dışarıda.
Ülkerin hemen yanında seksi bomba Nuran, sapsarı saçlar, bol makyaj, pembe bir bluz ve gri tayt vaziyetinde (Evet o da çıkacaklarını sanıyordu ama göndermedik)
“Ayh, ayh, ayh, ayh çok komik, ayh çok eğleniyorum, ayh” diye zıplıyor.
Bu iki şaşkın arada birbirlerine çarpıyorlar, arada elele tutuşup zıplıyorlar… Bizim garibim oğlanlar salakladı, bu ikisine bakmaktan zıplayamıyorlar da…
Buna yemek yemek için girip çıktığımız her yerde, “Çocuklar acıktı onların servisini hızlı alalım” diye ciddi arıza çıkaran bizi…
Odamızı zamanında alamadık diye, “Biz kaç gün önce haber verdik geleceğimizi bu ne rezaleeeettthh” diye arıza çıkaran bizi…
Havuz kenarında “Su balesi takımının” resmini çekebilmek için Pınar’ın resmini çekiyormuş gibi yapan bizi…
Havuz kenarında terliklerini, çaldırdığı için, takım elbiseli adamlar ve döpiyesli kadınların arasında şap şap şap çıplak ayak dolaşan Pınar’ı (Reyhan) ve onu tanımıyormuşuz gibi yapan bizi…
Otelin içinde sürekli “Atahaaaaann, Emreeeee” diye bağırarak gezen bizi…
Millet ciddiyet yaparken ortada kovboyculuk oynayarak koşan çocuklarımızı ve koltuklarda serilmiş bir şekilde oturup olan bitene hiç müdahale etmeyen, yorgun bizi…
Basketbol takımlarının kullandığı (ve kendi ülkelerinden getirdiği) su mataralarını bizim oğlanlar beğendi diye “Biz de bunlardan istiyoruz, ayarlayın bir şekilde” diye problem yaratan bizi…
Yok dendiğinde “Madem yoktu, niye ortada bırakıyorsunuz, çocuklar özendi bak, hayret bişi!” diye milleti azarlayan bizi…
Ve daha buraya yazamadığım 🙂 pek çok şeyi ekleyin…
Şöyle bir sahne var…
Demir bir set, Pınar (Reyhan) üzerinde eşofmanlar setin üzerine çıkmış, Pınar (Eslek) düşmesin diye Pınar’ı belinden tutuyor, Pınar oğlanlara bakıyor…
Ve şöyle bir sahne var; faytona binmişiz, Ülker önde faytoncuyla oturmuş, gazeteciliği tutmuş, adama atları arabalardan korkmasınlar diye nasıl terbiye ettiklerini sorarken, Nuran arkada dans ediyor oturduğu yerde ve Pınar (Reyhan) “Bu ne böyle, ben böyle müzik istemiyorum” diye fatoncuya ayar veriyor…
Bu toplamdan çıkan sonuç:
Bizi bir daha İzmir’e almazlar. Alırlarsa alınlarından öpecem valla…