Merhaba sevgili okur, nasıl geçti hafta sonun? Umarım çok hazırlıksız yakalanmadın. Umarım kuyruğa girmek zorunda kalmadın evde bir şeyler vardı.
Önce şunu kısaca bir geçeyim sana, son birkaç yılda (kedimden sonra) anlayış katsayımda bir yükselme oldu. Her ne kadar sürekli insanları sevmediğimi söylesem de, çok insan sevdiği iddiasındaki bir sürü kimseden daha hümanist olduğumu da öğrendim. Ben fırın kuyruğundakileri aşağılamadım, eziklemedim, hakaret etmedim. Umarım sen de onlardan olmadın. Çünkü insanlara “stok yapmayın, yasak yok” dedikten sonra, buna inanan insanların “2 saat sonra şehri kapatıyoruz” dendiği anda panik olmasına “ay ben şokk” olamıyorum. Dünyanın her yerinde benzer sahneler yaşanırdı.
Kızdım mı? Evet! Fırın önünde ekmek paylaşmak yerin ekmek için dövüşmelerine kızdım mesela. Bu kadar yırtıcılaşmaya üzüldüm. Sağlık çalışanlarının emeklerine üzüldüm, bunca zamandır alınan önlemlerin bir gecede zarar görmesine üzüldüm. Ama çaresizlik hisseden, panik hisseden, önünü göremeyen, korkan, evinde 4-5 çocuğu olan, belki İstanbul’a daha 3-4 sene önce göç etmiş, dar gelirli, az eğitimli, endişeli insanların, “ya pazartesi de şehri açmazlarsa” diye korkmasını, hazırlıksız yakalanmış olmalarını, “buzluklarının kilerlerinin tepeleme dolu” olmamasını aşağılamadım. Yapmam!
İnsanların çaresizlik anlarındaki refleksleri ekmek almak ise bununla dalga geçeni Allah bir ekmeğe muhtaç bırakır diye korkarım.
Bir ekmeği almak için birbirini dövene, havaya ateş açana kızarım. Sosyal mesafe kurallarının kırılmasına, korunmadan çıkılmasına üzülürüm. Virüsün muhtemelen bundan sonra daha da artarak bulaşacağından endişe ederim. AMA insanları “bunlar öküz, bunlar ayı, gülerek izlemedik mi, ay varoşlar, ayy gerizekalılar” diye eleştirmem!… İnsan bu kadar kendi insanından kopuk olmamalı, bu kadar empati yoksunu olmamalı.
Bu tip önlemlerin alınması iyidir, yerindedir ve önceden haber verilerek insanların hazırlık yapması sağlanarak yapılabilir. Cuma akşamı son dakikada cep telefonundaki hava durumu programından bakıp, la yarın hava güneşliymiş bunlar şimdi sahile düşer, kapayalım şehri diyerek iş yapılınca sonuçları böyle olur. Oysa ki pazartesi gününden;
Değerli vatandaşlarımız, önümüzdeki hafta sonu, 11-12 Nisan tarihleri arasında, 2 gün boyunca sokağa çıkma kısıtlaması uygulayacağız. Acil ihtiyaçlarınızı tamamlamak üzere önünüzde 5 gün var, lütfen panik halinde marketlere eczanelere yığılıp kaos yaratmadan, 2 gün size yetecek şekilde, ihtiyaçlarınızı peyderpey tamamlayınız. Pazartesi günü şehir tekrar açılacak, bu sebeple sakin kalınız. Sokak hayvanları belediye ve zabıta ekiplerimize emanet merak etmeyiniz. 65 yaş üzeri vatandaşlarımızın evine yine zabıta ve bekçi ekiplerimiz ekmek-su-gazete bırakacaklar. Köpeği olanlar yanlarında kimlik bulundurmaları şartıyla ikamet bölgelerinin 500 metre etrafında hayvanlarını dolaştırabilirler. Evlerinize çayınızı, kekinizi hazırlayın. Kedilerinizin mamasını bebeklerinizin bezini alın. Sizi bu hafta sonu evde ailenizle baş başa vakit geçirmeye, birlikte film izleyip bilmece çözmeye davet ediyoruz.”
Çok mu zor bu? Olamıyor mu böyle?
Şimdi marketlerin haline bak bu hafta. İnsanlar “ne olacağı belli olmaz” diye düşünürse stok da yapar birbirini de keser. Çünkü panik kaos getirir. Ondan sonra “senin on bebek bezi alacak paran var diye ben çocuğuma bez bulamıyorum” diyerek ağlayan anne videosu paylaş dur.
Şunu da söylemek lazım. Kardeşim birbirinizden uzak durun diye herkes, dünyanın her yerinden herkes, kendini yırttığı halde hala Üsküdar’da balık tutmaya uğraşmak nedir? Ne oluyor? Kaptan Cousteau musun, Yunus Peygamber misin derdin ne? Bi otur evinde, bir dur! Parklar-sahiller kapalı dendiği halde Tarabya’da koşmaya gidip sonra “ben gezerim bana mani olunamaz” demek nedir? Neyin kafasıdır? Sen düzenli koşan bir insan olsan o göt o hale gelir miydi? Maksadın ne şu an senin yani? Bunlara kızmamak mümkün değil. Bunun önünü kesmenin yolu komple bir sokağa çıkma yasağı ise bunu da düzgün yönetmek evde altı çocuk bakan Mehmet amcanın vazifesi değil. Sen Mehmet amcanın koşullarını da öngörerek kamuyu yöneteceksin ki kaos olmasın. Sonra bu kadar ekmek lazım mı, karbonhidrat daha çok açlık yaratır mı, aç karnına kaç gün yaşanır, bir luppo kaç kalori bunlar işin magazini.
İnşallah böyle şeyler yazdım diye başım belaya girmez bu arada.
Bu yazıyı yazmamın sebebi, açıkçası, bu kadar insan sevmediğimi söyleyen ben, insanları “öküzler, varoşlar, ayılar, kalitesizlik, ölür müsün, kilerin niye boş” diye aşağılayan kesime içerledim.
Valla şöyle söyleyeyim, benim kilerim de buzluğum da dolu, ben temkin severim. AMA kileri olmayanın halini de anlarım. Elinde kola ile bakkal sırasındaki amcayı gördüğümde ben muhtemelen ya aile apartmanında yaşıyorlar, alt katta oğlu gelini oturuyor, torunlar istedi, dede oğluna siz durun ben alırım dedi ya da kız boşandı, geldi baba evine iki çocukla, amca torunlar istedi diye çıktı diye düşündüm. Öyle değilse de ben ilk onu düşündüm. Elinde Luppo olan adamı görünce aklımdan geçen “mal mısın luppo için çıktın” olmadı. Dedim ki herhalde kızı istedi, yarın alırım demişti… Öyle olmayabilir ama ben ilk böyle düşündüm.
İnsan içinde bulunduğu toplumdan bu kadar kopuk olmamalı. İnsan kendi halkından nefret etmemeli. Ben “insansever” değilim. Ama ülkesindeki doktorlar için çok endişe ettiği, polisini sevdiği, devletini saydığı iddiasındakilerin sokaktaki insana ne kadar nefret dolu olduğunu şaşkınlıkla izledim.
İnsanları sevmek zorunda değilsiniz, kızadabilirsiniz ama anlamaya çalışın derim. İnsan kendi toprağından bu kadar kopuk olmamalı. Bu kadar üstten bakmamalı.
En inanmayan bile “ Allah alaşağı eder” diye düşünüp, iki yutkunup bir konuşmalı.
Bence tabii. Herkesin ayıbına kimse karışamaz sonuçta dimi?
Sağlıklı haftalar dilerim.
XXX
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 17 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)