Sevemediğim şeyler…
Bu ara listelerden gidiyorum. Alışveriş listesi, evde yeniden dekore edilecek odalar ve yapılacaklar listesi, bu hafta gidilecek toplantılar listesi, tekrar alışveriş listesi, yapılacaklar listesi, unutulmayacaklar listesi, ödemeler listesi…
Durum öyle bir hal aldı ki hayatımı maddeler halinde yaşıyor ve işi bitenlerin üzerini çiziyorum bu ara (kelimenin tam anlamıyla)…
Bir de niyeyse (havalardan olabilir) kıllığım üzerimde (her zamankinden fazla olarak) hiçbir şeyden memnun değilim, her şeyden şikayetçiyim bu ara…
Bu sebeple bu hafta size ISINAMADIKLARIM listesi yapayım dedim. Isınamadığım her şeyin altına alternatif olarak ne sevdiğimi de yazmaya çalışıcam, varsa…
ISINAMADIM: Fenerbahçe Ülker erkek basketbol takımı teknik direktörü Simone Pianigiani. Derhal geldiği yere –dönmemek üzere- gitmesi gerekiyor. Adam 3 gün hastanede yattı, yokluğunda takım Türkiye kupasını aldı, adam düzeldi geri geldi, Regal Barcelona karşısında (kendi sahamızda oynadığımız maçta) 60-99 yenildik! Daha fazla söze gerek var mı?
SEVDİM: Anadolu Efes teknik direktörü Oktay Mahmuti ve elbette gençliğimizin basketbolcusu şimdinin Pınar Karşıyaka baş antrenörü Ufuk Sarıca. Her ikisi de oyuncularına takım ruhu vermekte ve amatör ruhla sahaya çıkmakta Pianigiani 40 sayı fark yaparlar…
ISINAMADIM: Hala etrafta gördüğüm kurukafa ve zımba desenli takılar kıyafetler… O ne öyle Allah aşkına? Çirkin, sevimsiz ve yaratıcılıktan uzak… Bildiğimiz kurukafa… Nesi şık ya da dekoratif hiç anlamadım.
SEVDİM: Kayışı bilekte iki tur atan saatler. Çift kayışlı bilezik gibi saatler bence çok zarifler.
ISINAMADIM: Sivri burunlu topuklu ayakkabılar. Herkes çok zarif olduğunu söylüyor ama bence ayakları olduğundan uzun gösteriyor. Sanki tüm kadınların ayakları 42 numaradan başlıyor gibi yandan baktığınızda…
SEVDİM: Ne kadar “kaba” derlerse desinler, dolgu topuklar hem rahat, hem spor hem de poponuzu bir Doğu’ya bir Batı’ya vurmadan yürüyebiliyorsunuz.
ISINAMADIM: Desenli, çizgili, baskılı, delikli fark etmez… Her tür külotlu çorap bence berbat. Sebebi de belde yarattığı lastik izi ve sarkan ağ… Berbat bir şey.
SEVDİM: Bacakları pürüzsüz gösteren bacak spreyleri, elbise toplanmasın diye içe giyilen ipek kombinezonlar, illa çorap gerekliyse de silikonlu jartiyer çorapları.
ISINAMADIM: Tam ayak bileği hizasında biten botumsu ayakkabılar. Ayak bileklerini çok kalın gösteriyorlar ve çok kabalar.
SEVDİM: Diz kapağının yaklaşık beş parmak altına kadar uzayan deri çizmeler.
ISINAMADIM: Her yerden her şeyden önümüze pırtlayan kuş, kelebek ve baykuş motifleri. Ne oluyor anlamadım…
SEVDİM: Kiremit kırmızısı. Ojede, hırkada, atkıda, fularda, küpede ve ayakkabıda mükemmel görünüyor. Desensiz düz kiremit kırmızısı çok seksi…
ISINAMADIM: Hiç bir yarışma programını sevemedim. Hiç birini… Hepsini izlerken sanki o şeyleri bana yaptırıyorlarmış gibi bir utanma duygusu yaşıyorum. Bu yarışma programlarını neden takip ediyorlar nesi bu kadar tutuyor hiç anlamadım.
SEVDİM: İlla bir yarışma izlemem gerekirse Blommberg HT’de kelime oyunu var fena değil. Bulmaca çözmek gibi en azından ki orada da birileri şarkı falan söylemeye başlayınca (var öyle tipler) hemen kanal değiştiriyorum.
ISINAMADIM: Iphone. Hakikaten uğraşıyorum ama dokunmatik klavye ile yazı yazabilmem mümkün değil.
SEVDİM: Blackberry. Zaten bir tek klavyesi işe yarıyor.
ISINAMADIM: Beyaz ışık. Sanırım dershane günlerimi hatırlatıyor. Bir yara var orada nedir adını koyamıyorum ama beyaz ışık beni resmen hasta ediyor.
SEVDİM: Sarı ışık. Ancak gün ışığından bahsetmiyorum. Bildiğiniz sarı ışık. Evin içinde kısa abajurlara sarı ampul takıp koltukların arkasına gizleyin ve akşam sadece bu abajurları yakın. Duvara verdiği renge ve içinizi nasıl yumuşattığına inanamazsınız.
Benim aklıma gelenler bunlar.
Peki, siz nelere ısınamadınız bir türlü? Ya da neleri sevdiniz ısınamadıklarınızın yerine?
Merakla bekliyorum…
Herkese mutlu haftalar…