Hep veliler yüz veriyor bu okullara

Aslında bu hafta için sana başka bir yazı yazmıştım sevgili okur. Çok da keyifli olmuştu ancak o yazıyı bir süre ertelemem gerekti, sonra paylaşacağım sizinle. O yüzden bu hafta, oğluma ilkokul ararken (birinci sınıfa başlayacağı senenin yazı) yaşadıklarıma dair, o zaman yazdığım bir yazıyla huzurlarınızdayım.

Her veli gibi biz de okul gezdik, geziyoruz ve çok enteresan hadiselerle karşılaşıyoruz bu gezmeler sırasında. Kapsama alanımızdaki okullardan bir tanesi çok meşhur. Herkes çocuğunu oraya yazdırmak için kuyruk oluyor. Önce dirensem de “Bakalım neymiş bu kadar süper olan” diye düşünüp, kolluk kuvvet olarak Sarhan’ı da alıp gidiyoruz okula.

Müdürün odasına yerleşmemizden bir beş dakika sonra altı buçuk yaşındaki oğlum acayip sıkılıp kudurdu. Çocuğun kafasındaki kahramanlarla güçler birbirine girdi. Şöyle yazayım en azından oğlan anneleri anlasın ne dediğimi. Müdürün karşısında oturuyoruz, benim oğlan önce Power Ranger Mistik Güç oluyor (kırmızı olan) derken cayıp Avatar’a dönüşüp su büküyor falan…

Müdür de coştu anlatıyor da anlatıyor. Şöyle yapıyorlarmış, böyle eğitiyorlarmış, mezun olunca çocuklar popolarından kuş çıkarabiliyormuş, suya etseler üstlerine sıçratmıyorlarmış…

Beni pasaportla ilgili anlattıkları şeyler esnasında (bu okuldan mezun olan öğrencilerin pasaportlarında çok iyi İngilizce konuşur yazacakmış) kaybetti müdür zaten.

Bu kadar paranoid şizofren bir müdürle anlaşmamın mümkün olmadığını o noktada anladım ve kendi paranoid dünyama dönüp içimden şarkı falan söylemeye başladım. Sarhan klas adam, o da koptu ama en azından dinliyor. Atahan ısrarla deliriyor, tırmanıyor, yere yatıyor derken;

Müdür: Lütfen Atahan Bey’e otur komutu verir misiniz?

Sarhan: Nasıl?

Müdür: Lütfen koltuğun sırtına tırmanmamasını ve sakin bir şekilde oturmasını söyleyin.

Ben: ehihehee

Müdür: Komut alıyor dimi? İlk kez biz de disiplin görmeyecek umarım.

Ben: Tabi tabi endişe etmeyin. Halıya da işemez, bahçeye yapar.

Müdür: ????

Ben: İlkin bi yaptıydı ama biz gazeteyle poposuna vurarak terbiye ettik, bak gösteriyim, atahan OTUR! ehihehe

Sarhan: ……

Müdür: ……

Atahan: Işın megazorduuuuuuuuu

Ben: Anaaa, komut almıyo, Sarhan bozduk mu ne dersin?

Müdür: Dalga geçiyorsunuz herhalde ama hoş değil.

Ben: Majesteleriyle? Dalga geçmek? Ne haddimize canım olur mu? Atahan, komut veriyorum otur!

Atahan: Ben de sana komut veriyorum, eri! Ben “ateş ulusuyum”, ateş büküyorum.

Sarhan: Peki, teşekkürler bilgi için.

Müdür: Ön kayıt yapacaksanız sizi İlknur Hanım’ın yanına alalım ancak sınav var…..

Ben: Komut veriyorum. Hayır!

Müdür: (Beni hiç muhatap almadan, sadece Sarhan’a bakarak): Broşürlerimiz zaten burada, görüşmek üzere.

Ben: Komut veriyorum. Oğlum montunu giy.

Sarhan: Hoşçakalın

Müdür: (hala yokmuşum gibi davranarak) Hoşçakalın

Ben: Komut veriyorum, Hoşçakalın. Dikkat el sallıyorum, ehihehe, iyiymiş yav aslında

Arabada

Sarhan: Ben de beğenmedim, bana da ters ama dalga geçiyorsun yaşlı başlı insanlarla o ayıp. Ben de buranın bize uymadığını anladım ama yaşlı başlı insanlarla yaşıtım gibi kafa yapmadım, ayıp kızım.

Ben: Benim terbiye yarım kalmış gibi sanki ne dersin. Beni de sınava alsınlar bakalım kaç alcam. Hı?

Sarhan: Benim demek istediğim…

Ben: Bak komut falan da dinlemiyorum gördüğün gibi

Sarhan: Yani diyorum ki, sırf buraya göre değil, bişeye kızdın mı bidaha yüzyüze bakamayacak hale geliyoruz, hiç açık kapı bırakmıyorsun, yoksa başka bişiden…

Ben: Bak uzatmaya devam edersen arabanın paspasına işerim.

Sarhan: !!!!!!!!!!

Ben: Yaparım bak, uyarıyorum, ehihehe

Sarhan: Hiç kızmıyorum ben bu çocuğa, hiç, hiiiçççç!!!!!

Size bütün samimiyetimle bir şey söyliyeyim mi sevgili okur. Bu muameleyi yapan okullara değil, bu okullara ön verip, önlerinde süklüm püklüm durup bunları havaya sokan velilere daha çok kızıyorum ben. Çünkü bu “eti senin kemiği benim” modeli veli profili yüzünden hepimizin ezik olması bekleniyor.

Ne münasebet!

Yine bir görüşmemiz esnasında havasından yanına yanaşılmayan başka bir okulun müdürüne dediğim gibi;

“ Hem eşek yükü para vericez, üzerine çocuğu vericez, bir de her sözünüze eyvallah diyecez öyle mi? Yok ya!”