Ve siz ölümlüler….
Son derece hanzo bir şekilde ayak parmağımı kırdım. Daha önceki kırıklarım çok havalıydı. Enshin Karate çalışırken kırıyordum ve bir anlamı oluyordu. Bu kez gayet sıradan bir şekilde tıpkı tüm diğer ölümlüler gibi evde yürürken ayağımı koltuğa vurup ayak parmağımı kırdım ki bilim dünyasında buna osteoporoz deniyor. Hiç bana yakışmadı…
Yine de kendi içimde çok cesur bir yanım vardı. Çünkü o an sadece “ııımmmmhhhhh” diye bir ses çıkardım oğlum “anne iyi misin?” dedi, “iyiyim bir şey yok bebeğim” dedim ve masa kurdum. Yemeğimizi yedik, akşam duşumu yaptım falan… Elbette bu arada bildiğin topallıyorum ancak “incinme” muamelesi yaptığım için buz bile koymuyorum ayağıma düşün sevgili okur. Sabah uyandığımda;
Ben: Sarhan bi ayağıma baksana ya hala ağrıyo oha yani
Sarhan: Ne döküldü ayağına?
Ben: Ne gibi?
Sarhan: Bişi dökülmüş gibi, mürekkep gibi, lacivert……… Mehtap………. Bi doktora gidelim
Ben: Aaaa? Bu ne ya? Aaaaa? Kırmış mıyım? Ama kırsam acır? Acıyo gerçi ama…… Yani kırık olsa çok acımaz mı?
Sarhan: Çatlatmış olabilirsin bir bakılsın bence, film çekilsin
Ben: Ama kırıksa da kaynar boşver…… Hiiiiiiiii!!!!!!!!!!! Sarhan!!!!! Hemen doktora gitmemiz lazım!!! Ya kırıksa ve eğri kaldıysa ve eğri kaynarsa ve serçe parmağım eğri kalırsa ve ayaklarım çirkinleşirse !!!!!!!!! Hastaneye gitmem lazım!!!!!
Tamamen estetik kaygılarla gittiğimiz hastanede birlikte beklemeyi manasız bulup kocamı işe gönderdim ve telefonumdan sonu gelmez maillerimi okuyup doktor beklemeye başladım.
Doktor: Kırık bu, kırmışsınız
Ben: Ciddi ciddi? Vay be!
Doktor: Acımadı mı? Yani nasıl durdunuz bu saate kadar?
Ben: Acıdı ama yani… Acı dediğiniz nedir hocam? Parmak acısını sallayacaksak yaşamayalım artık ahahahahahaaa
Doktor: ?????
Ben: Siz şimdi benim ayağımı güzel paketleyin, eğrilik falan olmasın, yazın terlik giyemez olmayayım ki sizin güzel canınız yanmasın ahahahahaaa
Doktor: !!!!!!!
Ben: En ciddi sözlerimi gülerken söylemişimdir hep…..
Mafya usulu tehditle ayağı paketlettikten sonra beni alması için annemi aramam gerekti ki asıl acı oydu;
Ben: Anne…. Eeeeee…. Şimdi şöyle bişi oldu… Ben ayak parmağımı kırmışım da….. Hastanedeyim…. Beni bi alabilir misin?
Annem: Neeeah!?!?!!?? Nasıl kırmışıınnhh?!?!?! Nerdeahh?!?! Allah cezanı vermesin! İnsan değilsin ki! Yürümeyi bilmiyosun yürümeyi! Neden dikkat etmiyosun? Ne zaman kırdın? Geliyprum hemeanh!
Ben: Annecim panik yapma. Ben iyiyim, hastanenin kapısının önünde bir bank var orda oturuyorum zaten. Sakin sakin gel yok telaş yapacaksan şimdi taksiye atlıyayım eve gideyim ben.
Annem: Bankta mı oturuyosun? Oturma bankta gir hastanenin içinde bekle! Taksiye binme! Kıpırdama! Geliyorum ben! Yabancılarla da konuşma! Çantanın ağzını kapa! Kimseyle muhatap olma! Hemen geliyorum!
En azından kırık parmaklı ilk günü evde sakin ve dinlenerek geçirmem gerekirdi ancak öğleden sonra feci darlandım ve sevgili yardımcımı Gülseren hanım’ı aldığım gibi evin alışverişini yapmak üzere markete gittim…. Evet kendi arabamla ve araba kullanarak…..
Ve marketin otoparkında bir adamı ortadan ikiye ayıracaktım az kalsın. Hayır, çarparak değil! Ben gayet güzel kullandım ve otoparka park ettim ve biz arabadan indik ve adam bize çarpıyordu. Çünkü adam aslında adam taklidi yapan bir inekti ve bu ilkede ne yazık ki inekler de sürücü belgesi alıyorlar…
Ben: Dikkat etsene! HAY-RET BİR ŞEY!!!!! Ben bu ayakla bu Bahçeşehir’deki kadınlardan da adamlardan da iyi araba kullanıyorum! Allah kahretmesin sizi! Kadınlar buraya taşındıktan sonra araba kullanmayı mecburen öğrendikleri için zaten adaptasyon sürecini aşamıyorlar, adamlarda ne yapsın, köylerinde sürdükleri eşekte ayna yok ki aynaya bakmayı bilsin. Arabadaki ayna ne işe yarıyor haberi yok! Arkaya bakıyoruz onlarla arkaya!!!!!!! Dekor değil onlar!!!!!!! Kırık bir sağ ayakla hepinizden iyi araba kullanıyorum niye biliyo musunuz?????? Neden biliyo musunuz??????? Çünkü siz eşekle talim yaparken ben Boston’da düz vites araba kullanıyodum!!!!! Sonra da bana elitist diyolar! Ulan ben elitist olmıycam da sen mi olucan düdük? Bıktım ya! Bıktım ben! Muhataplarımdan bıktım!
Sonra da gidip kırık olmayan ayağıma üçüncü dövmemi yaptırdım….
Canımın acıması beni rahatsız etmiyor bir gerçek yani “aaaahhh, ufffff, ölüyorruummmmm” yapmıyorum. Ancak feci sinir yapıyor! Çünkü normal şartlarda dahi etrafımdaki yaşam formlarına zor tahammül ederken, buna bir de sürekli sızı eklendi mi tahammül fena düşüyor ve direkt çeneye vuruyor.
Ben Allah tarafından bir işaret bekliyorum. “Mehtapçım olmadı güzelim sen elinden geleni yaptın ama benim hatam, seni yanlış gezegene gönderdim. İdare eder mi acaba dedim ama çok sıkıntı yaşıyorsun ben seni ait olduğun yere geri göndericem” deyip beni, uzayda bir boşluğa fırlatmasına dahi razıyım…
Ben buralı değilim ve benim gibi birkaç tane daha var…
İşaret bi gelsin, sizi de alıcam, çocuklarımızla kedilerimizi toplayıp gidicez buralardan….