Sevgili okur, bu hafta yine ortalık toz duman. Deniz Akkaya çıldırdı biliyorsunuz, kızıyla çok kötü karşılıklı gelmişler anladığım kadarıyla, kızının babası Deniz Akkaya’ya çocuklarıyla ilgili konuşma yasağı koydurmuş ve dede, yani Akkaya’nın babası da çocuğun velayeti için mahkemeye başvurmuş.
Deniz Akkaya’nın çektiği açıklama videolarını izlediğimde, gözlerini falan çeviriyor böyle, sinirleri mi bozulmuş ciddi mi değil bir anlayamadım ben ilkin. Sonra baktım ciddi gibi. Hayret ettim.
Hayret ettiğim kısım kızına kızması veya çocuğuyla tartışması değil, olur öyle anne evlat arasında, hele anne kız tartışmaları, ergenlik döneminde meşhurdur yani. Bizde böyle bi saklama vardır ya, kol kırılır olayı… En yakın arkadaşınla BELKİ konuşursun onun dışında açık vermezsin hani. Ne kocadan ne evlattan hayıflanmazsın, kimseye fırsat vermek istemezsin falan…
Deniz Akkaya o eşiği aşmış ona şaşırdım. Yoksa tanıdığım bildiğim kadarıyla sert bir kadın, yani bu kadının kızına laf söyle, seni alır böyle dizinde sektirir. O yüzden sosyal medya üzerinden milyonlara çocuğunu şikayet etmesine çok hayret ettim.
Zaman içinde çok olağanüstü bir durum olmamış kimseyi kınamamam gerektiğini öğrendim. Dersimi aldım ben. Geçen tartıştığım bir kadının, sırf pislik olsun diye kilolarıyla dalga geçtim, dizimi bir kırdım, beş kilo aldım altı haftada. Allah kınadığını kırk güne bırakmıyor. Hele benim! Asla izin vermiyor hata yapmama, çok şahane bir insan olmak durumundayım ben nedense…
(Üç kilosunu verdim bu arada sevinen varsa boşa heveslenmesin, ben azmettim mi yaparım biliyosun sevgili okur.)
Kınamıyorum yani de insan ne olur da çocuğunu yedi düvele şikayet edecek kadar zıvanadan çıkar onu düşünüyorum. Anlamak istiyorum açıkçası, çünkü ben çok fazla yıpranmaya bağladım yaşadıklarını ne yalan söyleyeyim. Kötü hissettim hatta olanlardan dolayı. Umarım hızla düzelirler, ciddiyim, anlayamadığım bir şekilde ana-kız onlar adına gerildim ben de. Sanırım Deniz Akkaya hayvan sever bir kadın olduğu için, “yok ya olmaz öyle” duygum var bir şekilde.
Neyse canım bize ne…
XXX
Bu ara şehirde takılıyorum sevgili okur ve gençleri görmek beni inanılmaz mutlu ediyor. Üniversite öğrencileri metroya biniyorlar iniyorlar, nasıl medeniler, tatlılar, şortlar, askılı bluzlar, kol kola yan yana… Her kafadan her çevreden gençler birbirlerini ötekileştirmeden bir aradalar ve nasıl da umurlarında değil yanındaki arkadaşının üstü şuymuş, eteği buymuş, başı şuymuş… Bambaşka, tertemiz, pırıl pırıl bir jenerasyon. Bambaşka kafalar. Aferin bu çocuklara, gençlere. Umarım bizim yakalayamadığımız mutluluğu kurup yerleştirirler bu ülkeye. Umarım bizim başaramadığımızı başarırlar.
XXX
Yurtdışından (yurtdışı derken bir Norveç bir İsviçre değil) yabancı girişi kolaylaştıkça, iç kargaşası dünyaca bilinen ülkelerle aramızdan vize kalktıkça bizim yurt dışına (yurtdışı derken Bir İsviçre’ye, bir Fransa’ya bir İtalya’ya, bir İngiltere’ye) gidişimiz zorlaşıyor. Adam Türkiye’den ne geldiğini kestiremedikçe bizi de almamaya meylediyor. Çünkü ipini koparan buraya bir uçak mesafede, sorunsuz bir şekilde varabiliyor, soran eden yok. Sanırım bir şey deniyor hükümet. Bir nevi sosyal deney. Olabilir bak! ‘Bu ülkede yeterince sayıda bizi, en az bizim kadar yabancıyla bir araya kitlesek ve bu insanlar hiçbir yere gidemese acaba ne olur?’ Bak, deneyin güzelliğine bak! Acaba diyorum şu Sosyoloji bölümünü bitirdikten sonra bu konuda bir doktora tezi yapsam mı? 85 milyon Türk, 30 milyon yabancıyla aynı ülkeye kapatılsa, bu toplam nüfusun dörtte ikisi İstanbul’a yerleşse, İstanbul’dakiler hep beraber aynı anda zıpladığında, Çin halk Cumhuriyetinden duyulur mu? Bak! Sosyolojinin güzelliğine bak! Yapar mıyım? Bence yaparım çünkü neden olmasın?
XXX
Müfredatı yeniden değiştirme kararı almış Milli Eğitim Bakanlığı. Nevşin Mengü Youtube kanalında konuyla ilgili bir konuk almış ve konuk şahane anlatmış durumu. Herkese izlemesini tavsiye ederim.
Konuğunun ismi: Feray Aytekin Doğan.
Video Başlığı: İşte Baştan Aşağı Yeni Müfredat.
Ben yorum yapmayayım, siz izleyin, kendi yorumunuzu yapın. Allahtan çocukları büyüttük, Allahtan en azından bizler analitik, fen-bilim-mantık-felsefe nedir bilen bir nesil ortaya çıkarabildik. Yeni ailelere kolaylıklar dilerim bu konuda.
Havalar güzel bol bol yürüyüş yap, bacakların güneş görsün sevgili okur. Arap ülkelerinden gelen kadınların (imkanı olanlarının) neredeyse tamamı ya raşitizm tedavisi görüyormuş veya bacak eğriliği yüzünden bacaklarına silikon taktırıyorlarmış düzgün dursun diye. Aç bacakları D vitaminini emciklesin. Bir de dışarıya bir kap SU ve bir kap mama bırak lütfen. Lütfen…
Sokak hayvanlarına merhamet duyduğun bir hafta dilerim.
xxx
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 20 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperel.com
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
(Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç Mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)