Gençler bir değişik sevgili okur. Hani bu Z kuşağı denilen kitle. Hani politikacıların kafalamaya çalıştığı, yapamayacaklarını anladıklarında da onlardan “oy verme yaşı 40 olsun peygamberimiz de 40’ından sonra ehil idi” diye bahsettiği değişik gençlik. Bizim gençler. Bizlerin ve eskilerin aksine dünyada olan biteni parmaklarının ucundan takip edebilen gençler.
Değişikler.
Benimki de değişik ama kendisinden bahsetmemi sevmiyor yazılarımda. Ne zaman bana dair bir şey yazmaya kalksan hissettiklerin aslın önüne geçiyor sonra başın ağrıyor beni sal, kediyi yaz dedi. Onu saldım ama değişiktir. Titizdir mesela, özellikle zaman planlaması, dersler, spor ve beslenme konusunda. Mesela der ki “beni 11:17’de şuradan alabilirsin”. “tavuğun 185 gr olması lazım”. “1 soru çözümüne ayırdığım süre 1 dk.11 sn.” “06:07’de asansörü çağırmamız lazım çünkü 06:12’de servis gelecek” gibi. Biraz şehir hayatının, İstanbul’un, trafik stresinin, üniversite sınavının getirdiği şu kadar dakikada şu kadar soru çözülecek, şu saate kadar Bahçeşehir’den çıkılmazsa feci bir trafiğe kalınacak, ağırlık çalışırken günlük alınan protein miktarı şu kadar olacak gibi mecburen planlama, ayarlama gerektiren bir hayatın içinde olmaktan. Özellikle İstanbul’da yaşayan gençler/insanlar planlamazlarsa evden çıkamazlar çünkü varacakları yere varamazlar.
Buna ek etrafımda gördüğüm başka ilginç huyları da var gençlerin. Daha önce başka bir yazımda da bahsetmiştim sanıyorum. Bu kitleden biriyle karşılaşıp merhaba nasılsın dediğinde ‘iyi’ diyorlar sadece. Veya cevap bile vermiyorlar. Ya seni gerçekten duymuyorlar ya da ‘iyi’ deyip gidiyorlar. Çok değişik değil mi? Hani teşekkürler siz nasılsınız falan yok. SİZ zaten yok, herkes SEN. 50 yaşında insanlarla sınıf arkadaşlarıyla konuşur gibi konuşuyorlar. Muhtemelen sınıf arkadaşlarıyla daha kibar konuşuyorlardır bizimle kaba konuşuyorlar bence. Çünkü bize saygıları yok, çünkü onlara berbat bir dünya bırakıyoruz. Haklılar.
Bir diğer halleri aşırı rahatlıkları. İstediklerini söylemekte veya sormakta sakınca görmüyorlar. Geçen canım nasıl şekerli şerbetli Türk tatlısı çekti. Almamam lazım çünkü deli bir kalori ama ölüyorum. Gittim baklava almaya, tezgahın gerisinde genç bir kız, ben de baklavalara bakıyorum. Hepsinden yemek istiyorum.
-Hassas tartınız var mı? Bunların hepsinin kilo ücreti farklıdır ben hepsinden denemek istiyorum.
– Nasıl yapalım yani?
-Şundan iki tane, şundan 2 tane, şundan 2 tane, şundan 2 tane olacak şekilde bana bir kutu Yaparsanız ben onu kucağıma koyup akşam film izlerken yiycem.
-Yalnız mı yaşıyorsunuz?
-…… Hayır ama ben yiyeceğim sadece baklava, eşime şekerpare alıcam.
Kız çat diye sordu öyle. Sordu ve cevap bekledi bir de. Hani boş bulunur sorarsın ve sonra fark edip geçiştirirsin falan öyle değil. Eski kafalıyım herhalde ben ama bence hiç tanımadığımız insanlara özel hayatlarıyla ilgili sorular sormak şık değil. Gençler çok öyle düşünmüyorlar. Bizim çok önemsediğimiz falan şeyle onlar için “small talk” vesilesi olabiliyor sanırım. Değişik gerçekten.
Geçen marketteyim. Şaraplara bakıyorum, yanımda da iki genç kız, bir başkasından bahsediyorlar
– En CİS
– Bla bla bla
– Kesin!
– En baştan sevmedin onu zaten
– So?
– Just sayin
– Son postunu gördün mü?
– Don’t know don’t care
– Full frontal
– Yaa, aç bakim
– Ahahaa
– Merak
– PP yaparmış
– İyy klasik
Şekerler. Beğeniyorum ben gençleri. Bunlar anlayabildiğim konuşmalar. Bunların anime konuştuğunda, oyun konuştuğunda, Kore müzik grubu konuştuğunda hiç anlaşılmayan bir dilleri de var. Onlar birbirlerini anlıyorlar biz anlayamıyoruz.
Bir klasikler var, bizim zamanımızda da vardı bunlardan. Marka kıyafetler giyen, sigara/nargile/içki içen, biraz gebeş, tembel, ortamcı, aylak, zengin, araba anahtarı sallayan gececi tayfa. Bunlara güncelleme gelmiyor. Bunlar doksanlarda da varlardı ve aynı böylelerdi şimdi de aynı. Onlar Z kuşağı değil tabii, o kuşak hep aynı “ortamcı” kuşak. Bir de değişikler var. Dili değişik, değer yargıları değişik, önemsedikleri değişik. Mesela asla başkalarının dinine, diline, ırkına, cinsel tercihlerine aldırmıyorlar. Umurlarında değil. Karşılarındaki insanın nasıl bir insan olduğu dışında onları bağlayan bir durumu yok. Başarı odaklı ve hırslılar. Çalışkan ve zekiler. Ne istediklerini biliyor ve elde etmek için plan yapıyorlar. Akıllılar. Ülkenin gerçeklerinin farkındalar. Gerçekçiler. Dürüstler. Düz ve netler.
Ben beğeniyorum gençleri. Bizden de bundan da iyisini hakkediyorlar gerçekten.
İnsan kalitesi hızla düşerken gençler son ümidimiz.
Hepsine sunabildiğimizden fazlasını dilerim.
Mutlu haftalar.
XXX
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)