Ülke sinir hastası doldu sevgili okur. Kendine çok dikkat et. Bunu kendine dikkat etmen için yazıyorum. Bu yazının ana fikri bu. Etrafta sinirleri laçka bir çok insan var, kendini bu toksik ve problemli insanlardan koru.
Biraz başa dönelim. Beni eskiden de tanıyan (bir tık daha gençken) okur bilir. Ay illa tartışır, illa son sözü söyler aman illa bok altında kalırım da laf altında kalmam diye yaşardım. Sürekli laf sokma, laf çakma, böyle gerginlik. Muhtemelen aktif bir şekilde iş hayatının içinde ve çok rekabetçi ve mücadeleci bir insan olmamdan kaynaklı da gergin olduğumdan kolaylıkla kendimi bir tartışmanın hatta kavganın içinde bulabiliyordum.
Derken yaşlar ilerledi, ben bir yerde birisiyle tartıştığımda oğlumun bundan çok rahatsız olmaya başladığını gördüm, olgunlaştım, sokak hayvanlarına yaklaştım, iş hayatının içinde çırpınmayı bırakıp yazılarıma döndüm, hayatımdaki insan sayısını hızla azalttım, bir kedi evlat edindim ve voila!
Yani şu ortamda dahi sakinim ben ya. Şu içinde bulunduğumuz berbat ortamda dahi.
Ve fakat bu sadece bir kaçımız galiba.
Dünya çıldırmış olmalı…
Oğlumu servisten almak üzere beklediğim bir nokta var. Hep aynı yerde gidip park ediyorum, servis orada indiriyor ve bu sayede en az 40 dakika zaman kazanıyoruz, çünkü en son oğlumu bırakacak servis diğer türlü. Neyse her gün aynı yerde duruyorum. Geçen de hava nasıl soğuk, kar atıştırıyor, ben de açım, titredim resmen, kapılarım kitli, arabam çalışıyor çünkü kaloriferler yanıyor.
Hani arabaların otomatik far olayı var ya. Arabayı çalıştırdığında otomatik açılır. Heh, benim farlar da otomatikte. Bu hep böyle. Çünkü ben far açmayı unutuyorum. Otomatikte de gündüz gözü ne kadar yanarsa o kadar yanıyor. Az yanıyor yani. Neyse biri gelmiş arabamın camına, ben maillerime bakıyorum telefonda. Bana bişi diyor. Dilenci sandığım için oralı olmuyorum. Sonra camı tıklıyor. Bakıyorum ne var minvalinde, camı açar mısınız yapıyor. Kendi kendime marketin otoparkı kalabalık, beni burada öldürmez herhalde diye düşünüp camı biraz aralıyorum.
Kadın: Az evvel şuradan bu parka girdim ben
Ben:???
Kadın: Tam şurdan karşıdan
Ben:????
Kadın: Arabanızın farları gözlerimi aldı beni kör etti
Far düğmesine bakıyorum yanlışlıkla elim falan çarptı da uzunlar mı açık kaldı diye. Hayır. Otomatikte.
Kadın: Farklı bir far mı taktırdınız bu nasıl bir far?
Ben: Ben bir şey taktırmadım, arabanın orijinalinde ne varsa o
Kadın: Çok aydınlıkmış
Ben: Siz telefonunuzu bırakın bana, ben bunu değiştireceğim zaman beraber gideriz. Siz hangisini beğenirseniz ben onu alırım.
Kadın:??? Bravo! Bu mu yani?
Ben: Bu yani! Başka ne olabilir? Ne yapayım yani?
Kadın: Farınızı kapatabilirsiniz.
Ben: Kapatamam çünkü tekrar yola çıktığımda açmayı unuturum. Bu da kazaya sebep olabilir. Siz başka tarafa bakın.
Biliyorum benim davranışım da çok doğru değil ama bu nedir yahu. Bu ne yani? Şu kadının başına gelen benim başıma hiç gelmediyse bin kere gelmiştir, bir kerede gidip kimsenin camını “tık tık bu neyin farı” böyle yapmadım. Ayrıca da kısıkta yanıyor. Ayrıca da araba firması düşünmüştür herhalde bunu yaparken, neyi ne kadar yakacağını, nereyi ne kadar aydınlatacağını.
Geçen apartmana giriyorum. Genç bir kız kedilerden kaçıyor falan. Şaşırdım. Şaşırdım çünkü gençler hayvanlar, tabiat, doğal yaşam konusunda çok daha farklı artık, eskisi gibi değil işler. Ne bileyim tüm hayvanlarla dostlar, ya vejetaryen veya veganlar, sokak hayvanları için çalışıyorlar, ilaçlamaya inanmıyorlar, doğal yaşıyorlar, çimlere yatıyorlar, kamp yapıyorlar falan. Gençler öyle değil mi? Benim etrafımdaki gençler böyle valla. Bu hayvandan korkma olayı biraz demode kaldı sanki gibi biliyordum ben. Bizim jenerasyonla bitti sanki. Bizim sitede kızlar var mesela, böyle hayvanlarla ilgili bişi olsun koşar gelirler. Sokak köpeklerine bakarlar falan. İnsan tabi böyle görünce etrafta hep. Neyse bu kız böyle çığlıklar falan yapınca, kediye… Kediyi de gör, kendine hayrı yok, yaşlı yatıyor orda…
Ben: (gülümseyerek) Allah Allah?
Annesi: Ne Allah allah be ne allah allah neye allah allah
Ben: Benimle mi konuşuyorsunuz?
Annesi: Evet neye şaşırdınız?
Ben: Hadi ben şaşırdım siz neden şirretsiniz? Sakin sakin konuşamıyor musunuz? Bu neyin gerginliği şu an da?
Annesi: Kızım korkuyor korkamaz mı?
Ben: Ben onu sormuyorum, bu neyin agresifliği, bu ne lüzumsuz şirretlik onu soruyorum şu an. Burada aynı apartmanda her gün yüz yüze bakacağınız insanlarla konuşurken daha kontrollü olmanız gerekmiyor mu?
Kadın: Yüz yüze bakmamız gerekmiyor
Ben: Ay ben nasıl yaşarım bu şurata bakmadan bilmiyorum ama! Napıcaz şimdi?
Kadın: Hayret bir şey
Ben: Sana hayret bir şey.
Bu çok kısa sürede olan biten. Gidip bir yerde arabada duruyorum veya Migros’tan eve dönüyorum. Olan bu. Böyle avam avam, mahalle mahalle… Sosyalleşme olayımı azalttım ve yine de durum bu. Neden? Çünkü bence herkes aklını oynattı. Cidden. Herkes sinir hastası. Herkesin ciddi ciddi psikiyatrik desteğe mümkünse ilaca ihtiyacı var. Çok eminim bundan.
Bu bahaneyle, hayvandan korkmak nasıl bir şımarıklı ya? Hayvandan korkmak nedir? Böyle çığlıklar falan… Bu ne? Benim gerçekten çok korkan tüm tanıdıklarım alıştı. hani onlar alıştıysa herkes alışır. Annem mesela kuştan sinekten kelebekten bile kaçar Kuzu’ya o bakıyor ben tatildeysem. Nasıl korkuyordu halbuki ama alıştı. Ebru çocukluğundan beri kedilerden kaçar, kızı kedi sahiplendi, mecbur alıştı. En korkanlar bile hemde bu yaştan sonra alışıyorken gencecik kadınların erkeklerin sokaklarda kediye köpeğe çığlık çığlık bana biraz şımarıkça geliyor.
Korkacaksan memlekete kamyon kamyon giren adamlardan kork, yeni zamlarla elektrik faturasını nasıl ödeyeceğinden kork, üniversitede istediğin bölümü kazanabilecek misin düşün geleceğe dair kork, ne iş bulacaksın, hangi yurtta kalacaksın, başına ne gelecek kork. Erkeksen askerliği bedelli yapmak için o kadar paran var mı kork. Kadınsan evleneceğin adam insan evladı çıkacak mı kork. Şu ortamda çocuk büyütmekten kork, gelecekten kork, karanlıkta sokakta yürümekten kork, ay sonu nasıl gelecek diye düşün kork, seneye okul paraları ne kadar olacak kork, 2 çocuğun varsa kork mesela. Gençsen kork. Tutuklanmaktan, fikrini söylediğinde olacaklardan, cemaatlerden vakıflardan, erkek arkadaşından ayrıldığında olabileceklerden kork. Kulağında kulaklıkla müzik dinleyerek sokakta yürümekten, atm’den para çekmekten kork. Anayasal hakkımı kullanıp protesto yapıcam diyorsan kork, diyemiyorsan daha çok kork. Çocuğunu kucağına oturtarak sevmeye çalışan aile büyüğünden kork. El şakasından kork. Özel sigortan yoksa hastalanmaktan kork. İşsiz kalırsan olacaklardan kork. Çocuğun yurt dışına gitmek isterse nasıl yollayacağını düşünüp kork. Korkacak şey çok. Kedi? Biraz kafayı çalıştırıp kediye gelene kadar korkacak neler var bir düşün. Bir düşün! Bir şu yazdıklarımı bir de el kadar, gariban sokak kedisini düşün. Kedi kedi… Böyle çığlıklar falan…
“Allah Allah” valla evet. Allah akıldan eksik koymasın.
Bir de şov yapmanın başka yolları var artık. Mesela bir tiktok hesabı açıp video çekiyor insanlar. Bu da denenebilir. Sokaklarda böyle çığlıklar falan, bilemedim…
Şimdi kızanlar olabilir “ay fobi denen bişi var” evet var ve sevmiyorum senin fobini ben. Ne yapalım? Ayrıca, ben park edip mail okurken de kızan gelip camımı tıklatıp kızıyor, çok bir şey yapmam gerekmiyor, insanlar kendi kendine kurulabiliyor. Hayvan fobinize bozuk çalmama kızan da kendi köşesinde yazsın, günlüğüne yazsın, beni rahatsız etmesin. Ha, bir de okumasın bence beni. Hayat kızdığın insanları okumak için fazla kısa.
Güzel bir hafta dilerim.
XXX
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)