EVRİM

Bu ara üst üste YouTube’daki tartışma ve sohbet programlarını izliyorum sevgili okur. Mesela sevdiğim bir toksik kişilik olarak Piers Morgan izliyorum, ne var ne yok, eski yeni. Neyi savunduğundan ziyade ne kadar iştahla savunduğunu izlemek beni çok keyiflendiriyor.

Sanıyorum inandığı şeyi, hakaret etmeden, iştah ve heyecanla ama zekasını kullanarak savunan ve tartışan kişi izlemeyi özlemişim. Her ne kadar zaman zaman konuğunun ya da Prens Harry’nin taklidi yaparak kendini anlatsa da, ne yalan söyleyeyim o “yakışıksızlığı” da komik buluyorum açıkçası.  Çok eğleniyorum. 

Bir de Richard Dawkins söyleşilerine sardım. Bilim ve teoloji üzerine sakin sakin anlattıkları ilgimi çekiyor. Ateist değilim ve hatta hayli Allah korkusu yüksek bir insanım ama aynı fikirde olmam gerekmiyor birisini dinlemem için. Onun bakış açısını, argümanlarını dinlemek, bilimle ilgili anlattıklarını anlamak, bana uymayan görüşleri üzerine düşünmek aklımı zenginleştiriyor.

Biraz unuttuğumuz kavramlar değil mi? Bizlerin, senin benim olmasa da genel olarak toplumların unuttuğu kavramlar. Onun gibi düşünmüyorsan “cancel” edilmen, dışlanman, linçlenmen, zorbalanman gerekiyor. Sen kim köpek, sen ne haddine ondan farklı düşünürsün ve bunu yüksek sesle dile getirir veya yazarsın. Dimi? Bunu sadece politik ya da teolojik bir yerden değil her anlamda söylüyorum. Onlardan değilsen öl! Öyle oldu artık.

Adına sosyal medya hesapları açılıyor, sosyal medyadan fotoğrafların toplanıp üzerine karikatür yapılıyor, patronlarına işten atılman için mailler mesajlar gidiyor, sözlüklerde adına başlıklar açılıp hakaretler ediliyor. Bunu yapan kitle de demokrat olduğu iddiasında. Eğer onun gibi düşünmüyorsan sana her türlü hakareti etmeye, her türlü kötü sözü söylemeye kendinde hak görüyor. İnanılmaz dimi? Bu dünyanın gelişeceği yerde bu kadar medeniyetsizleşmesi, bu pirimitif yaşam şekli akıl alır gibi değil. Birileri kendini geliştirmek için elinden geleni yaparken birileri her geçen gün geri gidiyor. İlginç.

Bir nevi tersine evrim diyebilir miyiz? Bence evet. Ya benimle aynı şeyleri söyle ya da sus! Ya benimle aynı düşün ya da yok ol!

Çok ilginç bir hadsizlik. 

Sıkıntı yok, ben etrafımı gözlemlemekten, yeni şeyler öğrenmekten, yeni şeyler denemekten, kendimi geliştirmekten, kendi komik bulduğum esprileri yapmaktan vazgeçmiyorum. Kendi kabullerime ve değer yargılarıma göre yaşıyorum. Benimle hemfikir olmayan insanların da, aynı şekilde düşünmememizden kaynaklı taşkınlıklarını, nöbetlerini ilgiyle gözlemliyorum. 

Şey gibi biraz, tuhaf bir benzetme olacak ama bana geçen duygu bu ne yapabilirim… Hiç sevmem ve onaylamam ama hayvanat bahçesinde olduğunu düşün. Şempanze kafesinin önünde duruyorsun, şempanzelere bakıyorsun, onlar senin bakışını beğenmiyorlar çünkü şempanzelerin dünyasında gözünün içine bakmak meydan okumak demekmiş mesela. Şempanzelerle aynı enlemde buluşamıyorsun ve onlar telin diğer tarafında çığlıklar atarak bağırmaya başlıyorlar. Birbirilerini gaza getirerek, birbirlerinden güç alarak ve gittikçe daha artan bir sesle. Gözlerini kapa ve düşün o çığlıkları… Bana geçen duygu bu. 

Yani şu, evet aynı yerde değiliz, bana göre doğal olan bir şey sana göre değil ve anlaşamadık. Hadi o şempanze, bana “Mehtap bana böyle bakıyosun ama hiç hoşuma gitmiyor bu, böyle gözüme gözüme bakma, sinirleniyorum” diyemiyor. Veya şempanze olduğu için beni boş da veremiyor. 

Senin özürün ne?

Böyle bir duygu işte. 

Bu ara elim yoğun. Oğlum burada, editoryal bir takım işlerle uğraşıyorum ve dersler malumun sevgili okur. Biliyorum ara ara ortadan yok oluyorum ama buradayım merak etme hiçbir yere gitmiyorum. Sadece yoğunum.

Üstte bahsettiklerimi YouTube’dan izlemeni tavsiye ederim. Hoş yani.

Güzel bir hafta dilerim 

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 20 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)