Sevgili okur düşün ki on iki (12) senedir evlisin ve kocana dair bir milim değişiklik kaydedememişsin.
Ben bir adamı alıp yenilemekten, kendi keyfine göre modifiye etmekten bahsetmiyorum. Dediğim ufak tefek uyarıların dahi yerine ulaşmaması…
Misal; benim kayınvalidem bulaşık bir tip. Tamam ben de sütten çıkmış ak kaşık değilim ama yani kayınvalidem hakikaten tehlikeli. Sarhan’a yıllardır diyorum ki “Rica ediyorum ben bir şeye hayır dediğim zaman gidip annene Mehtap bunu istemiyor deme, kendin istemiyormuşsun gibi yap”. Neden biliyor musun sevgili okur? Eğer istemeyen Sarhan ise mesele yok ama bensem…
İşte o zaman benim dediğimin tam aksi yapılıyor.
Bir adamdan bunu on iki (12) sene rica ettiğini düşün. Ha, rica derken yanlış anlaşılmasın, kimi zaman bağırarak, kimi zaman ağlayarak, çeşitli kadınsal şekillerde bunu tekrarladığını düşün…
On iki (12) yıl sonra (özellikle hem sayıyla hem yazıyla veriyorum ki trajedi gözlerden kaçmasın), geçen hafta sonu Sarhan annesiyle telefonda konuşuyor. Dışarıda yemek yiyeceğiz hep birlikte;
Sarhan: Nereye gidelim diyorsun yemeğe anne?
Ben: (Konuşmadan ellerimi iki yana açarak nereye işareti yapıyorum)…
Sarhan: Haaa, o tarafa mı gelelim?
Ben: (Kısık sesle, hatta neredeyse dilsiz alfabesiyle) Yarın Pazartesi, Atahan okula gidecek, ödevler bitmedi, orası olmaz, uzak
Sarhan: İlla orayı mı istiyorsun anne?
Ben: Çocuk erken yatacak, yarın işe gidicez, makine çalışıyor bunlar asılacak, onlar bu tarafa gelsin.
Sarhan: Mehtap’ın canı o tarafa gelmek istemiyormuş anne!
Ben: ………
Sarhan: Ben dedim ama Mehtap istemiyor napayım?
Ben: ……
Sarhan: Tamam hadi görüşürüz (Telefonu kapatır)
Ben: (İnsan insanı gözüyle boğabilse boğmuştum)…
Sahran: Ne?
Ben: Ya sen nasıl bir manyaksın ben anlamıyorum ki? Pisliğine mi yapıyorsun?
Sarhan: Ne var ya ne oluyosun şimdi?
Ben: Ben sana yıllardır böyle yapma demiyor muyum? Kafayı yedirteceksin bana en sonunda! Ben sana konuştuğum zaman şu duvarlara konuşsam geç duvarı, dördüncü kattaki psikopat karının balkonundaki begonvillere konuşsam beni peygamber kabul eder, secdeye gelir. Kardeşim ben seni hiç mi tesirim altına alamıyorum, bu neyin inadı, kimle sinir savaşı yapıyorsun sen?
Sarhan: Dördüncü kattaki psikopat kadın kim?
Ben: Annem dedi zaten zamanında da ben inanmadım. “Kızım bunlar seni ana oğul delirtir, seni tımarhaneye yatırırlar, çocuğu da elinden alırlar akıllı ol” dediydi ama yoookkk, inanmadım ben. Ah annem bilmişsin de söylemişsin.
Sarhan: Ya hasta mısın sen Mehtap?
Ben: Değilim, hasta falan değilim, gayet sağlıklıyım! Ben hepinize yeterim, ben sizi yatırırım hastaneye, beni kendinize bulaştırmayın. Kafayı yiycem ya! Bir adama on iki sene, on iki sene, ON İ-Kİ sene aynı şeyi söyle!!! Adam seni on iki sene de bir kere duymasın! Nasıl iş ya? Sen hangi gezegenden geldin arkadaşım? Deney misin, arkeolojik kazıntı mısın? Nereden çıktın hayatıma düştün sen benim?
Sarhan: Şu kadarcık bir şey için bir torba laf ettin. Takıntılısın işte! Ne var öyle dediysem ne olmuş?
Erkekler böyle sevgili okur. Seni zıvanadan çıkarıp sonra hayretler içinde kalmakta, “Aaa ne oldu da böyle oldu?” yapmakta pek bir başarılılar. Sonuç mu? Sonuç tabiî ki kayınvalidenin istediği yere gidildi. Atahan dedesiyle oynuyor, benim surat beş karış. Sarhan aklı sıra ortamı yumuşatacak ki canısı bir tanesi anneciği üzülmesin.
Sarhan: Aaaa anne fal mı kapattın? Mehtap fal baksın sana! Mehtap hadi anneme fal bak!
Şimdi sevgili okur, aramızda az buçuk bir hukuk oluştu, beni tanıdınız. Sizce ben fal bakıyor muyumdur? Hadi diyelim sular seller gibi fal bakıyorum. SI-RA-SI-MI?
Eşek gibi fal da baktım tabi. Çünkü Erel’lerle çevrilmiş bir masada, tamamen deplasmanda bakmayıp ne yapacaktım?
Pazar gecesi, abuk sabuk bir yerden eve dönüyoruz. Çamaşırlar saatlerdir makinenin içinde ıslak bekliyor. Oğlanın uykusu geçe kaldı, arkada uyuyor. Yarın iş var oje sürmeyi planlıyordum o da kaldı. Yıllardır gördüğüm Yalavo kaymakamı muamelesi canıma tak etmiş. Sinirlerim tepemde! Bir baktık ki çevirme var. Polis bizi de durdurdu.
Ben bunu bu adama (kocama) daha önce de yapmıştım ama zaman geçti üzerinden, unutmuştur dedim içimden.
Polis: Alkol aldık mı?
Sarhan: Yok memur bey, arkada çocuk var. Yemek yedik ama içki içmedik.
Ben: Yalan söylüyor memur bey! Sarhan niye yalan söylüyorsun polise? Onlar bizim emniyetimiz için varlar! İçti memur bey!
Sarhan: Manyak mısın Mehtap?
Polis: Beyefendi alkol aldık mı? İner misiniz arabadan? Mustafa bak bakayım temiz ağızlık kalmış mı arkada, beyefendi bi üflesin?
Sarhan: Memur bey yemin ederim, Allah belamı versin ki içmedim. Manyak bu, anneme kızdı ondan böyle yapıyor.
Ben: Aaaa, iftira! Ben senin anneni annem bildim bağrıma bastım, yazıklar olsun sana! Memur bey sarhoş işte ne dediğini bilmiyor! Bi üflesin göreceksiniz.
Diğer polis: Yok komserim temiz ağızlık kalmamış
Ben: Memur bey size hoh desin o halde!
Polis: Ellerini başının üzerine koy şurada dümdüz yürü bi bakalım!
Sarhan: Memur bey yürüyeyim, yürüyeyim tamam ama bu kadın sırf pisliğine yapıyor size söyliyeyim. Anneme kızdı ondan yapıyor. Alın bunu içeri devletin polisini gereksiz meşgul etmekten! Alın içeri aklı başına gelsin!
Polis bize nasihat edip eve yolladı. Ben arabada son kez Sarhan’a dedim ki; “Bir daha ben bir şey istemediğim zaman bunu annene kendin istemiyormuşsun gibi söyle. Beni annenle karşı karşıya getirme”.
Bu kez unutmayacağını umuyorum.