BİZ NE YAŞIYORUZ?

Yeterince üzüldüğümüz gerildiğimiz, kalbimizin ağzımızda attığı olay yokmuş gibi bir de buna, sana az sonra anlatacaklarıma şiştim bu hafta sevgili okur, sorma…

Öncelikle herkese, herkese çok büyük geçmiş olsun. Olan biteni üzüntü ve çaresizlikle izliyorum herkes gibi. Hem orman yangınlarında hem sel baskınlarında tüm kayıplarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına sabırlar dilerim.

Biz neler yaşıyoruz böyle, çok üzülüyorum.

Umarım bugünümüzü aramayız.

Sana bu hafta anlatacaklarım ise biraz bizim evden. Senin de kafan dağılsın azıcık.

Cumartesi sabahı ‘Aaa 8’e kadar uyumuşum’ diye kalktım. Genelde hafta sonları dahil sabah 7 gibi kalkmayı seviyorum ama bu cumartesi kalkamamıştım işte. Benden de erken kalkan oğlum mutfakta, kulağında kulaklık anime izleyip kahvaltı yapıyordu. Sarhan henüz kalkmamıştı ve 

Ve evde bir şey çok yanlıştı. 

Bir anomali…

Sabah ayağımı yataktan yere indirdiğim an çıt çıt çıt (parkeye vuran tırnak sesi) yanıma gelip durmaksızın miyavlayarak kahvaltısını isteyen Kuzu yoktu.

-Atahan kedi nerde?

-……

-(omzuna dokunarak) Atahan kedi nerde?

-Duymadım

-Kedi senle mi uyudu akşam? Kedi nerde?

-Gelmedi benim yanıma gece

-…..

Hani o kadar hızlı paniklersiniz ki dilinize metal tadı gelir. Biliyor musunuz bunu? Hızlı tansiyon değişmesinden mi neyse artık insanın ağzında demir yalamış gibi bir tat oluyor. 

-Sarhan kalk! Kalk! Kuzu yok!

-Evde bir yerdedir yahu dur panik yapma

-Mümkün değil! Evde olsa kahvaltıya gelir bağıra çağıra! Evde yok, kaçmış!

-Nasıl kaçacak?

-….. Sen dün çöpü atarken kapıyı aralık mı bıraktın?

-……..

Tabii ki aralık bırakmış ve Kuzu da aradan kaçmış. Bütün gece! 

Bü tün ge ce!

Nasıl giyinip evden fırladığımızı bilmiyoruz. Kuzu Kuzu diye koşturmaya başladık etrafta. Sonra Sarhan sitemizdeki sokak kedileriyle çok ilgilenen bir komşumuzun ziline basmayı akıl etti. Sabah çok erken mama su bırakmaya indiğinden görmüş olabileceğimi düşündü. Ben aramaya devam ettim. Gözümün önünde Kuzu’nun fotoğraflarını bastırıp sağa sola yapıştırdığım anlar canlanıyor. Ağlamak istiyorum. 

Sarhan aradı. Komşumuzun sabah asansörün önünde Kuzu’yu gördüğünü, korkup en alt katlara, sığınak ve kilerlerin olduğu katlara kaçtığını söylediğini söyledi. Koşarak kiler katına indim. Panik içinde hollerin ışıklarını yakarak Kuzu Kuzu diye bağırmaya başladım. Tık yok. 

Durdum. Derin bir nefes aldım. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. En doğal, gerçek sesimle, ona hep seslendiğim gibi;

-Kuzuuu, hadi gel oğlum, hadi mama yiyelim, gel annecim, hadi gel

-Miyav

İnsanın kedisinin kendisine yürüyüşü vardır ya hani. Her kedinin kendi insanına doğru bir yürüyüşü vardır. Öyle gelişini gördüm. Bisikletlerin tekerlerinin arasından sıyrıla döne bana doğru konuşarak geldi. Konuşur bizim kedi. İnanılmaz gevezedir.

Çok kucak seven bir kedi de değil. Kendine çok elletmez. Aksidir. Kucağına almak istersin atlar kaçar. 

Yere çömeldim, mırıl mırıl geldi. Kucağıma aldım. Alnıyla başıyla çenemi pıt pıt itti. Yüzünü yüzüme sürdü. Çok sıkmamaya özen göstererek sarıldım. Alnını kafasını öptüm. 

-Nereye gittin sen annem? Nereye gittin? Dışarda mı kaldın bütün gece? İyi başına bir şey gelmedi. Neden alıp başını gidiyosun annecim? Çok korkuttun bizi.

Eve gelip sakinleşmemiz ardından tekrar tüm tembihlerimi yaptım ev halkına. Kapı ASLA aralık bırakılmayacak. ASLA! 

Boynunda tasma vardı aslında. Fosforlu bir kumaşa, tekstil kalemiyle kocaman telefonumu yazıp tasmasına dikmiştim. Öyle bir ayarlamıştım ki Kuzu kaçtı diyelim, biri de buldu, hiç Kuzu’ya dokunmadan telefonumu okuyabiliyor. Beni araması ben gelene kadar da göz hapsinde tutması kafi. Ancak bu son sıcaklarda gördük ki tasma (gevşek taktığım halde) tam altına denk gelen tüyleri dökmüş. Ben de derisi tahriş olmasın, tüyler geri çıksın diye tasmayı çıkarmıştım. 

Kedim tasmasız bir şekilde bütün gece dışarda kalmış. 

Tek şansımız ne oldu biliyor musunuz? Biz Kuzu’yu zaten aşağıdan, bizim siteden sahiplendiğimiz için, aşağıda diğer hayvansever komşularımızla baktığımız kedilerden olduğu için, bizim alt katları, kiler depo boşluklarını biliyor. Oralara girip sinmiş. Bir de gece olduğu, çok giren çıkan olmadığı için dışarı bahçeye, sokağa kaçamamış. Çıksa bulamayabilirdik. 

İnsan hayvanına ne kadar çok bağlanıyor değil mi? Evin bir bireyi oluyor. 

Geçen kendi kendime düşündüm, evde kedisi, köpeği, kuşu olmayan ne yapıyor? Öyle güzel bir enerji, öyle kocaman bir sevgi ki her insanın hayatında olmalı bu mutluluk. Tamam elbette bir hayvan evlat edinmek büyük sorumluluk, çocuktan bir farkı yok, büyümeyen bir çocuk evde sürekli, doğru. Ama inanılmaz bir sevgi. İnsana ilaç gibi gelen bir tarafı var.

Birbirinden üzüntü veren haberleri üst üste alıyoruz. Bir süredir böyle değil mi zaten. Bu Covid meselesi başladığından beri bir belimiz doğrulmuyor gibi. Bir felaket bitiyor bir başkası başlıyor. Neredeyse iki senedir bir zombi istilası kaldı başımıza gelmeyen.

Yine de akşam oluyor. Evimize çekiliyoruz. Kapımızı kapatıyoruz. Oğlumuz odasında, kedimiz yanımızda bir yerlerde kendini temizliyor. Birer çay koyup Sarhan’la izleyecek bir film bakıyoruz internetten. Sağlıklıyız, bir aradayız, yumuş yumuş bir kedimiz var şapşallıklarıyla bizi gülümseten.

Daha ne olsun ki halimize bin şükür. 

Zor dönemlerde hayvanlar insanları iyileştiriyor.

Eğer bakabileceğinizi düşünüyorsanız ve yalnız hissediyorsanız mutlaka bir hayvan sahiplenmenizi öneririm. Size hangi can yakın geliyorsa onu. 

Ben yıllarca köpek sevdim ama kediler de çok acayipmiş, insan nasıl seviyor.

Evinize alamıyorsanız da ne olur sokaktaki gariban hayvanlara bakın. Mama bırakın, su bırakın, kışın sığınacakları yerler yapın. 

Bizim bile mağdur olduğumuz bu günlerde bu koşullarda onların hali tam perişanlık unutmayın. 

Daha iyi bir hafta dilerim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)