BEN BİLİRİM BEN

Çok bilenler en bilenler

 

Senin etrafında da var mı sevgili okur? Hani şu çok bilen- en bilen- her bilen (herb*kolog) tiplerden. Bunlar ne yiyor ne içiyor da böyle oluyor dersin?

“aaa o etin en iyisi burada satılır”

“hayır o doktor değil bu doktor en iyisidir”

“tatil mi? şurada yapılır”

“unla değil bulgurla pişirilir”

“öyle yapılmaz böyle yapılır”

“öyle denmez böyle denir”

“öyle okunmaz böyle okunur”

“bu bunla yenir”

“bu böyle yapılır”

“o şekil olmaz bu şekil olur”

“öyle kılınmaz böyle kılınır”

“öyle örtülmez böyle örtülür”

“ben biliyorum en iyisi bu”

“ben denedim en olağanüstüsü şu”

“ben gördüm en doğrusu böylesi”

Daha uzatabilirim. Bir yerden bir şey duyuyorlar, bir şey okuyorlar, bir şey dinliyor ya da deniyorlar….

Ve zannediyorlar ki o duydukları ya da denedikleri her ne ise odur!

Ve o kadar netler ki bana bir gülme geliyor…

Yani benim gibi fena halde şüpheci, (misal;) Allah bir mi desen “öyle olduğunu kabul eden bir çoğunluk var” diyecek temkinli insanlar için bu herb*kolog arkadaşları izlemek çok eğlenceli.

Çünkü çok emin ve ne kadar komik göründüğünün farkında değil (çünkü ayıp olmasın diye gülmüyoruz o anda).

Hayatta hiç bir şeyden yüzde yüz emin olamam ben. Daima açık kapı bırakırım. Belki bu da doğru değil (bu kadar şüpheci olmak) ama yapım böyle. İyinin iyisi, doğrunun doğrusu olabilir.

Yanılıyor olabilirim. Yanlış hatırlıyor olabilirim. Dikkatli dinlememiş olabilirim. Yanlış anlamış olabilirim. Bana yanlış uygulanmış-anlatılmış olabilir.

Ben ki hakikaten egomanyak bir insanım (kendimi beğenirim, kendime güvenirim, kendime inanırım, kendimi severim) yine de ağzımdan çıkan Hira dağında aklıma düşmüş gibi davranmam. Yapmamak lazım bunu.

Fakat bu tiplerin sayısı gün geçtikçe artmakta, çağımızın hastalığı gibi bir şey. Herkes çok bildiğini düşünüyor ve en doğrusunu bildiğinden emin. Hem de her konuda..

Çok zavallıca bir şey değil mi? Öğrenilebilecek binlerce farklı alternatife kendini kapattığın çok aptalca bir kafa değil mi bu?

-Budur!

-Değilse abi?

-Budur! Bu! Böyle yapılır! Doğrusu bu!

Ben şöyle bir taktik uyguluyorum bu arkadaşlara. Evet haklısın diyorum. Gerçekten.

Öyle zannedip onu yapmaya devam etsin. Hiç farklı bir alternatif sunmuyorum, başka bir öneri getirmiyorum, çok işine yaracağını düşünsem bile asla bir diğer opsiyondan bahsetmiyorum, belki çok faydalanacağına inansam dahi bir diğer bakış açısı-adres-isim-yöntem-formül-yer (artık konu her ne ise) krem-otel- asla bahsetmiyorum.

Aynı yerde aynı şeyi yapmaya devam etsin dursun kelek gibi bana ne…

Çok biliyor ya düdük makarnası kendi bulsun bir diğer yolu.

Sonra da yavaş yavaş uzaklaştırıyorum hayatımdan…

Çünkü çok sıkıldım ben sevgili okur. Zaten insanlara hiç bir zaman bayılmadım ama yaş aldıkça daha da tahammül edilmez bir hal aldılar benim için, her şeyleri batmaya başladı.

Yalnızlığı sevmek çok büyük bir güç.

Çok şükür hiç bir zaman etrafında insan arayan “sosyal” tiplerden olmadım. Yemek, içmek, gezmek, izlemek, okumak, oturmak, bakmak için yanımda birinin olması gerekmiyor. Aksine her hangi bir şeyi (spor, alışveriş, iş,) yalnız yapmak beni hep çok daha fazla mutlu etti. O yüzden anlamıyorum. Bu aşırı sosyal insanların sırf etrafta insan olsun diye binlerce gereksiz bakteriyi, hayatında tutmak için harcadığı enerjiyi anlamıyorum.

İnsanların birbirini neden idare ve tolere ettiğini anlamıyorum.

İnsanı anlamıyorum zaten. Çok sıkıcı ve marazlı…

Sen beni anlıyor musun sevgili okur? Bunca yıl sonra hala beni okuyorsan anlıyorsun ve hatta bana çok benziyor olmalısın.

O zaman bir şekilde düşündüğümüz kadar da yalnız değiliz.

Bu kadar bir sosyallik ve kalabalık yeter de artar bile…

Herkese mutlu, kendi kendine yettiği ve at gözlüksüz haftalar dilerim…