Bu haftaki yazım HOBBİTLER VE SPARTALILAR’ı aşagıdaki linkten okuyabilirsiniz;
http://www.anneboyutu.com/Yazar-Detay.aspx?ArtId=7461
Ve geçen haftaki yazım;
BANA “GAYTA” DE ABİDİN
Düzenli sperm transferi…
En son annemle camiye gittiğimde henüz nişanlıydım. Orada evlenmek isteyen ama henüz uygun kişiyi bulamamış 40 yaşlarında bir bayan benim annemin kızı olmama şaştığını söylemişti. Bu tanımadığımız insanla neden sohbet etmeye başladığımızı hatırlamıyorum. O ana dair aklımda kalan “annem gibi “gencecik bir kadının benim “yaşımda” kızı olmasının yarattığı şaşkınlıktır.
O gün ilk kez erkeklerin kadınlar için hayati önem taşıdığını, hatta varlığımızı kaliteli bir yaşam formu olarak sürdürebilmemiz için mutlaka erkekler olması gerektiğini düşünmüştüm. 45 yaşındaki bir kadının 23 yaşında kızı olmasına bu kadar hayret eden bir beyin tek bir şey ifade etmişti bana: Belli bir yaştan sonra kadın vücuduna düzenli sperm transferi olmazsa beyin hücreleri ölmeye başlıyor…
Bu fikrimi paylaştığım annem, sperm engelli bayan ve annemin arkadaşları bir müddet bana baktılar. Annem kızınca gözlerini hızla yuvalarından çıkarıp, göz bebekleriyle beni tokatlayabilir. O gün de aynı böyle yaptı. Arkadaşlarından gelen “cık cık cık” efektinden cezamın yeterli olmadığı sonucu çıkarmış olmalıydı ki, gözlerini yerine sokup elindeki 99’luk namaz tespihi ile beni bir müddet nereme denk gelirse kırbaçladı. Ahşap tespih çok can yakabiliyor sevgili okur ve bunu mecazi anlamda söylemiyorum.
Bu yüzden annemle hafta sonu gerçekleştirdiğimiz cami turumuz bende, saldırıya uğradığı arka sokağa keşif için polis otosunda 2. kez giden tecavüz mağduru psikolojisi yarattı.
Annem: Hazır gelmişken hocayı bulsak da okunsak
Ben: Nasıl? Kim? Neden? Kendi kendimize okuyamıyo muyuz? Birbirimizi okusak?
Annem: Hoca diyorum, okusa………. Bana bak! Bana bak, bana! Bak burada bir manyaklık yaparsan! Abuk sabuk konuşup benim durduk yere canımı sıkarsan, bak yemin ediyorum, eşek kadar oldu demem alırım ayağımın altına!
Ben: Anne Allah’ın evine doğru yol alırken, şu huşu huzur ortamında, dakka bir gol bir sinir burkulması yaşayıp tehdit etmek yakışık alıyor mu? Allah’ın indinde vaziyetin nedir şu an hiç düşünüyor musun bunu?
Annem: …. Hayır yani, yani… (mahcup bir şekilde) baştan söyliyim dedim, abuk sabuk konuşuyosun bazen…
Ben: Haşa! Asla! Olsun anneciğim, gerçek Müslüman affedici olandır. Ben bu anlamda senin insani zayıflıklarını hoş görüp Rabbi’me havale ediyorum. Sen şimdi bana bu caminin hocasından bahset. Bulsak da okunsak dediğine göre nasıl? Yakışıklı mı?
Annem: Ay Allah senin cezanı vermesin, terbiyesiz manyak!
Ben: Ehihehehie anne şaka yapıyorum yaaaaa ehehehi, bilmek hakkım değil mi anne? Adam bizi üfliyecekse benim kıstaslarım var bu konuda. Misal; Kıvaç Tatlıtuğ gibi başarılı bir oyuncu mu?
Annem: Yok! Yok bir insan katır kadar olsun ama iflah olmasın, olacak şey değil
Ben: Anne üç dakika içinde eşekten katıra tenzilirütbe hiç olmadı şimdi ehihehee, boşver sen şimdi bunları, bak Allah’ın huzurunda hoca peşinde koşacağımıza mutluluğun resmini çizelim Abidin, ehihehe.
Annem: Dur benim tespihim nerde?
Ben: Anne sakın! Cidden bak acıyor ya! O sperm engelli kadınla tanıştığımız gün dün gibi.
Annem: Sus, Allah seni kahretmesin ettiği lafa bak! Hafif kadınlar sperm der! Basit kadınlar söyler böyle şeyleri. Bunlar yatak odasında kocana söyleyeceğin şeyler.
Ben: Niye anne? Biz yatak odasına teşhis ve tanı laboratuvarı mı kurduk? Sarhan biyokimyager mi?
Annem: Konuşmuyorum senle
Ben: Peki tükürük diyebilir miyim? İdrar? Kan? Anne lenf diyebilir miyim? Ehehehi anne açlık şekeri nasıl? Bunu da erotik kelimeler kapsamında değerlendirebilir miyiz? Kocama yatak odasında “gayta” diyebilir miyim anne? Anne sana mutluluğun resmini çizeyim ben, bırak beni.
Annem: ….
Ben: Ay sanırım akşam en seksi geceliğimi giyip kocama “lipid” diyeceğim ben, çok heyecanlı, ehihehehehe
Annem: ….
Ben: Hatta ileri gidip “kolesterol” bile diyebilirim anne, karı koca arasında ayıp olmaz eheheaae
Annem: Patla!
Akşam annem beni babama şikayet etti.
Babam: E iyi olmuş! Ben sana küçük kızla git, büyüğü götürme dedim, dinlemedin.
Ben: Aşk olsun baba! Sen şimdi böyle konuşuyosun ama akşam bana dua edeceksin. Sayemde annem çok seksi kelimeler öğrendi. Anne bi mukus de sakinleşsin babam.
Babam: Eş**lu eşek!
Babam elindeki gazeteyi bana fırlattı ama denk getiremedi. Tam çoraplarını top yapmak üzere çıkarırken (çorap attı mı on ikiden vuruyor valla) kaçtım.
Babam anneme “bence Mehtap’la gitmeyin” demiş. Her şeye rağmen annem dışarı benimle çıktığına göre…… Aslında eğleniyoruz sanırım…
NOT: Türkiye’de mizah yazmak sanılanın aksine çok kolay değil. Hele mizahı dini öğeler üzerinden okura aktarmak içinde bulunduğumuz dönemde sadece zor olmakla kalmayıp, aynı zamanda da riskli. Buna bir de kadın mizah yazarı olmanın getirdiği dezavantajları ekleyin. Erkeklerin girdiği topa girmeden, sadece “aile tipi” komedi yapması “uygun” bulunan, cinsiyetsiz canlılarmış gibi davranmamız beklenir. Fırlamalık yapmak tehlikelidir. Ve erkekler tehlikeli kadınlardan korkar, kadınlar da kıskanır. Ancak ben sadece “ayağım takıldı düştüm” tadında durum komedisi yapamayacak kadar bu beklentiyi az umursuyorum. Ben komik bulduğum her ne ise onu yazarım. Beğenen okur beğenmeyen okumaz. Hiç işim olmaz…
Ancak bu yazı dini öğeler barındırdığından ve aynı zamanda “cinsel içerikli” kelimeler içerdiğinden -KOCAMIN RİCASI ÜZERİNE- yanlış anlamaların önüne geçmek için Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden Prof. Dr. Erman Artun’un mizahı tanımlamaya dair yaptığı araştırmayı burada sizlerle paylaşmak istedim. Sonuçta “aktif cinsel yaşamı olmayan kadınların beyin hücresi ölür” gibi bir açıklamayı benim yapmış olmamın HİÇBİR ANLAM VE GERÇEKLİK İFADE ETMEDİĞİNİ ÇÜNKÜ BİLİM ADAMI OLMADIĞIMI hepimiz bilsek de kocam insanların çoğunluğunun “özgüvensiz ve düşük zekâlı” olduğuna dair bir endişe taşıyor sanırım. Tartışmalarımızda –ne yazık ki çoğunlukla- o haklı çıktığına göre en iyisi biz mizah nedir konusunda bilgilerimizi tazeleyelim.
“Türk kültürünün tarihsel gelişimiyle günümüzdeki şeklini alan mizah, çok eskilere dayanan bir birikimin sonucudur. Mizaha hayatın her öğesi girer, kişiler birbirine aktardıkça formunu bulur ancak edebi bir kimliğe bürünebilmesi için yazıya dökülmesi gereklidir ki en zor kısım da budur. Mizah kavramı güldürme amacının yanı sıra, dolaysız olarak yergi ve eleştiriyi de içerir. Sınırları ironiden aykırılığa kadar uzanan geniş bir anlatım ve içerik alanı vardır. Mizah kişisel ve toplumsal eleştirilerin dile getirildiği, abartma ve ironi gibi ancak ince bir zekanın üretebileceği yöntemlerin kullanıldığı önemli bir edebiyat türüdür. Toplumsal ya da bireysel kusurları, adaletsizlikleri, nükte, şaka ve takılmalarla doğrudan ya da dolaylı yoldan anlatan, eleştiren, izah eden ama mutlaka topluma ayna tutan bir edebi daldır. Mizahta ironi alaya almaktır, küçümseme vardır ve zarafetten de uzaklaşabilir. Ancak bu sanat ürünlerinin toplumun yapısından soyutlanamayacağı gerçeğini değiştirmez. Mizah toplumsal ilişkilerden doğan olguları zeki bir şekilde anlatma yoludur. Bu sebeple yazabilmek zor, okumak daha zor, gülebilmek ise en zor tarafını oluşturur.”