Biz ne kadar kendimizi annelerimize beğendirmeye çalışırsak, onlar bizden o kadar huylanıyor sanki. Bazı anneler durmaksızın çocuklarının yaptığı en uyduruk şeyi bile överken, benim annem gibiler çocukları aya gitse memnun olamıyor. Annem memnuniyetsizdir ama bana olan eleştirileri özel günlerde had safhaya ulaşır. Normalde “pirinci iyi yıka, iki günde bir nevresimleri değiştir, yatılı gelen misafire kendi yatağını ver” gibi öğütlerini düğün, bayram ve cenazelerde bir dakikada beşyüz beygir gücüne çıkarabilir.
Uzak bir akrabanın cenazesi esnasında, evlerinde;
Annem: Mehtap sen ayranları dağıt.
Ben: Ben pilavla eti koymak istiyorum, çorba kasesinde kalıplı yapıcam.
Annem: Onu ben yapıyorum, ayarlı koyucam ki herşeyden koyalım tabağa, sen ayranları dağıt.
Ben: Anne ya, yedi yaşındaykende kesme şeker dağıtmaktan ileri gidemiyordum, kaç yaşıma geldim hala aynı muameleyi yapıyosun
Annem: Çok konuşma şu kalabalıkta bir de senle uğraşmayayım, götür şu ayranları tepsiyi devirmeden.
Ben: Ya hayret valla…
Bir süre sonra;
Annem: Mehtap sen tabakları getir bakiim helvaları koyalım.
Ben: Helvaları ben koyabilir miyim? İki kaşık arası şekillendirebiliyorum ben de
Annem: Getir tabakları
Ben: Kaşıkları ıslatıyosun önce sonra bööle badem gibi oluyo, ben yapim mi?
Annem: Uzat şu tabağı
Ben: …
Bir süre sonra;
Annem: Mehtap içerden misafirlerin paltolarını getir
Ben: Duygu (kardeşim) getirsin
Annem: Duygu’ya çay bardaklarını yıkatıyorum, yatakodasına koyduk paltoları
Ben: Hep ayakişleri bana kalıyo ya
Annem: (basenimden çimdikleyerek) Bana bak sabahtan beri cen cen cen tansiyonumu fırlatma benim şu kargaşada, getir şu paltoları
Ben: Vücudumun formunu bozdun bura bura, bilinçsiz ellerde masaj gibi oluyor yapma şunu
Annem: Zevzek
Hepberaber cenaze evinden ayrılırken;
Yengem: Nihal’i kim bırakacak eve nasıl organize olalım?
Annem: Nihalciğim sen ne tarafa gideceksin?
Nihal: Levent tarafına
Yengem: Tamam Mehtap bıraksın eve geçerken?
Annem: Mehtap olmaz!
Ben: Niye olmaz Mehtap?
Annem: Ben bırakayım seni Nihal
Ben: Yav benim yolumun üstü, ben bırakırım
Annem: (yengeme dönerek, kısık sesle) Nihal hassas bir kadın, Mehtap’la yollamayalım
Yengem: Niye? Mehtap ısırıyor mu?
Ben: Evet anne niye? Aşıları tam değil mi Mehtap’ın?
Annem: (yengeme) Şimdi Mehtap biraz acayip biliyorsun, kaldırır ters bir laf eder, denge problemi…
Yengem:Ne denge problemi?
Annem: Ben ortakulağında ya da tiroitlerinde bir sorun olduğunu düşünüyorum, bir elim boşa çıksın baktırıcam
Ben: Anne ben tam burdayım, yanında, duyuyorum
Yengem: Ay Leyla abla saçmalama, kızın bişi yaptığı yok, konuşuyo öyle kendi kendine o kadar
Ben: Bravo yenge çok teşekkür ederim gerçekten, çok duygulandım şuan. Sana sarılıp ağlayabilirim.
Yengem: E biraz acayiplik var sende yani yalan değil
Annem: En iyisi Duygu bıraksın.
Ben: ahahaha çok iyi bu. Yav Duygu sosyalleşmeyi sevmiyor, yolda konuşması gerekecek ben en azından konuşkanım ahahahaa
Annem: Zaten hiçbirinizden memnun değilim hiç, hiç birinizden hiç, hiç birinizden memnun değilim ben hiç, hiç birinizden hiç…
Duygu: Abla naaptın yine yaaa offf
Ben: Kendi dağıldı ya ben hiç ellemedim
Annem: Hiç birinizden memnun değilim ben hiç…
Duygu: Bırak yaa amaaannn
Ailede herkes bir enteresan herkes şahsına münhasır. Hangimize sorsan en normali o aynı sizlerde olduğu gibi. Herkes en iyisini yaptığını düşünüyor.
Ancak bir sayfa dolusu yazıdan çıkarmanız gereken ders şu:
Çocuklarınızın arada helvayı, pilavı koymasına izin verin. Hep tırışkadan işler, hep havagazı olmaz…
Bırakın ara sıra kendilerini yetişkin hissetsinler. Ben artık özel durumlarda servis yapmayı da bıraktım, süslenip püslenip, bacak bacak üstüne atıp oturuyorum.
Olacağı buydu. Hep annemin suçu…