(bu yazı trafikte asla yapılmaması gereken, son derece hatalı ve yasak davranışlarla dalga geçmek için kaleme alınmıştır.)
Bir de kadınlar araba kullanamıyor derler sevgili okur. Araba kullanıyoruz ve bununla da kalmıyoruz. Aynı anda dikiz aynasından göz kalemimiz akmış mı diye kontrol ediyoruz, CD de sevdiğimiz şarkıya ulaşıncaya kadar tuşlarla ileri geri oynuyoruz veya cep telefonuyla konuşuyoruz. Arkada, bebek koltuğunda oturan çocuğa su uzatıyoruz, yere düşürdüğü oyuncağını alıp veriyoruz, bebek aynasından arkayı kesip uyudu mu/kafası düşmüş mü bakıyoruz (bunlar çok yanlış elbette ama yapıyoruz). Biz bir sürü işi aynı anda yapabiliyoruz ve yapamayanlar tarafından kıskanılıyoruz. Kıskançların başını ise polisler çekiyor. Trafik polisleri (fazla benzin yakmamak için) sadece park edip dikilmekten sorumlu tabi. Adamın adı trafik polisi ama trafikle alakası yok. Sağa çekmiş, park halinde bekliyor ve onun yapamadığını yapan yani trafikte akana sarıyor.
Yağmurlu bir Pazartesi sabahı, yolda giderken telefonum çalıyor. Boş bulunup açıyorum (araç kullanırken asla cep telefonuyla konuşmuyoruz). Ufukta bir ekip arabası görüyorum. Polis bana “gel” manasında el ediyor olmalı ki, bilinçsiz bir şekilde sağa çekip duruyorum. Arabanın camını açmak ya da telefonu kapamak gibi bir şey aklımın ucundan dahi geçmiyor. Polisin yanında durup kontağı kapatıyorum. Kolumu cama dayayıp saçımla oynaya oynaya konuşmaya devam ediyorum. Bu durum bir beş dakika kadar sürüyor. Sabah Xanax’ını alıp çıkmış olduğundan şüphelendiğim polis benim camın yanında sohbetimi bitirmemi bekliyor. Derken ben indirimdeki ayakkabıcılar dünyasından gerçek dünyaya geri dönüyorum.
Ben: Aaa memur bey noldu?
Polis: Sohbetinizi bölmedim işallah!
Ben: Yok, biz sonra da konuşuruz, ne vardı?
Polis: Ehliyet ve ruhsat lütfen. Araç kullanırken telefonla konuşmak yasak
Ben: Kime?
Polis: Herkese
Ben: Ben dahil miyim?
Polis: Neden olmayasınız ki?
Ben: Kanun da var mı? “Mehtap da konuşamaz” diye isim geçiyor mu?
Polis: Hanımefendi alkollü müsünüz?
Ben: Hayır cıvığım ehihi. Ama siz bir şeyler ikram edecekseniz hayır demem, eheh
Polis: Şuraya üfler misiniz?
Ben: Ay evlenmeden olmaz, ehihehe. Yalnız benden hoşlanmadığınızı seziyorum. Şaka falan yapıyorum ama çok tepkisiz gördüm sizi. Niye?
Polis: ….
Ben: Ben de istiyorum kullandığınız her neyse. Ehihe, çok sakinsiniz.
Polis: …
Ben: Tüm kalbimle susmak istiyorum aslında ama kendime engel olamıyorum, siz yazma olayını bitirdiyseniz ben kaçıyim artık.
Polis: Az kaldı.
Ben: Ohooo, kaç bin vuruş yaptınız memur bey. Hızınızı almışken biyografimi de yazın bari, ehihehe
Polis: …
Normalde araç kullanırken telefonla konuşmanın cezası 61 lira. Polis bana 112 lira yazmış. Sanırım yersiz konuşma, polise ilaç kullandığını ima etme, aptalca espriler yapma gibi “kötü hallerden” bana 51 lira eklemiş. Sorun değil. Vatan sana canım feda…
Aynı yol, aynı ben. Bu kez telefonda kocamla konuşuyorum çünkü trafik sıkıştı ve oğlumu servise vermedim, benim almam lazım ama yetişemiyorum. Sarhan’a hızla gidip çocuğu okuldan alması gerektiği konusunda talimat veriyorum. Beş dakika bile geç kalırsa ve Atahan’ı okulda tek başına beklemek zorunda bırakırsa kendisini boşayacağımı, oğlumun arkadaşları gittikten sonra öyle garibim bir şekilde beklemesini istemediğimi söylüyorum. “Boşarım seni” tehdidimin kocamda yarattığı rahatlamayı farkediyorum. Sırf benden kurtulmak için çocuğumu bekletmesinden endişelenince “boşanmam, süründürürüm” diye tehdit etmeye başlıyorum. Ufukta bir polis bana el ediyor. Mecburen durup telefonu kapatıyorum.
Polis: Ehliyet ve ruhsat lütfen
Ben: Ben bu anı daha önce yaşamıştım sanki…..Aaa, tanıdım sizi, geçen sefer de beni siz durdurmuştunuz
Polis: Niye durdurmuştum? Yine telefonla mı konuşuyordunuz?
Ben: Siz de beni hatırladınız yani, ehihehe. “İz diz a deyt” o zaman, ehihehe
Polis: …
Ben: Cıvıyarak cezayı düşürmeye çalışıyorum ama çok buzsunuz. Niye öyle?
Polis: …
Ben: Bakın oğlum okulda, trafik yüzünden ben yetişemeyeceğim için kocamı “sen al çocuğu” diye aramak zorundaydım.
Polis: Bluetooth kullanabilirsiniz, o yasak değil.
Ben: Vaaaaayyy, “buluğtut” ha! Çok havalıyız! Başka neler öğretiyolar polis kolejinde, ehihehe
Polis: ….
Ben: Sanırım bir de yakışıklılık sınırı var. Böyle sizin gibi hoş gençleri alıyolar hep okula
Polis: ….
Ben: Ama ben elimden geleni yapıyorum şuan memur bey. Bi kadına bu kadar tepkisiz kalınmaz ki. Şişman mıyım? Ondan mı? Dürüst olalım ama.
Polis: 15 gün içinde öderseniz indirimli ödeyeceksiniz.
Ben: Yazdınız yani. Haftaya bugün, bu saate, yine burda o zaman, ehihehe
Polis: …
Ben: Aman iyi ya, tamam
Anne sürücüler için ceza indirim istiyorum sevgili okur. Biz bir kolumuza bebeğimizi yatırıp onu emzirirken, diğer elimizle mercimek çorbasını blenderdan geçirebiliyoruz. Sadece bu bile birkaç işi aynı anda yapabileceğimizi ispatlıyor. Ya da….. kulaklık da alabiliriz ama o zaman da ona indirim istiyoruz. Bir şekilde bir yerden indirim almamız lazım. Ya da….. biraz güzel hissettirsinler kendimizi falan… Olmuyo böyle kuru kuru ceza…