Sevgili okur, böyle şeylere pek inanmam ama, bizim eve yakın okullardan biri “Anne Baba Okulu” açınca yakın bir arkadaşım beni yakamdan tuttuğu gibi götürdü. 4-6 hafta arası sürecek bir seminer. Bize doğru şekilde anne baba olabilmeyi öğretecekler.
Sunay: Bak seni götürüyorum ama rica ediyorum bir dengesizlik yapma, olur mu?
Ben: Aşkım benden utanıyor musun? İtiraf et!
Sunay: Hayır ama lütfen sessiz bir şekilde dinleyip kalkıcaz tamam mı?
Ben: Peki
Annem de böyle tembihler beni. Fakat benim annem, “anne baba okuluna” gitmediğinden olsa gerek, tembihlerine uymazsam cimciklemeyi ihmal etmez.
Annem: Eşek kadar kadın oldun hala ağzından çıkanı kulağın duymuyor. Kızım boğaz dokuz boğum. Konuşmadan önce dokuz kez yutkunacaksın.
Ben: Ne dedim ben şimdi ya?
Babam: Şunu götürme dedim sana dimi Leyla. B..k var gibi götürüp akrabaların arasına sokuyosun.
Ben: “ŞU” dediğiniz adam koskaca yazar yalnız. Hiç saygı görmüyorum hiç, cık cık cık
Babam: Salağa bak! İmza mı istiycez senden?
Annem: Salak deme çocuğa!
Ben: Bu işte! 36 yaşına geldim hala çocuk muamelesi. Sonra benden olgun kadın rolü istiyorsun anne. Çıkmıyor tabi.
Annem: Cevap verme çarpıcam şimdi bi tane!
Anne baba okulundaki pedagog tahmin edeceğiniz gibi dayağa karşı ama ne yazık ki annem bunu bilmediğinden elindeki nihaleyle omzuma vurdu. Olsun! Hak etmiş olma ihtimalim yüksek. Akraba toplantısındaki hanımlara, “oh valla gömdünüz kocaları selliminize sekiyorsunuz” demem pek hoş kaçmamış olabilir. Öğrendiğim bir diğer şey çocuklarda bebekliğin ilk iki sene sürdüğü. Pedagog dedi ki; “ilk iki sene ne yapıp ne yapmadığımız mühim çünkü çocukların kişiliği bu iki sene de şekilleniyor. Bu dönemde sıkıntı yaşayan çocuk ilerde psikopat çıkabiliyor” falan. Kabaca önerme bu! Ve tahmin edeceğiniz gibi bu önerme bana ters!
Ben: Ben bişi sorabilir miyim?
Sunay: Mehtap!
Pedagog: Buyrun?
Ben: Bu mudur? Yani topu bize öyle bir attınız ki bunun altından kalkmak mümkün değil. Genetik faktörlerin hiç rolü yok mudur? Babanneden geçen huyların çocuk üzerinde etkisi yok mudur?
Pedagog: Anane değil babanne öyle mi?
Ben: Hocam hiç bana analiz yapmayın moraliniz bozulur. Ben cevabı alayım.
Hiçbir çocuk doğuştan psikopat olmuyormuş. Biz yapıyormuşuz. Ala! Ben de zaten üç aylık olup histeriyonik kişilik bozukluğu gösteren bebek duymadım. Ancak genlerle geçen bir takım huyları da inkar edemem.
Annem: Hep babanın pis huyları bunlar. Al birinizi vur öbürünüze!
Babam: Ne münasebet! Benim yarım kadar kafası çalışsa daha ne isterim ben. Bu düşünmeden konuşmalar hep senin sülalenin huyları.
Ben: Siz böyle beni paylaşamıyorsunuz ya. Ben bi duygu seli oluyorum, bi hisleniyorum anlatamam
Babam: Bak bak ironi yaptı! Neler de bilirmiş! Mehtap Hanım bi imzalı resminizi alabilir miyim?
Ben: Yazıları milyonlara ulaşan, kıymetli ve yetenekli bir kaleme, bu düdük muamelesi hoş kaçıyor mu?
Annem: Az bile kaçıyor! Ben benden çıkanın ne olduğunu bilmiyor muyum?
Sunay’a söz verdim. Uslu durmak kaydıyla anne baba okuluna gidebileceğim. Anneme de söz verdim. Köşemde kullandığım en ciddiyet resmimi büyütüp, imzalayıp salona asmaları koşuluyla hediye edeceğim! Arada resmimin önünde mum yakıp tapınmalarına da ses etmeyeceğim. İnsan evladına bu kadar hayran olunca böyle kontrol dışı hareketler yapabilir, hoş göreceğim!… Bu arada olacağı biliyorum;
Annem: Kızım sen gerizekalı mısın? Niye yazıyorsun sana nihaleyle vurduğumu?
Ben: Komik geliyo bana, ehehihü, ne var?
Annem: Allah cezanı vermesin, rezil ettin bizi cümle aleme!
Babam: Boşver Leyla, nasılsa bizim soyadımızı kullanmıyor artık. Dünürler düşünsün!