Arkadaşlık kavramından herkes aynı şeyi anlamıyor sevgili okur. Mesela arkadaş olmanın, arkadaşlık etmenin önemi tamamen unutulmuş bir kesim tarafından. İnsanlar çok kaypak olmuşlar…
Biz güzel bir devirdik aslında. Parmağımıza iğne batırır kan kardeş olurduk. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz içindi. İsimlerimizin baş harflerinden kendimize kızlar grubu kurardık. Bir örnek yüzüklerimiz, bileziklerimiz, tshirtlerimiz olurdu. ‘Aramızda kalsın’ dediğimizde aramızda kalırdı. Hatta bazılarımız birbirimize ‘aramızda kalsın, kimseye söyleme’ deme gereği bile duymazdık çünkü sır nedir söylenmeden anlardık. Birbirimize güvenirdik, paralarımızı birleştirir kimde az kimde çok bakmaz birlikte ne alabiliyorsak onu yerdik. Aramızdan biri sarhoş oldu mu diğerimiz başında beklerdi, birbirimizin kusarken saçını tutar, tuvalette yanından ayrılmazdık.
Belli bir yaştan sonra edinilen arkadaşlıklardan böyle bir beklentimiz yok tabii. Çok mucizevi bir durum yoksa (nadiren olabiliyor) zaten karşılıklı şahısların birbirine tahammül ettiği ya da birbirini idare ettiği ilişkiler kuruluyor artık. Herkes karşısındakinin huyunu suyunu öğreniyor ve bir araya gelinen limitli ve kontrollü zamanlarda kimse kimsenin ayağına basmıyor. Belli bir yaştan sonra yapılan arkadaşlıktan ziyade kontrollü sosyal iletişim gibi bir şey.
Yine de… İnsan kendisine saygısı kadar davranır ya ilişkilerinde. Hani, kendine ne kadar saygın varsa, zekan, özgüvenin, insanlığın, merhametin, empati duygun neyse ona göre davranırsın ya ilişkilerinde… İlla dost olman gerekmez ama aklı başında olman gerekir ya hani. Mesela arkadaşına ahmaklık etmezsin, bile isteye yani…
Ben şaşırtıcı buluyorum insanlardaki bu şuursuzluğu. İletişimde şöyle düşünüyorum, ben kendime ihanet etmemeliyim, mümkün olduğunca olduğum gibi olmalıyım çünkü elli yaşında bir kadın olarak başkası gibi neden davranayım. Dolayısıyla sözlerim, davranışlarım, kararlarım, tepkilerim beni temsil eder. Kimsenin güzel gönlü için değil, kendime olan saygımdan dolayı ahlaklı, merhametli, mantıklı davranırım. Çünkü böyle biriyim. Karşımda can dostum olması gerekmiyor yani, onu demek istiyorum. Sokaktaki biri değilse, aynı ortama girmiş ve iletişime başlamışsak, bilhassa kaşınmamış, üstünde tepinmeye çalışmam.
Ancak görüyorum ki bazısı istiyor. Bazısı sen efendi olduğunda seni eşiti sanıyor. Ona eşit olmadığınız ara ara hatırlatman gerekiyor. Geçen dediğim gibi, elimi uzatıyorum mesela, önce elimi tutuyor, sonra elimi ısırıyor, bir tane çarpıyorum ağzının üstüne, bırakıyor ısırmayı ancak sosyal iletişim devam ediyor, tekrar yan yana geliyoruz, diyorum ki tamam akıllanmıştır, elimi uzatıyorum, elimi tutuyor ve yine ısırıyor ve yine çarpıyorum ağzının üstüne…
Bu nedir ya böyle? Bu öğrenmeye karşı duruş bu anlayamama nedendir?
Veya ahbaplık ediyorsun insanlarla, sen yani, düşün… Onlar ise sadece kendilerini ilgilendirdiği kadar varlar. Yahu, hiç mi mahallede oyun oynamadınız, hiç mi okula gitmediniz, hiç mi çalışmadınız, hiç mi akraba arasında bulunmadınız? Yuh! Kardeşim bazen senin istediğin oyun oynanır bazen başkasının. Sırayla. Bazen senin dediğin olur bazen başkasının, bazen gündem senin bir meselendir bazen başkasının. İletişim bu değil mi? Bu kadar pirimitiv, böyle başlangıç seviyesi uygulamaları öğrenmek için biraz geç değil mi? Yok biliyorsan da bu ortam da buna uymaya dahi gerek görmüyorsan neden buradasın? Neden bir aradayız öyle değil mi?
İnsanlar onlardan uzak durduğum kadar varlar sevgili okur. Yaklaştığım zaman görüyorum ki şuursuzlukta, hadsizlikte, terbiyesizlikte hiç azalma yok, aksine… İyice tadı kaçmış durumda bu yaşam formunun.
Tam da bu sebeple, sana çok sevdiğim bir sözü tekrar hatırlatmak isterim. ‘Kendinizi kendinizle zaman geçirmeyi yalnızlık sanmayacak şekilde yetiştirin’. Ha, bir de kedi edinin. En psikopat kedi bile en iyi insandan bin kat iyi, gerçek ve efendidir.
Güzel bir hafta dilerim.
xxx
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 20 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperel.com
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
(Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç Mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)