Selam sana sevgili okur, sevgili vefalı okurum benim. Yıllardır benimle olan, benimle kalan canım okur. İnan değerlisin benim için. Bak içimden geldi söylemek istedim sana bunu. Kıymetlisin.
Bu haftaki yazımda sana insan denen canlılardan ve yarattıkları anomalilerden bahsetmek istiyorum aslında.
Adaletsizlikten.
Biliyorsun benim de böyle bir olayım var. Bu adil değil diye düşündüğüm, içime haksızlığa uğruyormuşum gibi bir his düştüğü anda fıttırıyorum. Herkesin bir yumuşak karnı var. Benimki de hayvanlar ve adalet duygusu.
Mesela yaşadığımız yerde hakikaten ilginç bir durum var. Burada beslenen sokak kedilerini dert eden bazı insanlar var. Bu insanların argümanı şu, “kediler var, rahatsız oluyoruz”. Bu durumda İstanbul’da nasıl yaşanıyor anlamak mümkün değil. Bence kedilerden rahatsız olan bir “insan” İstanbul’da yaşayamaz çünkü her yer kedi. Fakat konu bu değil. Konu şu; sokaktaki düdük makarnası kadar kediden rahatsız olan güruh başka bir komşunun getirip ortak alana izinsiz müsadesiz bağladığı kangal -dikkatinizi çekiyorum KANGAL- köpeğinden rahatsız değil. İlginç değil mi? Aslında bal gibi rahatsızlar. Koşması, coşması, özgür olması, yaylada koyun gezdirmesi gereken, ayağa kalktığında 1.90 boyunu geçen bu çoban/bekçi köpeği bağlı tutulduğundan zavallı hayvancağız sabaha kadar havlıyor ve ne ses anlatamam size. Bal gibi rahatsızlar ama bir şekilde o köpeği oraya koyan adamla karşı karşıya gelmemek için mevzu yapmıyorlar. Daha da ilginç olanı o köpeği izinsiz şekilde ortak alana bağlayan kişi, kedilerden rahatsızmış sokak kedilerini beslemeyin diyor iyi mi?
Şimdi bu anlattıklarımda akıl, mantık, adalet var mı? Normal bir durum mu bu? Değil dimi? Ama burası Türkiye ve böyle yaşıyoruz burada biz.
Peki, kediler “pis diye rahatsız” olan insanların yavrularının asansör aynalarına kapı kollarına sümük sürmesi, ciklet yapıştırması, yedikleri kabuklu yemişlerin çöplerini her yere atmaları, her yerin cips, sakız, gofret ve saplı dondurma kağıdı olması. İçecek boşlarının etrafta olması. Sabaha kadar çocuk gürültüsünün devam etmesi. Asansörlerde bir aşağı bir yukarı oynanması, kat aralarında bağıra çağıra koşturulması, eve çıkmaya üşendikleri için bahçelere işenmesi? Bunlar ne olacak? Kedi “pis” ise sizin çocuklar temiz mi? Hadi o kedi senin çocuk niye eğitilmiyor, laftan anlamıyor, öğretilmiyor bunlar? Neden?
Kendi çocuğunun pisliğini herkesin çekmesi gerektiğini düşünen biri doğada olmaya en az bizim kadar hakkı olan bir başka canlıya nasıl tahammülsüz olabiliyor? Ben niye senin çocuğuna tahammül etmek zorundayım o zaman? Küfür etmeyi bilecek kadar konuşabiliyor diye daha mı kıymetli? Kime göre neye göre? Adil mi bu yani şimdi?
Peki, gençlerin dışarda maruz kaldığı saçmalıklar? Orda toplu halde oturmayın, burda takılmayın, burada içki için burada içmeyin, müzik dinlemeyin, konsere gitmeyin, sesini açmayın… Hele toplu taşımada, illa yer vermeleri gerekiyor. Allah Allah ya. Ayakta duracak haliniz yoksa çıkmayın arkadaşlar sokağa. Karşınızdaki insanın yaşı sizden küçük diye çok dinlenmiş olduğu sonucuna nereden vardınız? Belki sizden daha yorgun daha uykusuz ne biliyorsunuz? Sırf sizden küçük diye başka bir insanın, hiç tanımadığınız bir başkasının size jestler yapmasını talep etmek adil mi? Bekleyebilirsiniz, umabilirsiniz ama yapmak zorunda olmadığını aklınızda tutmanız gerekmez mi?
Spor salonlarında da aynı şey. Gençlere rahat vermiyorsunuz (beyler size söylüyorum). Karşınızda genç bir adam varsa yaptığı aleti bırakıp sırasını size vermesini bekliyorsunuz hatta gidip bu genç insanları rahatsız ediyorsunuz;
“kardeşim değişelim mi?”
Allah Allah ya! Bu ne hadsizlik. Bekle sıranı geberdin mi? Nedir bu gençlerin sizden çektiği kardeşim? Genç erkeklere karşı hep bir eziklik içindesiniz sürekli bu çocuklarla kavga etmeye çalışıyorsunuz, genç kızlara da rahat vermiyorsunuz sürekli asılıyorsunuz. Görüyoruz yahu, gözümüzün önünde oluyor bunlar. Ayıp değil mi? Rahat bıraksanıza gençleri. Siz gençken sizi rahatsız ettiklerinde ağzınızın tadı kaçmıyor muydu? Şimdi aynını sizin yapmanız adil mi?
Valla herkes kafayı yedi. Herkes. Bakıyorum tamamen balataları yakmamış insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Herkes tırıtmış durumda. Tamamen aklını kaçırmayanlarda bir egoistlik içinde. Ben ben ben. Ben beni bana… Tüm dünya etrafında dönsün istiyor mesela? Niye? Kimin dönüyor tüm dünya etrafında da senin dönsün? Herkes gibi sen de acısıyla tatlısıyla takılacaksın işte. Nedir seni özel yapan? Durduk yere özel muamele beklemek adil mi? Herkes bekler özel muamele o zaman?
Hayat adil değil. İnsanlar da. Ancak adalet duygusu öğrenilebilen bir duygu. İnsan kendini yetiştirerek geliştirerek daha adil, daha akil ve efendi olmayı öğrenebilir.
Düzgün (bak iyi demiyorum, düzgün) bir insan olmak öğrenilebilir. Düzgün bir insan olursan, olabilirsen, adil olmakla ilgili daha az hata yapma ihtimalin var.
Öğrenme demişken, sana bahsetmiş miydim sevgili okur, sesli kitap olayına inanılmaz sardım. Storytel üzerinden deli gibi kitap dinliyorum. Biri bitiyor biri başlıyor. Bu bir reklam değildir, kendi paramı verdim kendim üye oldum, sponsor falan değil yani. Sadece oturup kitap okumaya artık tahammülüm yok niyeyse bu yüzden takıyorum kulaklıkları oh mis, istediğim kitabı radyo gibi ister Türkçe ister İngilizce dinliyorum. Okumak isteyenler için e-kitap seçeneği var ama benim favorim sesli kitaplar. Sana da tavsiye ederim.
Beraber öğrenebildiğimiz güzel bir hafta dilerim.
XXX
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)