Beni eski ve yakın tanıyanlar bilir. Ben bir şeyi can-ı yürekten yapıyorsam dibini bulmayı severim. Yani tadını çıkarırım, abartırım. Ve o hevesle yaptığım şey her ne ise, bozanı da affetmem…
Misal; düğünüm. O kadar özen, bözen hazırlandım. İkram edilecek yemekleri bile önceden gidip yedim, tadına baktım o vaziyetteyim. Yer içime sindi, gelinliğim tam istediğim gibi oldu, davetiyeler, masa kartları, el çiçeğim, orkestra… Eşim Balıkesirli ama ben Karadenizli olduğum için Karadeniz Halk oyunları ekibi…
Düğün akşamı tam bir kavram kargaşası yaşanıyor çünkü düğün belli bir mantık silsilesi izlemiyor. Bana “Ya Mehtap biraz alakasız olmayacak mı?” diyen herkesi ebediyete kadar susturduğum ve içimden geçen her tür şeyi düğünüme entegre ettiğim için olay şöyle gelişiyor. Kokteyl alanı, Vivaldi, Bach, prolonge, nikah, düğün tarafı Karadeniz Horon ekibi, pasta, Jazz…. Yanlış anlamayın, bir kısmı gündüz bir kısmı gece değil. Hepsi gece ve tüm bu işler aynı dört saat içinde vuku buluyor.
Her şey yolunda giderken orkestra sahne alıyor, tango falan yapılacak ama orkestra benim daha önce dinleyip ayarladığım orkestra değil. Bir aksilik olmuş, başka orkestra gelmiş.
Özet geçiyorum. Kendime geldiğimde çok yakın iki kız arkadaşım beni kuyruğumdan duvağımdan yakalamış solistin üzerinden almaya çalışıyorlardı. Sonra babam anlattı. Sarhan’ın ve tüm sülalesinin gözleri kocaman açılmış çünkü ben şarkıcıyı “Bu sesle mi? Bu sesle mi?” diye bağırarak boğmaya çalışıyormuşum.
Aksiliğe tahammülüm yok yani…
Şimdi canım, kanım, her şeyim, bitanem, yavrum, oğlum sünnet oldu. Abartının kralını yapmam lazım çünkü canım öyle istiyor. Olay yazın olacak ama ben şimdiden tırmalamaya başladım.
Ben: Çok zamanım da yok, nasıl yapsak? Acaba bir organizasyon firmasıyla mı anlaşsak?
Sarhan: Ne için?
Ben: E onca şeyi ben nasıl organize edicem sünnette? Vaktim yok!
Sarhan: Hangi onca şeyi?
Ben: Hah süper! Şimdi dansöz istiyorum, üç tane. Sarışın, esmer, kızıl saçlı. Ayrıca dört tane kız istiyorum. Bir taht olacak. Bu dört kız bir takım seksi folklorik giysilerle Atahan’ı tahtla salona taşıyacak.
Sarhan: ….
Ben: Salonun bir tarafında bir otağı kurulsun, küçüğünden, orada kadınlar isteyene kına yaksın. Yine Karadeniz halk oyunları gelsin, sekiz erkek, horon tepsin böyle erkek erkek. Davul, zurna faslı olsun. Sonra orkestra olsun. Böyle neşeli, eğleneceğimiz bişiler çalsın. Yan tarafta ayrı bir bölüm olsun. Orada animasyon, sihirbaz, palyaço, balondan köpek yapan insanlar, macuncu, bilimum ne varsa. Çocukları orada ayrı bir ekip eğlendirsin.
Sarhan: Otağı?
Ben: Tabii! Hatta düğünü yapıcağımız yere Atahan atla gelsin. Bu çok mühim!
Sarhan: Otağı kuruyoruz? Salonun bir yerine?
Ben: Hindi olsun, yılbaşı gibi, seviyorum ben hindinin tadını
Sarhan: Hindiyi bir gece önce Kımız’da bekletsinler mi?
Ben: Mehteran takımı mı tutsak? Onlar mı getirse Atahan’ı salona? Sanki İstanbul’un fethi gibi. Oğlum sünnet olmuş beah! Aslanım! Ya da dur, deniz kenarında bir yerde yapalım. Gemiyle gelelim.
Sarhan: Gemi?
Ben: Tabi! Yavuz Zırhlısı’nı temsilen! Hatta Karadeniz Ekibi’de zırhlıdan insin! Atahan onlarla horon tepsin.
Sarhan: Atahan niye horon tepiyor? Ben Balıkesirliyim.
Ben: ….
Sarhan: Ne?
Ben: Atahan Karadenizli çünkü annesi Karadenizli. Dedesi Karadenizli! Ananesi Karadenizli!
Sarhan: Babası Balıkesirli ve benim bildiğim kadarıyla baba nereliyse çocuk oralı oluyor.
Ben: Medeni kanun beni ilgilendirmiyor. Ben oğlumu Karadenizli gibi yetiştiriyorum. İsterse nüfus cüzdanında Kuveyt Federe Cumhuriyeti yazsın çocuk Karadenizli bir erkek gibi yetişiyor. Evlat benim elimde, anası benim.
Sarhan: Kuveyt Federe Devlet değil.
Ben: Ve bu bir Balıkesirli için çok şey ifade ediyor olmalı ama bir Karadenizli için şöyle: “Velev ki federe, bana ne?” anlatabildim mi?
Sarhan: Sana bakıyorum bazen, uzun uzun ve kendime “Beni aşık eden neydi?” diye soruyorum.
Ben: Peki, gücenme. Madem bu kadar önemli senin için sizin çocuklarda şortlarını giysin gelsin. Biz müdahale etmeyiz.
Sarhan: Efe onlar efe!
Ben: Tamam bişi demedim. Hem onlar gelsin hem benimkiler. Şişme oyuncaklar da getirtsek. Ya nerde yapmalı, kocaman yer lazım bize.
Sarhan: Stadyumda yapalım Mehtap. Zaten Milli Bayram gibi bir şey yapıyoruz. Konuklar otursun tribünlere. Mehter Takımı hindi dağıtsın. O arada Horon ekibi Yavuz zırhlısını çekerek geçirsin önlerinden. Stadın ortasındaki otağıdan Kuveytli dansözler çıksın. Sihirbazlar şişme oyuncaklarda zıplayıp dansözlerin üzerinden uçsun. Bu arada da efeler atlarla geçiş yapsın.
Ben: …
Sarhan: …
.
Ben: Niye bizimkiler değil efeler biniyor ata?
Bilmiyorum ne olacak. Yalnız bir şeyden eminim, evin salonuna da olsa, otağı kurduracağım kardeşim!
Son sözüm budur…
eeeeee nerde sünnet düğünü yazısı:) elbet bu arada sünnet olmuştur Atahan
yok daha düğünü yapmadık :)) ama az kaldı 😉