Öncelikle yeni yazım burada :
BAZEN MASAYA ÇIKMALI
http://www.anneboyutu.com/Yazar-Detay.aspx?ArtId=6405
Aşağıda da geçen haftaki yazım var.
ÖNEMLİ OLAN İŞLEVİ!
Sadece salata yiyen “diyetik”lere…
Kadınların bir derdi de (yeterince derdimiz yokmuş gibi) kiloları. Biliyorum çünkü zayıf bir kadın değilim ama yine de şu kiloyu dahi muhafaza etmek büyük mesele benim için. Çok iştahlı bir kadınım, bildiğiniz gibi değil.
20’li yaşlarımdayım, burnumdan ameliyat olmam gerekti. Vaziyet şöyle; takır tukur burun kemiğimi kırmışlar, (o zamanlar öyleydi) her iki burun deliğimden de İbrahim Kutluay kadar (neden İbrahim bilmiyorum) tampon şerit tepmişler. Hani narkozdan ya da kan kaybından falan gitmesem de beyne pamuk kaçmasından kısmi felç an meselesi. Değil nefes almak o tamponlarla zorlukla düşünüyorum. Yüz şiş, gözler şiş, ameliyatın ertesi günü evdeyim, annem mutlu olayım diye ekmek arası döner söylemiş (beni mutlu etmek bu kadar kolay) ve yemeye çalışıyorum.
Annem: Kızım yavrum sakin ol, hepsi senin, almıycaz önünden
Ben: Sakinim, sakin yiyorum
Annem: Çiğne yavrum, çiğne çocuğum, çiğneyip yutuyoruz
Ben: Çiğniyorum. Ama insanın ağzından hem nefes alıp, hem çiğneyip, hem de yutmaya çalışması zor bişeymiş anne. Ağzın açık olunca tükürük bezlerin çalışmıyor gırtlak felç oluyo resmen.
Annem: O zaman acele etmeden yavaş yesen? Hı?
Ben: Bu kadar yavaş yiyebiliyorum. Açım!
Ayşe’yle restorana gidiyoruz. Manasız bir şekilde beni yakamdan tutup abuk sabuk yerlere götürmek gibi bir zevki var. Hasta çünkü, normal değil!
Ben: Bak tabağın ortasında düdük kadar iki tane mantı getirip “al bunla doy” yaparlarsa olay çıkarırım.
Ayşe Nil: Mehtapım, canım, Fransız mutfağı…
Ben: Yerim Fransız mutfağını ya, ne Fransız mutfağı, Allahın sümüklü böcek yiyicileri! Bana bak Ayşe sümüklü böcek gelirse olay çıkarırım! Açım!
Sarhan’la ilk yemeğimiz, masada meyve var, çilekler Sarhan’ın önünde… Yani insan hayatında hiç çilek görmese yan tabakta bu kadar gözü kalır, inanılır gibi değil. Kendi tabağımdaki çilekleri bitirdim, Sarhan’ın tabağındaki çilekleri de yiyecem kafaya koydum ama nasıl yapsam bilmiyorum. Hani ilk akşam yemeğimiz asil ve romantik görünmek istiyorum ama çilekler çok çekici ve demiştim dimi? İştahlı bir insanım.
Şimdi sevgili okur durumun zorluğuna bak. Sarhan da iştahlı bir adam olabilir ve bana yapılsa çok kızacağım üzere önündeki tabağın komple alınmasına kıl olabilir. Empatinin dibini bulmuşum yani.
Sarhan’la evlenicem kafaya koydum adamı da kaçırmak istemiyorum. Çileklerden de vazgeçmem söz konusu değil (iştah böyle bir şey işte).
Bir zeka pırıltısı gösterip hem Sarhan’ı hem çilekleri yemem lazım. En azından Sarhan’ı ürkütmeden çilekleri götürmenin bir yolunu bulmam gerekiyor. Yaş 23 fıstık gibiyim o zamanlar (bunun konuyla ilgisi yok ek bilgi olarak vermek istedim sadece).
Sarhan’ın koluna kolumu yumuşakça sürterek, en şirin halimle gülümseyerek ve hatta gözlerinin içine bakarak ve diğer elimle de yavaşça omzunu tutarak… Sarhan’ın üzerinden eğilip önündeki çilekleri aldım. Sor hâlâ hatırlamaz, adamı öyle bir felç ettim. O akşam ben bir tabak çileği yedim ama kardeşim insan bir kadının çilek yemesinden bu kadar mı mutlu olur? Garibim yaş 23, hormonlar tavan yapmış, yanındaki kız tabağı alıcam diye “pislikte” sınır tanımamış… 6 ay sonra nasıl evlenme teklif edeceğini bilemedi.
Geçenlerde bir gazetede okudum. Bir kadın bütün gün deli gibi yemek yiyip 450 kiloya ulaşmaya çalışıyormuş. Bunu da bloğundan canlı yayınlıyormuş: Nasıl yemek yediğini izlemek isteyen o kadar çok insan varmış ki yılda 90 bin dolar kazanıyormuş.
Hıh!
Önemli olan ne kadar çok yediğin değil. İstersen 1 milyon dolar kazan bacım!
Biz zamanında bir tabak çilekle bir adamın hayatının akışını değiştirdik n’aber!
Önemli olan çokluğu değil işlevi…