NERDE Mİ BU KADIN?

Buradayım sevgili okur. İki hafta üst üste yazı yazamadım gibi oldu ama sebep, geçen hafta oğlumun yanındaydım. Onu eve taşıdık ve Allahıma şükürler olsun ki tek çocuk yapmışım, bir insan evladı ne kadar yorulabilirse o kadar yoruldum. Bir ara ikea’daydık ve kasa az ilerideydi, ben o kadar yoruldum ki içimden şöyle geçti, kasaya kadar yürüyemiycem burada bayılıcam galiba…

Sarhan ki genelde olaylara “iyisin iyisin bir şeyin yok” diye yaklaşır bana dedi ki “bir ara işletim sistemin çöktü”. Muhtemelen gözler korku filmindeki gibi beyazladı ondan. Çok yoruldum ve neden bu kadar yoruldum onu da bilmiyorum.  Hazır yere gittik sonuçta.  Sanırım artık 20 yaşımda olmadığım için ve millet gibi yiyerek değil fotosentezle yaşadığım için çöküyorum.

Neyse detaylar daha sonra. Geçen hafta böyleydi ve bu hafta sınav haftasındayım. Önümüzdeki hafta sonu vizeler var ve ders çalışmam gerekiyor çünkü tamamlamam gereken konuların gerisindeyim ve bir kitaplar yazmışlar herhalde anlamayalım diye özel çaba harcanmış. Sevgili okur sana yazarlıkla hayatını kazanan biri olarak söylüyorum, akademinin durumu çok acıklı. An la şıl mı yor ne anlattıkları… Ne diyon dayı duygusuyla okuyorum yazılanları ki biliyorsun storytell uygulamasını indirdiğimden beri, İngilizce ve Türkçe  her yazarın diline gittim konuk oldum ben, hiçbiri için de ne diyo bu arkadaş diye düşünmedim. Bu ülkede en kolay şey bir şey olmadan her şey olmak sanıyorum.

Sana kısacık bir uğradım. Kısa bir yazı bu. Öldüm mü kaldım mı diye merak ettiysen etme. İyiyim. Ders çalışıyorum, çok güzel şeyler de öğreniyorum (yan kaynaklardan faydalanıyorum) çok zevkli. Bir yandan da koyun hırsızlarıyla uğraşıyorum. Hani anlatmıştım da daha önceki bir yazımda… Hani yazlıktaki evimizin altına kaçak kat yapan koyun hırsızları… Bazen ne yaşıyoruz bilmiyorum. Ben fazla düzenli bir insanım Türkiye için. Bana bir kural verirsin ona tutunurum. Uyarım o kurala. Ve böyle ülkelerde benim gibi insanlar zorlanıyor işte.

Ancak hakkını vermeliyim, zengin ülkeyiz. Gerçekten, dalga geçmiyorum. Avrupa’da bulunduğumuz her anda o kadar çok kağıt işi, evrak işi yapıyoruz ki… Her şey için elimizde bir tomar dosya git orada bekle git burada bekle, sıra, kuyruk, prosedür prosedür prosedür… Türkiye’ye geldik, tık tık çipleri okutuyoruz kapılar açılıyor, hemen herkes yabancı dil konuşuyor… İnanmazsın sevgili okur, şaka gibi ama oh be medeniyet dedim. Bir saat kadar sürdü ama bir saat için de olsa mutluydum taa ki arabın biri tekerlekli bavuluyla ayağımın üstünden geçene dek…

Haftaya bekle beni sevgili okur. Sınavlardan sonra görüşmek üzere…

Şahane bir hafta dilerim