“ÇILGIN ŞEHİR”İSTANBUL

Merhaba sevgili okur. Bu hafta çiçek böcek yazacaktım ama benim bir miktar canım sıkıldı ve düşündüm, dedim ki ben de sevgili okurun tadını kaçırayım madem öyle. Beraber tadımız kaçsın…

Meşşhuurr “çılgın projemiz” kanal İstanbul projesi vardı ya hani. Hani etrafı komple satılmıştı. Sonra ekonomik durum falan yüzünden başlamayacak dedikoduları çıktı… Son dedikodulara göre etrafında 40bin konutluk proje yapılacakmış. Kırk bin konut. Her bir konutta en en en az 2 kişi olsa…

Nasıl bir insan yükü, nasıl bir trafik yükü.

Gerçekten çılgın proje valla, yalan değil. Düşünsene tüm ülkeyi bir şehre toplayıp bir şey deniyorsun. O şehir ki bir de deprem bekleniyor. Bakalım ne olacak dimi?

Ne olacak sevgili okur? İyice unutuldu ama bu inşaatlar, bu kazmalar, bu bitmek bilmeyen deli nüfus ve beklenen en az 7 büyüklüğünde İstanbul depremi. Nasıl olacak?

Söyleyeyim nasıl olacak. Öncelikle trafik felç olacak. İstanbul içinde bir noktadan diğerine araçla geçiş neredeyse imkansız olacak. Başka şehirlerden İstanbul’a geliş imkansız olacak. Mevcut iki havaalanı da şehir dışında olduğu için dışarıdan gelecek yardım ekipleri şehir içlerindeki afet noktalarına ulaşamayacak. İçerisi zaten kilit. Muhtemelen herkes olduğu yerde gömülecek ve adı nasip, kader, kısmet, fıtrat olacak.

Geçen gün arabayla gidiyoruz, şehrin dört bir yanında yükselen inşaatlara, dev bir şantiyeye dönen bu güzeller güzeli şehre bakıyorum da… İster istemez bunlar geçiyor aklımdan baktıkça. Yani felaket tellallığı yapmak istemiyorum ama insanın zeka seviyesi en azından iki haneli rakamla sayılabiliyorsa ister istemez bir endişe başlıyor. 

Burada bizim olduğumuz yerlerde villa sahipleri aralarında anlaşıp kat karşılığı evlerini müteahhitlere veriyormuş artık. Mesela bir yerde bir ev alıyorsun, bitmiş proje, evin şerefiyesi bilmemnesi belli, atıyorum önü açık, ona göre bir para ödeyip alıyorsun veya almışsın zamanında. Sanma ki tamamsın. Asla tamam olamıyorsun bu ülkede. Bu ülkede bitmiş proje diye bir şey yok, her an her şey değişebilir. Senin deniz manzaralı evinin önüne Araplara site dikilebilir. Ataköy’de nasıl yaptılar? Ataköy konakları yapıldı önce sonra önüne sur diktiler resmen sur. Apartman falan değil onlar. Değil sahili, gökyüzünü bile kapatıyor. Aslında komik olan (trajikomik) hadise şöyle. Orada eski Ataköy evleri vardı eskiden. O evdekiler denizi görüyor diye dünya para verilip alınmıştı. Sonra bu Ataköy konakları projesi çıktı ve o dönem bir hayli olay oldu. Eski Ataköy evleri sahipleri önlerine dikilen bu yapılaşmayı istemediler ama o dönem bu proje tüm eleştirilere rağmen hayata geçti. O evleri alanlar oturmaya başladı. 1 yıl, 2 yıl, 3 yıl derken hooop onların önüne bir şey dikildi. 

Burada da öyle. Diyorsun ki şuralar villa dolayısıyla kalabalık değil, kısa, önü açık. Hop hepsi yıkılıyor kat karşılığı Araplara site yapılıyor. Her bir villa sahibi 7 daire alacakmış. Oh, batan geminin malları bunlar. Yiyin efendiler. Nasılsa mimar yok, mühendis yok, çevre ve şehircilik yok, ruhsat soran yok, denetleyen yok, yasak yok. 

Orman kuralları artık. Güçlü olan kazanıyor.

Peki, bu değişir mi? İnsanlar rahatsız mı bu durumdan gerçekten? 20 yılda alıştı mı herkes? Herkesin normali bu mu oldu artık acaba? İnsanımız tersine evrime mi girdi gittikçe kamburlaşarak ellerini yerlere sürerek böyle ıha ıha ıha  mı yaşıyor yoksa ya bu iş nereye gidiyor mu diyor göreceğiz yakında.  Seçimlerin sonuçları insanların nasıl bir yönetim biçimini hak ettiğini gösterecek. Ben bu ülkenin insanlarının hak ettiği yönetim biçimiyle yönetileceğinden eminim.

Neyi hak ettiğimiz konusunda hepimiz farklı fikirde olabiliriz sadece.

Herkese hak ettiği gibi bir hayat dilerim sevgili okur. Samimiyetle. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)