TATİL ERTESİ DÜŞÜNCELER

Kısa bir aranın ardından tekrar merhaba sevgili okur. Bu güzel kardeşin tatildeydi. Valla nasıl yorulmuşum hastalıklar bilmemneler derken, tatil iyi geldi. Böyle olunca yazılar bir miktar gecikti. Çok özür diliyorum senden. Ama kafamı dinlemem gerekiyordu. Pil bitmişti ne yalan söyleyeyim. Döndüm. Sağlık kontrollerine aynen devam tabii. Belli perhizlere devam. Neyse durumlar böyle işte. Dinlendim, iyi geldi sevgili okur. 

Tatilimizin bir akşamında açık hava sinemasına gidelim dedik. Ne zamandır yapmadığımız bir şeydi. Bizim yazlık evin olduğu yerde açık hava sineması vardı ve oraya gitmeyi çok seviyorduk ama orası dışında bir açık hava sinemasına gitmişliğim de yoktu. Sarhan’la bu tatil yerindeki açık hava sinemasını görünce heves ettik. Yazlıktaki problemle bu yerde de karşılaştık. Ve dedik ki sen nereye gidersen git insanlar değişmedikçe mekanlar değişmiyor.

Klasik sinema olayında en sinir olduğum şey yemek yenmesi. Hışır hışır, çıtır çıtır sürekli sağımda solumda mısır yiyen fork fork içecek çeken insanlar ve yarattıkları gürültü beni deli ediyor. O sesten başka bir şeye konsantre olamıyorum. Bu BİR!

İKİ! Sürekli konuşan insanlar. Allahım bu ne çene, kardeşim bu neyin enerjisi? Siz ne yiyip içiyorsunuz? Neyle besleniyorsunuz? Bu ne enerji? Bir insan evladı bütün gün yüzsün, yürüsün, yorulsun, yemek yesin kan şekeri yükselsin, filme gelsin, bırak film esnasında uyuklamayı sinemada oturduğu anda konuşmaya başlasın ve asla durmasın. Bu nedir yahu?

Ayrıca size aileleriniz sinemada tiyatroda konuşulmaması gerektiğini öğretmiyorlar mı? Yuh! Konuşacaksanız gidin bir yerde oturun, bir kahve söyleyin ve konuşun. İnsan sinemaya gelip neden susmaz yahu? Akıl alır gibi değil. 

ÜÇ! SİGARA! Açık hava sineması olduğunda insanlar sigara içebileceklerini düşünüyor. İnanılmaz değil mi? Aslında birkaç inanılmaz şey var. Mesela hala sigara içiliyor olması inanılmaz bence. Gerçekten. Yıl 2020. Bütün sevdiklerim sigarayı bıraksın istiyorum. Sevmediklerim içsin. Hadi içiyorsun açık hava bile olsa sinemada sigara içmek nedir? Ya rüzgar alıp dumanı bana getiriyor; ben sinemadayım, kalkıp yer değiştiremiyorum, oraya çakılmış oturuyorum ve film boyunca senin zehrini pasif olarak içiyorum ben de. Çıldırıcam. Arkamdaki ukala dümbelekleri de diyorlar ki, evet hoş olmuyormuş ama açık hava olduğu için o insanın sigara içme özgürlüğüne de saygı duymalılarmış.

Allah Allah?!

Bunlar hep aynı tipler değil mi? Yetmez ama evetciler, sınırlar olmasın her yer göçmen dolsun ben rahatsız olmuyorumcular, gruplar halinde aç kurtlar gibi kadınları rahatsız ederek dolaşan adamlardan rahatsız olanlara ırkçısınız diyenler, kendisi de sigara içmediği halde açık havada DEĞİL sinemada içilen sigaranın dumanından kendisi de rahatsız olduğu halde onun özgürlüğü için susmamız gerektiğini düşünenler…

Bunlar hep aynı cins. Bunların yüzünden bu haldeyiz biz. Bunlar böyle yapa yapa bu işlerin bu hale gelmesinde çok büyük etken oldular ve hala ben ne bok yedim deyip susup oturmak yerine bıdı bıdı bıdı konuşmaya, fikir üretmeye türetmeye devam ediyorlar. Benim fikrimin hayatı getirdiği nokta bu, ben bi haddimi bileyim susayım artık yok hala! Hala konuşuyorlar yav, inanılmaz!

Açık havada sigara içme özgürlüğü olduğu için biz hep beraber sigara dumanından rahatsız olacakmışız. Bunlar ne bunlar hipi mi? Bunlar savaşma seviş çocuğu mu ne bunlar? Bu neyin kafası, bunlar hangi otu içiyor bu neyin gevşekliği? Bu hangi kuşak ben bilmiyorum, Z mi Ğ mi Q mu? Bu kuşak sıkı bir dayak istiyor yalnız öyle düşünüyorum. Biz bunları şöyle omuzlarından tutup iyi bir silkelersek belki taşlar yerine oturur, belki ayarlar düzelir diyorum. 

Ayrıca, herkesin OTURDUĞU, sıra ve nizam içeren, kalkıp yer değiştiremediğimiz, OTURUP FİLM İZLEDİĞİMİZ, çocukların ve astım hastalarının da olabileceği bir ortamda sigara içmek özgürlük falan değildir. Başka bir ortamdır, mesela müzikli ortamdır, gece klübüdür, bilirsin burada içki var sigara var, işine gelmiyorsa gitmezsin, çocuk götürmezsin, hastaysan gitmezsin, o başka. Sinema öyle bir şey değil. Dolayısıyla sinemada topluluk kuralları geçerli.

Özgürlükmüş. 

Özgürlük dediğimiz şey canımızın her istediğini istediği anda yapmak ama başkasının hakkına tecavüz etmeden. Senin sigara içme hakkın benim içmeme hakkımdan daha hak değil.

Gürültü de aynı şekilde. Bıdı bıdı bıdı konuşuyor film boyunca. Senin film yorumlama, sinemada konuşma hakkın benim huzur içinde sakin sakin film izleme hakkımdan daha mı hak? DEĞİL! Bu haklar sadece tek tarafı bağlamıyor iki tarafın da hakkı hak.

Sokak hayvanlarından rahatsız oluyorlarmış efendim! Bak sen! Ben olmuyorum onu ne yapacağız? Senin hakkın hak da benimki değil mi? Ben sokağa çıktığımda hayvan görmek istiyorum. Bir kedinin başını sevmek istiyorum. Evimde de var (al evinde bakçılara bu) evimde var! Sokakta da görmek istiyorum. Sen istemiyor olabilirsin ben istiyorum. Seninki de hak benimki de hak. 

Sınırlar olmasınmış. Hadi ordan! Düşük zekalı seni. Git bakayım İsveç’e sınırlar yok geldim ben de bak bakayım atlı İsveç polisi copu sana ne yapıyor. Hadi bi dene. Hadi.

Bizim yazlığın olduğu siteye dışardan gelmek istiyorlar. Yahu kapalı site, kapıda güvenlik var, biz aidat ödüyoruz orada. Neymiş efendim kıyı kanunuymuş. Evet kıyı kanunu, emekli teyzelerin amcaların olduğu siteye gelip kıyı kanunu diye kapıda olay çıkarmak kolay tabii. Git Bodrum’da Çeşme’de beachlerden birine, kapıdaki bouncer’lara bodyguard’lara de ki kıyı kanunu girecem ben buraya, bi dene Allahını seviyorsan bir dene, bir bak bakalım o kapıdakiler kıyı kanununu nasıl yapıyor sana. Kıymadan vururlar adama.

Ülkede proteinsiz beslenme çok fena sevgili okur. Pratik zeka seviyesi çok düşük, gerçekçilik sıfır noktasında ve heyhat, yapacak bir şey yok.

Benim burayla ilgili umutlarım bitmiş durumda. Mümkün olan en az biçimde etkilenmeye çalışıyorum. Bir eksik rahatsız olabildiysem kar sayıyorum.

Nasıl? İyi dinlenmiş miyim sevgili okur? İnsan varsa dinlenemiyorsun. İnsanlardan memnun olmadığım için böyle. Bulunduğum yerde insanlar oluyor ve ben illa takacak rahatsız olacak bir şey buluyorum naparsın? İyice emekli subaylar gibi oldum. O niye buraya park etmiş, bu niye duvarı bu renk boyamış, bu niye böyle yapmış diye diye, beğenmeyerek, şikayet ederek, rahatsız olarak dolanıyorum.

Dünya çok kalabalık sevgili okur. Çok fazla insan var ve bu kadar insanın ne kadarı gerçekten gerekli çok emin değilim. Gerçi eminim de şimdi bunu burada yazmayayım. 

Kendine iyi bak sevgili okur. Dinlenmeye çalış. İnsanları görmemeye çalış. Bir şekilde onlarla yaşamayı öğrenmek zorundayız yapacak bir şey yok. Kabus gibi biliyorum ama bu da bizim çilemiz. 

Sağlıklı ve mutlu bir hafta diliyorum.

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)