Çok acayip her şey sevgili okur. Çok acayip bir dönemden geçiyorum. Çocuğu benimkiyle yaşıt olanlar sanırım benimle benzer duygular yaşıyorlardır. Çok değişik bir dönem.
Önce hatırlatayım, oğlum yazılarımda kendisinden bahsetmemden asla hoşlanmadığı için böyle ortadan ve genelleyerek yazacağım. Çünkü kızıyor sonra bana. Ve çok aksi olabiliyor. Böyle her iki dedesinden de geçen bir takım genetik özellikleri var ki, hakikaten, zor. Böyle aksilik, hızlı ve ani fikir değiştirme, tersine inadına gitme, nuh deyip peygamber dememe falan… Kimi zaman babamı kimi zaman da kayınpederimi görüyorum.
Şaka bir yana, genç insan annesi olmak çok acayip. Konumuz bu. Çünkü çocuk değiller artık. Yetişkin insan artık bunlar. Birey. Kendi kararları var, ne yazık ki demokrasi de var evde. Ben “ılımlı otoriterlik” tarafındaydım ama tutmadı.
Mesela, onun adına bazı işlemleri ben yapamıyorum artık. Telefondaki görevli oğlumu istiyor telefona. Çünkü reşit. Onun söylemesi, onun yapması gerekiyor. Mesela okulunun mezunlar derneğine üye olması sebebiyle çeşitli avantajlardan faydalanabiliyor ve o bizi yanında götürürse biz girebiliyoruz, o bizi sokarsa kullanabiliyoruz, o onay veriyorsa biz yapabiliyoruz falan. Böyle.
Karşında yetişkin bir insan var. Diyor ki ben düşündüm ve böyle yapmaya karar verdim. Böyle hebe hebe kalıyorsun. Bi konuşsaydık falan diyorsun neyi konuşucaz diyor. Teknik olarak hazırlık okuduğu için liseden bu yıl mezun olan, hazırlık okumasaydı üniversitede olması gereken bir genç adam karşında. Her sabah kalkıp traş oluyor falan. Adam yani.
Mesela, gelip diyor ki ben bir süre kendi evime taşınıyorum. Zaten eninde sonunda bir gün ayrılıcaz hem ben biraz kafamı dinleyeyim. Hem siz alışın benim sürekli etrafta olmamama, hem kedi alışsın. Çantasını falan topladı kendi evine geçti. O tarafta bir spor salonuna üye oldu. Ben gittim eşyalarını yerleştirdim, sildim süpürdüm çıktım. Yani toptan gitmemiştir herhalde, haftanın 2-3 günü gelir sanıyorum. Gelir herhalde, bilemiyorum. Yani iyi ki tek çocuk yapmışım çünkü bu kadar münferit bir karakter için kardeş ayak bağı olurdu. Gitti kendi yaşıyor şu an. Anlaşma yaptık, aradığım açamazsa bile mesaja atacak. Cevap yazamasa da mavi tık olacak. Bir yere gideceği zaman haber verecek, şuraya gidiyorum diyecek. Zevkli aslında. Bunu da deneyimlemiş oluyoruz şu anda. Mesela yazlığa gider miyiz beraber 3-4 gün dedik babasıyla, ben size haber veririm programımı dedi.
Karışmıyoruz. Ne yaptığını bilmeye çalışıyoruz elbette ama karışmıyoruz. İki sebepten, 1) karıştırmıyor zaten, 2) aramızda bir güven ilişkisi var. Garip bir şekilde aklını kullanacağına, muhakemesine, kararlarına, zekasına güveniyoruz. Daha çok genç olduğu halde bize o duyguyu vermiş. Ciddi bir çocuk bizimki. Ciddi bir tip. Arkadaşlarıyla güler eğlenir falan ama laubalilikten hoşlanmaz. Sınır koymayı bilir. Bir de acayip terstir. O yüzden kafamız bir tık rahat. Ama bir tık.
Çünkü çok klasik olacak ama çocuğuma güveniyorum da çevreye güvenemiyorum. Mesela saati, telefonu, cüzdanı diye başına bir şey gelir mi, böyle Afganı Pakisi başına iş açar mı diye korkuyorum. Düşünsene , ay Allahım sen koru, beni bununla sınama Yarabbim. Hiçbirimizi evlatlarımızla sınama.
Korkuyorum yani.
Sürekli tembih tembih yapıyorum, bunaltıyorum da bir miktar sanıyorum, on kere söyledin falan diyor bana…
– Anne on kere söyledin, on kere, on
– Annelik müessesesi böyle bir şey, hep söyliycem, yine söyliycem
– Duymuyorum ben artık ama, nötr oldum
– Ben anlamam. Karşıdan karşıya geçerken dikkat et, iki kulaklığını da takıp sokakta dolaşma, İstanbul kartını ayrı taşı her seferinde cüzdanını açma, birisi cüzdanını, telefonunu, saatini almak isterse hemen ver, sakın kavga etme, kimseyle itişip kakışma insanlar silahlı falan dolaşıyor, manyak dolu ortalık, içkili araba kullanmayın, taksiye binin, kaldırımdan yürü, daima iyi yerlere git hiç saçma yerlere gidip ite kopuğa bulaşmayın, it kopuk size bulaşırsa da oralı olmayın, yürüyün gidin oğlum. Hiç gurur yapacak bir şey yok. Köpek sana havlayınca sen ona geri havlıyor musun? Böyle düşüneceksiniz.
– Anne on kere söyledin
– Annelik meselesi böyle işliyor, yine söyliycem, hep söyliycem.
– …………..
Zor işler. Genç insan annesi olmak da başka bir durummuş gerçekten. Alışmaya çalışıyoruz küçük oğlumuzun yetişkin bir insan olup kendi hayatını kurmasına. Çok güzel duygular bunlar tabii. İnsan çok değişik hissediyor. Hem onun bireyselliğini destekliyor hem hiç uzaklaşmasın istiyorsun.
Bu dönem de böyle bir dönem. Gömleklerini asarken birlikte ritm atölyesine gittiğimiz zamanlar geldi aklıma. Ne çabuk geçti zaman.
Allah hep iyi günlerini göstersin, hepsinin, hepimizin çocuklarının. Hep güzel şeyler anlatalım birbirimize.
Sağlık ve mutluluk dolu bir hafta dilerim.
XXX
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)