Twitter’a bakmayı bıraktım ve hayatım değişti sevgili okur. Dünyadan bihaberim, eskiden saniyesinde öğrendiğim şeylere dair fikrim yok artık, biri bir şey anlattığında aa öyle mi oldu diyorum ama heyhat, “ignorance is bliss” cidden. Yani neredeyse mavi hapı aldım ve Matrix’in içinde mal gibi yaşıyorum sanki.
Yani neredeyse…
Yani markete her gittiğimde aynı şeylere farklı fiyat ödemesem ve etrafımda bir takım Araplarla kendi aralarında Almanca konuşan Türkler ellerinde ikişer üçer Jack Daniels şişeleriyle fotoğraf çektirmiyor olsa sanki iritasyon yok gibi.
Bu arada böyle bir gözlemim var. Bazı Araplar birbiriyle İngilizce konuşuyorlar. Sanırım aaa İngiliz bu diyeceğimizi sanıyorlar. Birbirlerine ‘yes yes yü go hed, nö yü go hed’ diyorlar ve sanırım biz de “ay hav biritiş of yu” diyeceğiz bu arkadaşlar için. Plan bu sanırım. Sanırım Buraya gezmeye gelen gurbetçiler de aynı sebepten Almanca konuşuyorlar birbirleriyle. İki Türk birbiriyle Almanca konuşunca diyeceğiz ki “aa alman bunlar” ay bu soldaki esmer bıyıklı da Alman imparatoru 3. Frederich’in 4 göbekten küçük eniştesi gibi”.
Neyse konumuz göçmenler değil. Ne bize göçenler ne bizden göçenler. Konumuz biz. Göçemeyenler. Malum buralar artık göçemeyenlerin ülkesi oluyor yavaştan.
Ne yazık…
Bu arada Frederich demişken arkadaş alkole gelen zamlar nedir? Frederik diye bir bira serisi vardı pek beğeniyorduk, 19 liradan 29 liraya çıktı, yuh. Şaraplara viskilere baktın mı? Yaşam şekli vergisi resmen. Adını koyalım bunun. Alkol için insanlardan ayrı bir vergi toplanıyor. Bir nevi yaşam tarzı ek ödemesi.
Vergi demişken Klüp geldi aklıma. Nasıl güzel dizi. 2. Sezon da ilki gibi iddialı belli ki. Tekrar yüzleşme zamanı yani. Varlık vergileri, yağmalar derken kendi ülkemizde kendimizi daha çok “azınlık nüfusa” yakın hissediyoruz sanki.
Ne tuhaf…
Tam planladığım gibi gelişiyor aslında olaylar. Yaşlılığımda emekli askerler gibi balkonda oturup olan bitene müdahale etmeyi, sağı solu arayıp şikayet etmeyi planlıyordum. Tam da öyle olacak gibi. Memnuniyetsiz, aksi ve sürekli muhalif… De kimi kime şikayet edeceksin? Ben sanıyordum ki aa yanlış park etmiş falan deyip trafik polisi arayacaktım, çekici çağırtacaktım… Hey yavrum hey… Rüzgarda kalmış genç kız gibi eteğimizin önünü mü arkasını mu tutacağımızı şaşırmış durumdayız şimdi.
Düşünsenize şöyle dertlerimiz vardı, “ay ya Avrupa birliğine girmek için kokoreç yasaklanırsa, ay mandalina kabuklarını camdan dışarı atmak nedir” falan.. Böyle dertlerimiz vardı.
Dertlerimizi özleyeceğimiz aklımıza gelir miydi? Ne güzel günlermiş meğer.
Neyse, Atahan bu yıl üniversite sınavlarına hazırlanıyor ve inanmazsınız burada kalmak istemiyor. Hayret değil mi? Bu kısımda bakalım olaylar nasıl gelişecek. Hayırlısı olsun hakkımızda. Bizim de sizlerin de.
Biz diğer taraftan kelimenin tam anlamıyla expat gibi yaşıyoruz. Artık şehir gezmesi yaparken falan dükkanlardan bizle başka dilde konuşuyorlar, tipimiz de “buralı” değil sanırım, tavırlarımızda. Muhtemelen karı koca birbirimizle İngilizce veya Almanca değil Türkçe konuştuğumuz için buradaki yabancı okullardan birine öğretmen olarak gelip Türkçe öğrendik veya konsolosluk görevlisiyiz sanıyorlar. Ben Sarhan bak diyorum dayı “yenge come come ten dolars” diyor lokumcu.
Herkesin şirazesi kaydı bence, olan bu.
Bizim son zamanımız da böyle geçecekmiş demek ki. Ne yazık.
Neyse önce sağlık sevgili okur. Sağlık olduktan sonra gerisi kolay. Covid falan derken diğer işler unutuluyor. Belli bir yaştan sonra özellikle, sakın, meme kontrollerini ve smear testini atlama. Kocan gitsin prostat kontrollerini yaptırsın. Unutma üreme organlarımız sıkıntılı. Düzenli kontrol edilmeleri lazım.
Kendine iyi bak. Biz birbirimize lazımız daha.
Güzel bir hafta dilerim.
XXX
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)