Merhaba sevgili okur, geçen hafta yoktum biliyorum. Bazen yetiştiremiyorum yazımı, bu dönem biraz hareketli geçiyor. Şöyle diyeyim sana check-up’a girmem gerekiyor ama her ay bir sonraki aya atıyorum, Haziran’dan beri hem de. Bir türlü olmuyor, denk gelmiyor.
Bu vesileyle hatırlatayım, göğüs ultrasonunu, mamografini, smear testini lütfen ihmal etme. Etmememiz lazım, hele bizim yaşımızda. Sağlık kontrollerini atlamamak lazım. Biliyorum mecbur kalmadıkça hastaneye gitmiyoruz falan ama araya covid meselesi girdi, bu işler bir hayli sarktı sanki. Doğru değil bu da.
Yazıya böyle başladık madem kısa kısa gündemden bahsederek devam edelim mi?
XXX
Dışarda yürürken kulaklıkla siyasi analizleri dinliyorum. Hem sıkılmıyorum hem olan biten hakkında 3-5 fikrim oluyor işte. Daha çok sıkılmamak için aslında. Neyse bir konuşmada bir profesör dedi ki (hiç hatırlayamıyorum adını) hiçbir şey eski haline dönmeyecek. Seçimlerden sonra yani.
Bu aslında kötü bir şey değil. Her şey eski haline dönmemeli çünkü eskide de maraz bir takım durumlar vardı. Yeni, gelişmiş, hatalardan derslerin çıkarıldığı, güncellenmiş ve daha iyi olmuş bir bize dönüşmek en güzeli. Ve umuyorum böyle de olur. Benim şöyle bir endişem de var yalnız yan tarafta. Ben kalmasını isteyeceğimiz şeyleri de yitirdiğimizi düşünüyorum ne yazık ki.
İnsan olarak birbirimize sevgi ve saygımızda çok kayıplar verdiğimizi düşünüyorum. Birbirimize güvenimizin kırıldığından neredeyse eminim. Belli meslek gruplarının iktidar kavgaları yüzünden tamamen saygınlığı bitti toplumda. Belli işler yapılamaz oldu. Belli değer yargılarımız yıkıldı.
Ben -ne yazık ki- kaliteli ve iyi insanlardan oluşmuş bir toplum olabilmek yolunda en ana damarların kesildiğini düşünüyorum. İnsanların kendine olan saygısının yani. Güce yakın olabilmek için en “kelli felli” denecek insanların dahi nasıl böcek gibi davrandığını ibretle izledik. Bu bir şeyleri değiştirdi hepimizde. Birbirimize bakış açımızı değiştirdi. Olaylarını değerlendirirken verdiğimiz değeri değiştirdi, düşürdü. Buradan dönüş yok bence.
Birgün bu toplum yaralarını sarabilirse eskisi gibi olamayacağımızdan neredeyse eminim. Bunun olumlu ve olumsuz tarafları var elbette. Ancak korkarım olumsuz tarafları çoğunlukta olacak. Başka bir biz olacağız, bundan demokratik ve özgür olacak olabilirse ama pat diye birbirimizi sevmeye başlamıycaz muhtemelen. Yollar birden açılmayacak, taksi şoförleri şövalyeye dönüşmeyecek, sebzeci daha az kazıklamayacak, üst kattakinin arap plakalı porche’si daha sempatik bulmıycaz, suç oranları pat diye düşmeyecek, ülkeye yayılmış kuşçuluk yapan şeriatçıları pat diye bulup atamıycaz ya da onlar efendilikle gitmeyecekler. Bir hayli içimiz soğuyacak ama birden zenginleşilmeyecek.
Bu yeni koşullarda ama daha adil bir ortamda var olmaya çalışacağız. Benim kafamdaki iyi senaryo bu. Bu da yeterince iyi sanırım. Bundan fazlası olursa da ne güzel, sürpriz olsun işte bize.
XXX
Aşı karşıtlarını çok ciddiye almıyordum. Daha çok gündemde kalabilmek için saçma sapan konuşan bir yığın zibidi diye değerlendirdiğimden herhangi bir yazımda bahsetme gereği bile duymadım açıkçası. Ancak görüyorum ki bunların arasında doktor olanlar var, insanları etkiliyorlar, bu insanlar aşı olmuyor ve ölüyorlar. Çok saçma değil mi? Ha, bir de Ekim ayında biz ölecekmişiz galiba? Aşı olanlar yani. Böyle deli deli şeyler. Bu insanların çılgın komplo teorilerinin etkisinde kalıp aşı olmayan insanlara da ne denir, pes yani.
Oyumuzu bilimden yana kullanalım. Olduk işte aşı, oğlum dahil hepimiz hem de. Bir şey olduğumuz da yok. Ha, yarın bir gün hasta da olabiliriz. Olursak da daha az zarar görürüz sanıyorum. Aklın yolu bir yani.
Tevekkeli değil sarımsak kokusundan durulmuyor. Sarımsakla falan covid önlenebileceğini söyledi galiba biri. Doğrudur, o kokudan yanaşılamadığından bulaştırılamıyordur da. Dolaylı fayda yani.
XXX
Kış yüzünü göstermeye başladı. Lütfen ama lütfen sokak hayvanlarına destek olmaktan vaz geçmeyin. Hasta/yaralı bir hayvan görürseniz bağlı olduğunuz belediyeyi veya İBB’yi arayın. Mutlaka mama bırakın. Evde artan yemekleri sağa sola saçıp hayvan besleyen insanları zor durumda bırakmayın. Faydalı olmak istiyorsanız internetten ucuz kuru mama sipariş verin onu dağıtın. Diyelim tavuk arttı kediye köpeğe vereceksiniz, bir kaba koyun yerken başında durun, artanı/çöpünüzü çöpe atın. Beş dakikanızı alır yani. Arkanızı toplayın. Sağa sola atılan salçalı yemekler yüzünden besleme yapan hayvanseverler mahalle hırtlarıyla papaz oluyor. Kaş yapayım derken göz çıkarmayın ne olur. Hayvanlara yakın durun, hayvanları sevin, korkmayın, sevene/bakana mani olmayın, aksine destek olun. Biz yapmazsak yapacak kimse yok. Bunu tekrar tekrar, hep hatırlatıcam. Biz iyi insan olmazsak kim olacak? KİM? Biz değilse KİM?
XXX
Yeni romanımla ilgili notlarımı gözden geçirdim. Eklemelerimi eksiltmelerimi yaptım. Ne zaman başlarım emin olamıyorum. Ürperti’de okurla paylaştığım o kafayı yaşıyorum. Tam olarak o yani. Yazmam lazım yazmam lazım kafası. Kendimi nasıl darladığımı son romanımdaki kahraman üzerinden okurla paylaşmıştım aslında.
Dur bakalım, ilerleyen aylarda, kış iyice soğuk hava kasvetli oldukça insanın (benim)yazma isteği de artıyor. Konular da bir mikyar agresif olduğundan kışın güzel yazılıyor. Ancak sanıyorum oğlumun üniversiteye başladığı sene başlayacağım yazmaya. O seneye de ne çok şey ekledim. Yüzümü de o sene gerdiricem, yeni romanı da o sene yazıcam, hey yavrum hey, nasıl olacaksa hepsi aynı anda…
Neyse acelemiz mi var? Neydi? Asyalı kadınlar gibi, sakin sakin, usul usul minik adımlarla. Dinlenerek, ballı çay içmeyi unutmadan, dingin ve sakin. O sene değilse bir sonraki sene. Allah sağlık versin de.
Mutluluk diliyorum sana sevgili okur. Sağlık, huzur ve dinginlik diliyorum. Elimizdeki ballı çayın değerini bilerek yaşayabilmeyi diliyorum.
Mutlu haftalar.
XXX
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)