Oğlum Allah olayını sorgulamaya başladı sevgili okur (53). Ben obsesif bir anne olduğumdan bekliyordum bunu, zaten (115). Pedagoglardan ne söylemem gerektiğini öğrenmiştim, öğretmenleri ile kontak halindeydim, diğer annelerden “ilk sorma emarelerini” almıştım falan (266). Ancak;
Atahan: Anne Allah kime denir?
Ben: Hım. Allah içimizdeki güzel duyguları bize veren, iyi şeyler yaptığımız zaman mutlu olan ve ……
Atahan: Niye göremiyoruz Allayı?(445)
Ben: Bak şu an nefes alıyoruz dimi? İçimize hava giriyor ama havayı da göremiyoruz. Allah da aynı hava gibi. Göremiyoruz ama var. Bizi seviyor, koruyor.
Atahan: Nereden koruyor? Nerde evi?
Ben: Gökyüzünde, bulutların arkasında (673)
Atahan: Nasıl düşmüyor aşağıya gökyüzünden. Yer çekimi var. Uçakta mı oturuyor? (Çocuk yerçekimini biliyor ama Allahı bilmiyor, biz “laikler” de bir alemiz yani).
Ben: Hayır, hava gibi ışık gibi olduğu için düşmeden durabiliyor.
Atahan: Kaan Allah her yerde dedi.
Ben: (eyvah) O şimdi şöyle oluyor yavrum….
Atahan: Yani odamda mı, dolabımda mı, gece biz uyurken eve geliyor mu, ben korkuyorum, eve gelmesin, uzaktan baksın ama ben çiş yaparken bakmasın, çünkü tuvallete yanlız giriyoruz
Ben: Atahan o öyle olmuyor, hiç endişe etme. Yanlız ben bunu nasıl anlatacağımı bilemiyorum sana. İzin ver Demet Öğretmen (okul pedagoğu) ile konuşup bunu sana nasıl anlatmam gerektiğini öğreneyim,
Atahan: Anne sen de hiçbişi bilmiyosun yaaaaaa. Cahil misin sen?
Ben: ………. (1442)
Bunları bekliyordum ama yine hazırlıksız yakalandım. Adım da cahile çıktı. Oğlum benden memnun değil bu ara. Etek giymediğim için “kız gibi” giyinmediğimi düşünüyor. Kaan’ın annesi benden güzel giyiniyormuş. Ben ne yapsam boş, Atahan için başarı “güzel giyinen anne” olmakla ilişkili. Çünkü Atahan daha altı yaşında. Peki Nüzvik kaç yaşında? Bu kadar eski ve köklü bir derginin böyle delirmiş insanlara teslim edilmesi ne kadar doğru (1883)? Sevgili okur, şimdi bu numara olayı ne iş diye düşünüyorsunuzdur. Ben sayfama sığamamaktan şikayet ettikçe Nüzvikçiler bana vuruş saymam gerektiğini dair tırışka bilgiler vermeye başladı. Önce vuruşarak değil konuşarak iş yapabileceğimiz konusunda onları ikna etmeye çalıştım, ancak vuruştan kasıtları harf sayısıymış. Sayarak yazacakmışım! O zaman “sığamıyorum” diye sızlanmama gerek kalmazmış. Deli bunlar yahu. Politika yazsam tamam ama sayarak mizah mı yapılır? “Aa kaç kelime yapmışım? 2812, hım, o zaman 2813’de ilk şakayı yazayım, 3214 de ikinciyi…” bana buldukları “çözüm” bu! Sevgili okur, öyle bir yerde askerlik yapıyorum ki, bu saatten sonra beni hiçbirşey şaşırtamaz. Az diyalog yazarsam kaç çok diyalog yazarsam kaç vuruş yaptığımı bulacakmışım, sonra yazıdan sayfa ortası resmi ölçüsü kadar yer düşecekmişim, bu arada komik olacakmışım ama komik olurken Nüzvik’in büyük resmini de unutmadan, global olaylara yerel bir bakış açısı vererek, parantez içinde bilgilerimi sunarak, yazımı tamamlayacakmışım. Bu kadar matematik içinde “şaka” yapmayı nasıl becericem diyorum, “beceremeyecek adamın burda işi yok” diyorlar iyi mi? Bunlar benden yakında kulağımdan kuş çıkarmamı falan da bekler. Görün bakın o da olur. (3117) Hıı! Üçbinbeşyüz’ü bulmadan oğluma geri döneyim!
Atahan: Anne Allah’tan birşey istersek kabul ediyor mu?
Ben: Makul birşey istiyorsan olabilir. Ne isteyeceksin?
Atahan: “Pavır Rencır”, kırmızı rencır, kırmızı güç, ateş gücü yani
Ben: Onu benden de isteyebilirsin yavrum
Atahan: Niye sen Allah mısın?
Ben: !!!!! Oof! Tabiki hayır! Yani o benim yapabileceğim bir istek.
Atahan: Peki senin yapamayacaklarını Atarürk’ten istesek?
Ben: Ne alaka yavrum ya?
Atahan: Onu görebiliyoruz ya ondan. Alllah’ı göremiyorum.
Ben: Atatürk’ü nerde gördün oğlum? Beraber boyama mı yapıyorsunuz?
Atahan: Saçmalama anne yaaa! Okulda resmi var. 23 Nisan’da okula gelicek.
Ben: Atatürk mü gelecek?
Atahan: Evet bize bayram hediye etmeye gelcek. Sen arasana bi telefonla pavır rencır için
Ben: Şimdi bana müsade et ben bu konuyu bir Demet Öğretmenle konuşup sana öyle …
Atahan: Anne sen de hiçbişi bilmiyosun yaaaa. Atatürk’ün telefonunu bilmiyosun, Allah nerde bilmiyosun, pavır rencır kırmızı gücüm de yok. Bıktım ya!
Ben: Saaaarrhaaaaaaannnnnn!!!!!! (4140)
Şimdi ana fikiri verip yazıyı topluyorum. Böylelikle beşbinbeşyüz gibi yazıyı bitirmiş olabilirim. (4245) Anneyseniz, doğurduysanız yani, herşeyini hoşgöreceğiniz, sizi değil arkadaşının annesini daha çok beğense de, “sen Allah mısın” gibi Zerdüşt sorular sorsa da, yaptığı herşeyde neşeli birşeyler bulabileceğiniz bir parçanızdır evladınız. (4889) Bununla birlikte aynı şeyi Nüzvik insanları için söylemem mümkün değil. Birincisi yazıişlerini ben doğurmadım, ikincisi sanatıma yapılan “sayarak komik ol” muamelesini de hoş görebileceğimi –doğursaydım bile- sanmıyorum.
Ben: Serhat (Gürpınar) Abi’nin ilüstrasyonunu küçültelim mi azcık
Uğur: Olmaz!
Ben: Selçuk Bey’e söyliycem seni
Uğur: Selçuk Bey izin vermiyor zaten
Ben: (koşturarak odasına girip) Selçuk Bey, Uğur’a bişi der misiniz! Sayfa ortası resmini küçültmüyor. Yazımı sığdıramıyorum.
Selçuk Bey: …….(yüzünü ekşitiyor burada)….. Küçültemez, sığdırın!
Ben: (hışımla odadan çıkarak): Valla Uğur, Selçuk Bey çok kızdı. Mehtap ne diyorsa yapsınlar, gelmiyim oraya dedi!
Uğur: !!!!!!!
Ben: Git sor inanmıyosan, oyar ama söyliyim
Uğur: Tamam, az bişi küçültiyim ben yanlardan madem
Ben: Hah şöyle… (5298)
Bu yazıdan üç gün sonra telefonda
Kürşad (Oğuz): Yazıyınızı okudum, yanlış saymışsınız
Ben: Nasıl yani?
Kürşad Bey: Boşlukları da sayacaktınız, siz sadece harf saymışsınız
Ben: …
Kürşad Bey: Tekrar sayıp, 1000 vuruş kısaltıp, rakamları düzeltip öyle yollayın
Ben: …
Kürşad Bey: Komik de olmamış ayrıca! (5605)
çok çok gülerek okudum her zamanki gibi, Allah'ı anlatmak tamam da ben ölümü anlatamıyorum aynı yaştaki Berke'me, birde şu aralar kendisi çok hastalandı, çevremizde hem genç hem çocuk malesef çok ölüme tanık oldu, hasta oldular desem ben de hastayım diyor, kızlara özgü desem hastalıkları sınıftaki kızlar neden yaşıyor diyor, mezarlıkların altında evler falan var oraya gömülenler orada yaşıyor sanıyor, ben nasıl anlatacağımı bilemiyorum, internet, pdegoglar falan yetmiyor bana yani:)) işimiz zor Mehtap hnm.. çok zor…
Kizima anneannesinin oldugunu soyledigimde oyle cok agladi ki, sarildik agladik o zaman daha 3 bucuk yasinda idi, anneannen cennete gitti dedigimde anne ne olur bizde gidelim nenemi ben cok ozledim diye oyle agladi ki, bizde gidecegiz sonra oraya dedim, dua edecegiz O'nun arkadasindan dedim, zor bela sakinlestirdim ikna ettim,
aradan epey bi zaman gecti kahvaltida idik yengem erkek kardesimin oglunu seviyor arif emre'nin anneannesi turkiyede dedi ve benim kizim oyle gururla benim anneannem cennette biz sonra O'nun yanina gidecegiz dedi ve kahvaltisina devam etti.
Bazi seyleri cocuklara anlatmak anlayacaklari sekilde biraz zor oluyor ama, anladiklarini gormek tesellimiz.
Yureginize saglik guzel bir yazi