Kadınların zaman zaman cinsel kimlik bunalımları yaşadıklarını biliyoruz artık değil mi? Erkekler de yaşıyor illaki ama kadınlarınki görsel anlamda daha (yuvarlak demeyelim) (şık?) cazip (bu oldu) olduğundan daha göz önünde oluyor. Kimi kadınlığını yeni ya da yeniden keşfediyor ve bu keşif esnasında bizleri de görgü tanığı yapıyor, kimi kadınlığına küsüyor ve yine bizi görgü tanığı yapıyor. Medyada yaşanan bu buhran halka da yansıyor tabi. Pekçok şey “normal” oluyor zaman içinde çoğumuz için. Bana normal gelmiyor sevgili okur. Zaman zaman bana “toplu bir delilik” yaşıyormuşuz gibi geliyor.
Rhode Island’da yaşadığım dönemde yanımdaki evde kalan kızla yatak odalarımızı bir duvar bölüyordu. Onun yatak başı duvara çarparken ben diğer tarafta ertesi gün gireceğim sınav iyi geçsin diye Yasin okumakta olduğum birgün kararımı verip taşındım. Düşünüyorumda gençliğim cinselliğini özgürce yaşayanlarla mücadele etmekle geçti oysa ben şehirli bir kadınım (bu ne demekse). Bir keresinde alt kat komşumdan gelen seslerden çok rahatsız olduğum için bizim balkondan onların balkona kovayla su dökmüştüm. Ne alaka, neyi söndürmeye çalışıyordum inanın ben de bilmiyorum. Panik içinde aklıma ilk geleni yaptım sadece. Sarhan anlayamadığım bir şekilde benden çok utanmıştı o akşam.
Sarhan: Niye su? Neden?
Ben: Ne biliim, böyle harş diye dökülünce bir dururlar diye
Sarhan: Niye ama, niye kovayla su?
Ben: Ben de bilmiyorum
Sarhan: Bir kova su. Üşenmedin taşıdın onu banyodan
Ben: ….
Sarhan: ben bi bardak su istesem getirmezsin
Ben: …..
Sarhan: Noldu?
Ben: Millet aşağıda kedi gibi miyavlaya miyavlaya çiftleşiyo ondan rahatsız değilsin, ben alt kata balkondan kovayla su döktüm diye sosyeteni mi bozdum, ne iş?
Sarhan: Ya bırak allahaşkına
Ben: Benim bu egzantrik yönlerimi, süprizlerle dolu yapımı, beklenmedik hezeyanlarımı sevgiyle kucaklayacağın yerde verdiği tepkiye bak. Niye böyle?
Sarhan: Of
Ben: Sorun kovada diil mi? Kova değil “eviyın” su şişesi kullansaydım daha mı az “incinirdin” onu biliyim ben, ordan kanaat notu vericem.
Sarhan: Git allahaşkına
Ben: Sen benim kıymetimi bilmiyorsun. Şu alt kattaki mezo soprano kadar kıymetim yok gözünde, yazıklar olsun
Yaz bana iyi gelmedi sevgili okur. Birileri soyunup dökünürken alkış tutan başkaları, plajlar olsun, gece klüpleri olsun ya da yazarlar farketmez, herşey bir garip gelmeye başladı bana. Öte yandan düşlünüyorum da bana garip gelmesinin kimse için bir değeri var mı? Elbette hayır! Freud hayatta olsa evire çevire yorumlardı beni belki ama benim değiştirilen bikini sayısından, ahşap iskelede turlamaktan daha mühim meselelerim var. Ben “yaşlandıkça kadınlığını yeniden keşfeden” hemcinslerimin aksine unutkanlık yaşıyorum.
Ayşenil: Şuraya park edebiliyor musun?
Ben: Bilmiyorum
Ayşenil: Şuraya gir, işimizi halledip dönelim hemen
Ben: Bi deniyim o zaman
Yoldan geçen bir adam (YGBA): Öyle olmaz hanfendi, öyle giremezsin oraya
Ben: Kim diyo?
Ayşenil: Allahım hayır ya! Yine değil lütfen
YGBA: Öyle giremezsin çarpacan arkana şimdi. Çık sen, paralel gel
Ben: ……
Ayşenil: Hah! Şimdi oldu
Ben: Ya bu canına yandığımın matematiği niye heryerde karşıma çıkıyor ya
YGBA: ????
Ben: Benim okul hayatım biteli çok oluyor niye hala karşılaşıyoruz, niye başka mahallelerde yaşayamıyoruz
Ayşenil: Üzülme yavrum tamam
Ben: Paralel hangisiydi, ya, nasıl dur diyo bana şimdi
Ayşenil: Şu arabanın tam yanında dur yani. Yani eşittir işareti gibi. Onu bilebildin mi?
Ben: Bildim bildim. Ben sana çarptıktan sonra gelen diil mi o.
Ayşenil: Hadi ordan! Gir şuraya işimizi halledip gidelim
Ben: Ben oraya noktalı virgül gibi gireyim de Pascal’ın ruhu şad olsun
Ayşenil: …..
Ben: Ne?
Ayşenil: Pascal ve noktalı virgül ne alaka Mehtap
Ben: Bilmiyorum. Belki paralel evrenden tanışıyorlardır dedim.
Ayşenil: …….
Ben: Ehihehee, hafıza zayıf ama beyincik zehir gibi çalışıyo dimi, ehihe
Ayşenil: …..
Ben: Omurilik soğanı mıydı yoksa?
Yaşlılık her kadına başka şekilde vurur. Kimi yaşlandıkça açılır saçılır, kimi yaşlanır ama hala gençkız tavrındadır ki en acıklısı budur. Kimi yaşlandıkça daha seksi olduğuna hakikaten inanır. Kimi bırak “kendini yeniden keşfetmeyi” falan bildiklerini de unutur. Sonuç ister meme başını kapatarak poz vermek olsun ister paralelin ne olduğunu unutmak farketmez. Ortak noktamız aynıdır. Zamanın vurmadan geçtiği kadın yoktur. Sadece bazılarımız bunu sükunetle karşılayacak kadar aklını yitirmemiştir henüz…
Anneysen illaki, plajlar, gece klüpleri daha bir uzak kalıyor insana, bir garip geliyor. Hele ki bizler Halide Edip Adıvar'ın Sinekli Bakkalı'ndaki Rabia gibi yetiştirildiğimizden tüm kadınlığımız dolap içinde ya da yorgan altında geçiyor. İşte o cinsel kimlik bunalımı dediğimiz nokta, bardağın taştığı o son noktadan ibaret aslında. Biri çıkıp sen kadınsın diyor, ondan sonra memelerinden, biraz çıkık popondan utanmak yerine bu benim diyor aksine gururlanmaya başlıyorsun.O noktada da, kimi kadınlar meme uçlarını kapatıp fotoğraf çektiriyor, kimi paraleli unutuyor.Ben de kısa bir süre öncesine kadar, pantolonumun içinde olmasa da ruhum erkek, tavrım erkek, yürüyüşü, küfürü bile erkek bir kadın olmuş çıkmıştım. Sonrasında pantolonumu çıkardım, babaanne donlarımı yaktım. Artık bir kadınım, eskisinden daha fazla mı? Hayır ama yine de farkındalığımı seviyorum…Tüm kadınlara sevgilerle….