Mesela ismini vermek istemediğim bir Nüzvik Genel Yayın Yönetmeni var (kendisine ST diyelim)
Selçuk Tepeli editör yazısında Nüzvik okurunun profilini yazdı. TNS PIAR tarafından yapılan BIAK Dergi Okur kalite araştırmasının sonuçlarından biri de Nüzvik okurunun yaş ortalaması hakkında bilgi veriyor. Buna göre biz 25-44 yaş grubuna en çok ulaşan dergilerden biriyiz. Üniversite öğrencisi okurlarımız olduğunu da bize gelen okur mektuplarından zaten biliyorduk. Hal böyle olunca ben de iş dünyası hakkında genç okura sesleneyim dedim. İş hayatı ilginç bir yer olabilir. Kendinizi –aynı benim gibi- eğitimini aldığınızdan farklı bir konuda bambaşka bir yerde çalışıyor bulabilirsiniz.
Sevgili okur, ait olmadığın bir dünyaya kendini kabul ettirmeye çalışmak zor bir şey. Zor ama aynı zamanda seni benzersiz kılıyor. Üniversite yıllarında hocalarımdan birinin dediği gibi; “herkesin uyduğu bir yerdeki başkası olmaktan daha taze ne olabilir?” O bunu yabancı öğrencilerin uyum sağlamaya çalıştığı yeni dünya için söylemişti. Bu işyeri için de geçerli olabilir.
İş hayatında yersiz duygusallık iyi olmayabilir.
Yenal: Niye bu kadar kısa geldi bu röportaj?
Ben: Ben kısalttım biraz
Yenal: Sen hepsini yaz beraber kısaltırız
Ben: Şimdi gaza geldi bazı şeyler söyledi ama ben zor durumda kalmasın diye koymadım onları
Yenal: Öyle otosansür yok, sen hepsini yaz beraber keseriz
Ben: Şimdi Yenal’cım…
Yenal: Yine arkadaş oldun röportaj yaptığın adamla dimi? Ver şu teybi
Ben: ….
İş hayatı bazen durup yeniden başlamak demek olabilir. Önceden çalıştığım yerlerde ben hep bağıran tarafta olmuştum. 30’lu yaşlarında, sarışın, yurtdışından yeni gelmiş bir kadın olarak kendimi kabul ettirebilmem için hep en üst oktavdan konuşmam gerekti. Sevmediğim bir şekilde, sadece büyük harflerle, altı çizili ve kopkoyu olduğumda lafımı geçirebiliyordum. Ama lafımı geçirebiliyordum sonuçta. Oysa şimdi herşey allak bullak. Mesela ismini vermek istemediğim asabi bir Nüzvik Genel Yayın Yönetmeni var (kendisine ST diyelim). Aramızda şöyle konuşmalar geçiyor;
Ben: Ben öyle düşünmüyorum
ST: Öyle mi? Nasıl düşünüyorsun?
Ben: Bence kullanabiliriz ne var?
ST: Ha “sence” öyleyse mesele yok! Biz ne tartışıyoruz ki zaten! Arkadaşlar “Mehtapca” kullanabilir mişiz! Sorun halloldu!
Ben: ….
ST: Biliyor musun ben ne düşünüyorum?
Ben: …
ST: Şimdi böyle cart cart konuşuyorsun ama ben olmasam sen şimdi evinde çorba karıştırıyordun
Ben: Peki biliyor musun ben ne düşünüyorum…
Çağla (Kalafat): Mehtap sen gelsene bu tarafa biraz
Şimdi Plato demişki, bilge insan söyleyecek sözü olduğu için aptallarsa sırf söylemiş olmak için konuşur. Ben ikinci gruba giriyorum bu durumda kabul. İnsan patronuyla kavga etmemeli ama ben kızsam da çok fena profesyonel olduğumu ve hiç çaktırmadığımı düşünüyordum;
Çağla: Hasta mısın sen onu anlayalım
Ben: Ay belli oluyor mu sinir yaptığım, ben belli etmediğimi düşünüyordum
Çağla: Haa, sen kendini “poker face” falan sanıyorsun o zaman
Ben: …
Çağla: Senden konkenci bile olmaz, ben sana o kadar diyim
Ben: …
İş yerinde direnişle karşılaşsak da vazgeçmiyoruz. Yılmıyoruz sevgili okur. Durup durup taruz tazeliyoruz. Ancak önemli bir nokta var, yapamayacağımız şeyleri de yaparmışız gibi söylemiyoruz. Patrona boş zarf atmıyoruz.
Ben: Sen böyle sinir yapıyorsun ya, benim çok fena asabım bozuluyor
ST: …
Ben: Böyle devam edersen ben gider Deniz (Alayat) ile çalışırım, Mother and Baby’de yazarım. Oh kafam rahat, kadın kadına. Ses yok, gürültü yok, huzur içinde çalışırım
ST: İstediğin yere gitmekte serbestsin ben gidene kal demem
Ben: …
ST: …
Ben: Ben sana bi kahve getiriyim sen sakinleş
Sevgili okur hayatta vazgeçmeyeceğin şeyler olmalı. Olabilir, iş hayatında blöfün de görülebilir. Boşvereceksin. Baktın ki karşı taraf pes etmiyor, sen de direnmeye devam etmelisin. Maksat arıza çıkarmak olsun. Sinirlendiğin kişiyi rahatsız etmeyi başaramıyorsan onun çalışanlarını rahatsız edebilirsin. Benim için bu kişi ekonomi editörümüz.
Ben: ehehehe
Metin (Under): …
Ben: Metin 4’de 1’i yüzdelik oranda söylesek kaç oluyo?
Metin: …
Ben: Metin babamın üç lirası vardı, bir lirasıyla kardeşime ciklet aldım, ehehe
Metin: …
Ben: Metin iki kere iki?
Sevgili okur önerilerime kulak ver. Bak, benim düştüğüm hatalara düşersen başına gelecekler hakkında fikir sahibi oldun. Ha diyelim ki sen de benim gibi bir adamsın. Üstüste hata yapar ve buna rağmen kovulmazsan iki şeye delalettir. Ya çok yeteneklisin diye tolere ediliyorsun ya da malum her iş yerinde engelli çalıştırma mecburiyeti var. Zihinsel engelli kapsamında boşluk dolduruyorsun. Her iki şartta da rahat olabilirsin. Yerin sağlam demektir.
Geçmişe dönüş yapayım dedim bu yazını gördümm…. İyi fikir seninki ben 17 yıldır aynı şirketteyim adam yüzüme karşı karalistemdesin diyor genede kovmuyor düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum bu adam beni niye kovmadı diye en sonunda sayende buldum… Engelli zorumlulugunu benınle karsılıyor 😀