Sevgili okur bırak gündemi, ekonomiyi, politikayı, her şeyi koy kenara. Gel kadın kadına kendi aramızda sohbet edelim biraz, ay yeter, öf!
Ay içimiz dışımız Türkiye oldu yahu, bu ne
… Neyse…
Uzun zamandır, konuşmalar esnasında, kendimle ilgili bir şey söylerken “şekilci” olduğumu ifade ettiğimi fark ettim. Ve bu beni düşünmeye itti. Kendimle ilgili evet. Evet, biliyorum zaten kendimle dolmuş taşmış bir insanım, bu yetmez gibi…
Öyleyim, evet. Kendime karşı çok acımasız ve şekilciyim.
Bir zamandır dilime doladığım bir durumu bugün seninle paylaşmak istedim sevgili okur.
Hep mi böyleydim hatırlayamıyorum. Değildim sanıyorum, bu kadar değildim en azından. Daha rahattım, kendimle daha barışıktım galiba, çünkü daha gençtim. Gençken kendinle barışık olmak daha mı kolay ne? Yaş ilerledikçe ister istemez şuram şöyle mi buram böyle mi diye incelemeye başladım. Kendime karşı acımasızca eleştirel olduğum kadar hakkımı da teslim edeyim, kilo ve görüntü anlamında genç kızlığımdaki kadar iyiyim denebilir. Neredeyse yani. Kilomu düşük tutmayı beceriyorum (şimdilik en azından) ve spora devam ettiğim için belli kas çizgilerini muhafaza edebiliyorum hala. 17 gibi değilim elbette ama kendi segmentimde, yani 47 için iyiyim.
Ancak gel gör ki tüm vitaminlere, botoxlara, prp’lere, kolajenlere, kremlere, serumlara rağmen cildim yaşlanıyor. Eskiden yaldır yaldır güneşlenirdim artık yapmıyorum. Yazın şemsiyenin altından çıkmıyorum. Mutlaka 50 faktör koruma kullanıyorum ve tatilden dahi amele yanığım düzelmeden dönüyorum. Çünkü cildime iyi bakmaya çalışıyorum ama belli şeylere mani olamıyorum.
Dolgu olayı tam kabus. Bir kez yaptırdım, ay sevgili okur çok komik bu. Burnun iki tarafından dudaklara doğru inen çizgiler vardır ya hani, heh, ben oraya dolgu yaptırdım. Annem de bilmiyor, birkaç gün sonra bize geldi. Evdeyiz, baktım annemin yüzü değişti. Ne oldu falan dedim, gitmemi istiyorsan söyle ne surat asıyorsun dedi…. Dedim anne deli misin? “Yüzün düştü” dedi kadın yav. Anne dedim dolgu o dolgu. Yüzüme dolgu yaptırdım o sebeple böyle eblehlikle suratsızlık arasında saçma bir görüntüdeyim şu an. Oysaki genç görünmem gerekiyordu. Yok dedi annem. Genç falan değil aksine çok kötü görünüyorsun. Sanırım 3-4 sene oluyor bu yaşanalı. O oldu sevgili okur. Bitti dolgu mevzusu benim için. Gerçi botox da fazla kaçınca böyle şeytani bir hal alıyor yüz ama yine dolgu gibi değil bakma. Bir de daha çabuk geçiyor botox. Bir şeyler yolunda gitmese de 6 ayda olay sıfırlanıyor. Dolgu böyle mıh gibi duruyor yav. Berbat bir şey. Bana olmadı diyeyim ya da.
Neyse demem o ki;
Ben: Tatlım ben yüzümü gerdiricem.
Sarhan: ……. Gerdiricem derken?
Ben: Sinirlendiricem yüzümü ben. Huzursuz edicem. Öfkelendiricem. Kastırıcam.
Sarhan: ….. Hayatım ne anlatıyosun ya?
Ben: Cerrahi müdahale diyorum. Yüzün ortasından tutup kulaklara doğru çektirip fazla deriyi kestirip attırıcam Sarhan.
Sarhan: Çocuk üniversite sınavlarına falan hazırlanırken seninle uğraşamayız yalnız.
Ben: Yok yok tabii. Sınav faslı bitsin öyle, iki sene sonra falan.
Sarhan: Ciddi misin? Yüzün yani bu?
Ben: Evet, ilk etapta omuz başlarımı gerdireyim demiştim ama yüz daha makul geldi sonradan.
Sarhan: Allah Allah, iyi peki.
Ben: Doktorum da belli, nefis bir cerrah, yapayım gitsin bence.
Sarhan: Peki, nasıl istersen, senin bileceğin şey sonuçta
Ben: İlk başta çok kötü görünücem yalnız buna hazırlıklı olalım, ben size bazı görseller gösterip seni ve Atahan’ı bu duruma hazırlıycam.
Sarhan: ….
Ben: Evdeki bütün aynaların üstünü örtelim ilk etapta, ben kendimi görmeyeyim,sinirim çok bozulur çünkü biliyorsun biraz şekilciyim…
Sarhan: Tamam… Bakalım olaylar nasıl gelişecek
Ben: ….. Bakalım…..
Ben olayların nasıl gelişeceğini tahmin ediyorum biraz sevgili okur. Çok zor gelişecek. İlk altı ay bin kez falan pişman olacağım. Yüzümdeki her acayip hissi hissedeceğim. Derinin yüze şıp şıp tekrar yapışması, tüm yara iyileşmesi sürecini bir bir hissedip, her bir his için tek tek panik olup, doktorumun asistanına yazacağım. Yüzümün bir tarafı diğer tarafına göre daha şiş olacak, burun ameliyatımdan sonra öyle olmuştu ve o zamanki doktorum yüzümün bir tarafının ödemi daha zor attığını söylemişti. Muhtemelen yine öyle eğri büğrü olacağım. Zaten şiş ve pörtlek gözlerim daha da şişecek. Ben ne yaptım deyip ağlayacağım. Ağladıkça daha da şişeceğim. Kaldım böyle bu düzelmez diye panik olacağım ve altı ayın sonunda fena olmadı ya diyeceğim. Sekiz ay dolduğunda zor oldu ama iyi gidiyor diyeceğim. Bir yıl dolduğunda iyi ki yaptırdım diyeceğim. Kesin. Kendimi daha dinç, dinlenmiş, sağlıklı ve genç hissedeceğim. Kendimden daha fazla memnun olacağım, kendimi daha fazla beğeneceğim. Ama o bir sene kolay geçmeyecek.
Aranızda benim gibi yüzüyle gözüyle oynamayı düşünen varsa sevgili okur, ben böyle durumlarda hazırlıklara daha önce başlıyorum. Şöyle;
-Doktoru araştırıyorum/buluyorum/işlerini inceliyorum/seçiyorum (bu en önemli aşama).
-Yüzümde ne istediğimi görsellerle belirleyip görselleri dosyalıyorum. Doktora tarif ederken bu görsellerle, “ben ne istiyorum” başlıklı bir sunum yapmak üzere kenara ayırıyorum.
-Ne istemediğimi ve nasıl görünmekten endişe ettiğimi gösteren görseller buluyorum. Beğenmediğim işleri doktora göstermek üzere kenara ayırıyorum. Kesinlikle böyle görünmek istemiyorum sunumum için dosyalıyorum.
-Öncesinde doktorla birkaç kez konuşacağım tabii, endişe ve korkularımı anlatacağım. Beklentilerimi güzelce tarif edeceğim.
-Yapacağımız işlemin bu beklentiyi ne kadar karşılayıp karşılamayacağını öğreneceğim. Mesela bu iple asma vs işlerinin benim beklentimi karşılamayacağını bana iki ayrı doktor söyledi. Ben ne istediğimi anlattım onlar bana sen bunla mutlu olmazsın dedi.
-Kendime tabii çok iyi bakıyorum çünkü her ameliyat sonuçta narkoz, yani risk demek. Mümkün olduğunca en sağlıklı halimde olmaya çalışacağım.
-Sigara zaten içmiyorum, nefes sorunu yaşamamak için kardiyovasküler çalışmaları arttırıyorum, utube’dan benzer ameliyat olanların önce sonra yaşadıklarını anlattıkları vlogları izliyorum.
Bakalım sonra olaylar nasıl gelişecek. Muhtemelen çok uzun süre pişman olacağım ama sonra geçecek. Biliyorum.
İki sene sonra kafam değişmezse şimdilik kendimle ilgili, planım bu. Çünkü şekilciyim. Kendime karşı böyleyim ama benim derdim kendimle. İyi görünmek istiyorum, bunu önemsiyorum. Ben, kendim, aynaya baktığımda kendimden memnun olmak istiyorum.
Çünkü gerisi hallolur, yapılır, kolay. Yazarsın, çizersin, orada çalışırsın, ara verirsin, burada çalışırsın. Bir gün az kazanırsın, bir gün çok kazanırsın, bugün bu şehirde yarın başka şehirde yaşarsın. Bugün Türkiye’de yarın başka ülkede yaşarsın. Sektör değiştirirsin, hayat değiştirirsin, ev değiştirirsin, muhit değiştirirsin. Ama günün sonunda kendimle banyoda baş başa kaldığımda yalnız psikolojik olarak ya da insan olarak değil, görsel olarak da kendimden memnun kalmak istiyorum ben. Şu an için iyiyim ama belli ki hayat kendini göstermeye başlıyor ve 2-3 sene sonra bu izler kendini daha da belli edecek. Mesela 60 yaşımda 55 gibi 54 gibi görünmekten hoşlanacağımı düşünüyorum. Hiç fena olmaz bence.
Bu yıl böyle bir kafadayım sevgili okur. Seneye Allah kerim.
Bu vesileyle, kendine iyi bak sevgili okur. Güzel beslen, az ye, sağlıklı ye, spor yap, sigarayı bırak, olayları çok dert etme, açık havada yürüyüşler yap, kadın doktoruna gitmeyi ihmal etme, test ve tahlillerini aksatma, göğüslerini kontrol et, smear testini erteleme. Kremlerini, yağlarını da sür, hiç yoktan iyidir bence, ne yapsak kar işte.
Önce sağlık, gerisi kolay.
Kendinden memnun olduğun bir hafta dilerim.
XXX
Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 17 senedir “yapıcam”.
DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:
www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com
Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)