Doktorların dehşet ilginç bir hayatı var. En aklına gelmeyecek şeyi “başına bu gelebilir” diye kafana sokabiliyorlar. Bakın anlatayım. Ortopedi doktorumla alçı pazarlığı yapıyorum (evet ayağım alçıda). O alçıyı 6 hafta tutma peşinde çünkü zannediyorum bakalım kendi bacağımı dişleyerek koparıp kendimi alçıdan kurtaracak kadar gözüm dönecek mi onu deneyimlemek istiyor. Ben 3. Haftada atele geçmem gerektiğini kendisine anlatıyorum. Çünkü biliyorsunuz ben de Tıp Fakültesi okudum, o bakımdan… Dedi ki; ‘ayağının üstüne basmamam gerekiyor, ya basarsan? Alçı atelden iyi koruyor.’ Ben de diyorum ki ‘basmam’, atele geçersek arada bacağımı havalandırma, yıkama şansım olacak, bunun peşindeyim’.
Basmıycam 6 hafta ama ayağımı havalandırmak istiyorum.
Bunun üzerine doktor şöyle bir olay anlattı; ‘böyle bir hasta vardı, ayağını ameliyat ettim, 6 hafta alçıda kaldı, sonra tam düzelmedi bi 4 hafta kaldı, sonra atele geçtik 4 hafta atelle kaldı, 4. Haftanın sonunda akşam yatarken çıkarmasına izin verdim. İlk atelsiz yattığı akşam gece oğlu rüyasında eve hırsız girdiğini görüyor, bağırarak yataktan fırlıyor, hasta da yataktan fırlayıp düşüyor ve yine kırıyor.’ Ben kanım çekilmiş şekilde bakıyorum o esnada.
‘Deprem oluyor bir şey oluyor, hasta yerinden fırlıyor bütün iyileşme aynı hızla geri gidiyor. ‘
Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi açıkçası. Belki çok acayip değil ama insan başına gelmeden aklına gelmiyor. Ben alçı olayına ilk kez maruz kalıyorum. Daha önce ufaklı büyüklü ameliyatlarım, hareketsiz kalmalarım, yatmalarım oldu tabii. Kaç yaşındayız artık, ateşlenmekten başka dertlerimiz de oluyor ama alçı ilk. Geçen yazıda bahsettiğim üzere, sıkıntıya gelemez bir kafada olduğumdan bu alçı beni çok hırpalıyor. Spor yapmaya devam ediyorum. Bu bir avantaj. Ameliyatlarımın ertesinde spor da yapamıyordum, böyle dümdüz yatmam gerekiyordu. Şimdi en azından ayak bileğim hariç her yerimi çalıştırıp esnetebiliyorum sağ ayağıma basmadan. Yoga matımla çok iyi dosttuk zaten, uzanıyorum üstüne, mis. Ama şu sorun, spor bittiğinde terlemiş oluyorum. Duş alıyorum ama bacağımı, sağ dizden aşağımı yıkayamıyorum ve orası kaşınmaya başlıyor ve çıldıracak gibi oluyorum.
Allah mecbur bırakmasın kimseyi ama kırık bacak durumuna dair tecrübelerim şöyle, walker ilk etapta daha iyi fikir gibi dursa da ellerin içi feci acıyor. Kendi ağırlığınızı kaldırmak için tutunayım derken o avuç içleri ciddi sızlıyor. Dumbell çalışırken kullanılan spor eldivenleri bir miktar yardım etse de mucize yaratmıyor.
Koltuk değnekleri bir miktar daha az acılı ve hızlı. Sürekli bi düşmekten korkma hali oluyor (bende oluyor) ama daha az acıyor. Koltuk değneklerinin kol altına gelen kısmına yumuşak bir ped yapmakta (sağlam şekilde) fayda var. İnsanın canı çok yanmıyor o zaman.
En rahatı tekerlekli sandalye. Biri sizi itiyor ya da siz yanlardan kendinizi itiyorsunuz. Evde ufak tefek bir kaç düzenlemeyle odalar arası sandalyeyle gezebiliyorsunuz.
Bu dönem alışveriş merkezlerinde, hastanelerde tekerlekli sandalye olmasının ne önemli olduğunu anladım. Çok şart ve her yerde onar onar olması gerekli. Ülkenin yolu izi engelli arabası için imkanı yok yardımcı değil. Tek başınıza kahve içmeye gidemezsiniz. Ne apartman giriş çıkışları, ne kaldırımlar, ne asansörler ne insanlar tekerlekli sandalyede bir insanın rahat edebileceği gibi değil. Çarşıya falan gittiğimizde bakıyorum, asansörler sapa sağlam insan dolu. Siz tekerlekli sandalyede bekliyorsunuz asansöre sizden önce atlayan veya içerde sizi görünce inmeyip mal mal suratınıza bakan tipler var. İneceksin arkadaş! Sen asansördeysen ve kapı açıldığında karşında tekerlekli sandalyede biri varsa o asansörden çıkacaksın. Hatta kızararak, utanarak çıkacaksın! Sen yürüyen merdiveni kullanabilirken niye asansörü meşgul ediyorsun? Hele engelli tuvaletinden çıkan sağlam insan olayı! Nasıl bir yüzsüzlük, nasıl bir arsızlık bu kardeşim? Normal bir insan nasıl utanmadan engelli tuvaletine girer? Engelli optoparklarını hiç söylemeyeyim. Ben hamileyim diyen engelli otoparkını doldurmuş. Hamilelik yürümeye mani mi? Mani ise avm’de nasıl gezeceksin tatlım? Çoğu hamile de değildir bunların zaten kesin. İnsanımız çok haysiyetsiz.
Bakma olayı ise zaten çok acayip. Ben tekerlekli sandalyedeyim. Sağ ayağımda da dizime kadar alçı var. Görüntü o kadar net ki. Alçı tam “text book”. Hiç bir değişik, farklı, olağanüstü, garip bir şey yok. Bildiğin alçı. Yine de böyle bir mel mel bakma hali var insanlarda. Hayır neye bakılıyor olabilir? Alçıya bakıyor, bana bakıyor, tekrar alçıya, tekrar bana ve izliyor. İnanılmaz! Yani ben bir b*ktan alçıyla böyle “gözünü alamaz” bir etki yaratıyorsam…
İnsanlar çok garip ve münasebetsizler gerçekten.
Piyasada satılan ne kadar yürüme aparatı varsa aldım. Hatta yurt dışından kırık ayak yürüme botu getirtiyorum. Ciddi psikolojik travma içindeyim. Sanırım kalbim ayağımdan daha fazla hasar aldı. Tekrar ayağımı kırmaktan çok korktum ben.
Bir basketbolcu var, bilmiyorum takip ediyor musun sevgili okur, Stephen Curry diye bir çocuk. Onda var böyle bir bilek korkusu var, o yüzden maça çıkarken böyle deli bileklikler giyiyor falan. Onun kullandığı tip benim dizime geleceğinden bi farklı, kısa modelini sipariş ettim. Profesyonel bileklik. Bir süre bunları kullanıcam kesin. Bunlar ve yürüme botu. Çünkü ajite olmak böyle bir şeydir.
Ben canı tatlı bir insan değilim sevgili okur. İnan bak ameliyattan çıkıp markete giren, hastaneden zamanından önce çıkan, çıkarken hastanenin “ölürsem sorumlu benim “ diye kağıt imzalattığı bir insan var karşında. Bu bacak işi beni acayip huzursuz etti. Çünkü sevgili okur, hayatı devam ettirebilmek için başkalarının yardımına ihtiyaç duymak zor bir şey. Çıkıp bir kahve içmek için birinin beni alması, biraz hava almak için akşam Sarhan’ı beklemek, banyoya yardımla girmek…
Bende ciddi yara açtı.
Ama olacağa bak sen, ben bakar, dikkat eder, kendimi toparlarım. Sonra etrafımda benim gibi yakınlarının mutluluğundan mutlu olan insan var sanıp kendimle ya da çocuğumla ilgili bir şey paylaşırım. Ve haris, kıskanç, kötü niyetli, kötü gözlü insanlar nazar eder ve başka bir arıza çıkar.
Evet, nazara inanıyorum. İnsanların kıskanç, haris enerjilerinin zararına inanıyorum. Artık daha çok inanıyorum.
Doktorla pazarlıklarımız devam ediyor. Durum ne olacak ben de bilmiyorum. Bir an önce sağlıkla ayaklanmak ama öncesinde bacağımı havalandırmak istiyorum.
Allahtan diğer dileğim kimin gözü kaldıysa, hem kendisinin hem en sevdiklerinin muhakkak çok büyük acılar içinde kalması. Çok hastalanmalarını, diliyorum. Çünkü öyle… Hasetliğin bir karşılığı olmalı.
Benim için cidden endişe eden ve sağlık dileyen herkeslere ben de sağlık dilerim. Hayatın tadını bir gün atlamadan çıkarın. Şöyle foşur foşur yıkanmak bile lüks oluyor ya bazen. Foşur foşur yıkanın benim için.
Alçı maceralarımı yazmaya devam edeceğim.
Güzel ve ferah bir hafta dilerim.