Merhaba sevgili okur. Sana bu hafta (geçen hafta sözünü verdiğim üzere) düz okulların neye hizmet ettiğini kestiremediğimiz “hazırlık” sınıflarından ve yine yerli sermaye okulların yabancı sermayeyi taklit eden tatillerinden bahsedeceğim. Kimsenin çoluğunun çocuğunun kalbini kırmak, duygularıyla oynamak, ailelerin inanmak istedikleri pembe yalanları yok etmek, şu ölümlü dünyada satın alınmış küçük mutluluklara istifra etmek gibi bir derdim asla yok. Bana tuhaf gelen ve itici bulduğum kısım okul sahiplerinin ve yöneticilerinin aileleri “şaşkın” yerine koyma çabası. Belki okullara da haksızlık ediyorum, belki alan memnun satan memnun ve … Ve herkes inanmak istediğini inanıyor, duymak istediğini dinlemek için ödeme yapıyor aslında… Hazırsak başlayalım…
Oğlumla kıyafet alışverişindeyiz ki hani inan bana sevgili okur bu milyonda bir olabilecek çok özel bir an. Çocuk büyüdükçe “alışverişe gitmekten nefret eden erkek” prototipinin canlı örneğine dönüşüyor. Bu bir kabinde, yan kabinde başka bir çocuk, biz de iki ana yan yana puflara çökmüş bunların kendilerini kitledikleri kabinlerden çıkmalarını bekliyoruz. Arada “oğlum bi çık da bakayım ben de” falan diyoruz ve içerden bir homurdanma geliyor, bu muhtemelen “çıkmama gerek yok ben görüyorum olup olmadığını” minvalinde bir cevap oluyor falan… Kadınla durumumuz o kadar aynı ki –sosyal bir canlı olmadığım halde- çocukların bu kadar benzer olması durumu daha az sinir bozucu yaptığından konuşmaya başlıyoruz;
O: Anladınız mı siz ne dediğini?
Ben: Yok ben de anlamıyorum ama onlar birbirlerini anlıyorlar bir şekilde
Böyle başlayan yarı neşeli yarı yorgun sohbetimiz klasik “sizinki kaç yaşında, aa aynı yaştalar mı, bu yaşlarda hep böyleler” şeklinde devam ediyor. Klasik annelik halleri… Derken laf okula geliyor haliyle çünkü okul sezonundayız, okullar açık…
O: O zaman 9. Sınıf sizinki de dimi?
Ben: 9 olacaktı ama hazırlık okuduğu için bu sene, seneye 9 olacak kısmetse
O: Aaa hazırlık mı?
Şimdi burada ben o ana kadar yarattığım bütün pozitif durumu bir kelimeyle negatife çevirmiş olmuşum meğer, farkında değilim. Çünkü hazırlık! Anlatabiliyor muyum?!
O: Benim oğlumun hazırlığı atladı!
Ben: Öyle mi? Ne güzel. Okusaydı da kötü bir şey değil, hem pekişmiş oluyor 9. Sınıftan önce hem de teog’dan sonra biraz soluklanıyorlar
O: Dili çok iyi olunca işte!
Şimdi burada ben kıllandım. Çünkü normal şartlarda bu konuşma böyle ilerlemez. Belli ki kadında sıkıntı var.
Ben: Hımm. Hangi okul?
O: …….. “….” koleji
Ben: Allah Allah ne zamandır hazırlık var o okulda?
Sevgili okur konuşmanın bundan sonrası diğer anne için biraz can sıkıcı geçti ve bu benim suçum değil, kaşınmayacaksın! Bu vesileyle bana yazı konusu çıktı ve buna imkan veren, bana malzeme olan herkes başımın tacı.
Şimdi soralım;
Yabancı okul statüsünde olmayan bir okul niye hazırlık koyar? Bıdı bıdı koleji niye hazırlık koyar? Fıtı fıtı okulunda neden hazırlık var? Mesela sen Fransızca Fizik mi okutuyorsun? Almanca kimya mı okutuyorsun? Ne okutuyorsun da hazırlık var? Neyin hazırlığı? Sonra dikkat ettim bu okullar yabancı okullarla aynı zamanlarda (ya da peşpeşe) manasız tatiller de koyuyorlar. Yabancı okullarda Noel tatili var hop bunlarda da, yabancı okullar bir hafta Şükran Günü tatili koyuyor hop bunlarda… Adı şükran günü tatili değil tabi ama fıtı fıtı tatili. Çok komik dimi?
Maksat şu sanırım; “Evet siz bize para veriyorsunuz ve bunun karşılığında biz size kazanılmış okul duygusu sunabilmek için bir takım taklitler ve simulasyonlar sunuyoruz. Bizim okulun kurucusu Konya’lı olabilir ama al sana Paskalya Tatili! Sen de kendini iyi hisset! Senin çocuğunda o okullardaki çocuklarla aynı anda tatile girsin ki moraliniz bozulmasın!
Yersen!
Yemezler ama…
Burada okul ve veli karşılıklı olarak memnunsa, gönüllü bir şekilde bu ticari işbirliğinin parçaları oldularsa şahane. Kime ne, bana ne. Herkese hayırlı uğurlu olsun. Ama iki şeye dikkat çekmek isterim, BİR, ailelerin durumun “sandıkları” gibi olmadığının farkında olması tam olarak ne satın aldıklarını bilmesi önemli. Sen o tarihte tatil koydun ya da üfürükten isim değişikliğine gittin ya da hazırlık koydun diye orası Robert Kolej olmadı. Bunu aile biliyor ve bilinçli bir şekilde bu alışverişin bir parçası oluyorsa gerisi serbest piyasa ekonomisi, kimseyi ilgilendirmez. Diğer husus Kİ bu İKİ en önemlisi, gelip de bize böyle “hazırlığı geçti” falan… Rica ederim… Kimseyi gereksiz kalp kırmak durumunda da bırakmamak lazım. Hangi hazırlık, neye hazırlık, ne hazırlığı? Ne okuyor, nerede okuyor da neye hazırlıyorlar? Lütfen… Kimse salak değil, hele ben (yazar burada acı acı tebessüm eder) hiç salak bir insan değilim. Hepimiz neyin ne olduğunu da ne olmadığını da gayet iyi biliyoruz.
Bu okulların sınav ertesi “puanla” öğrenci alma komedisi de oldu ki hani, bir puan hesaplıyorlar, bir puan koyuyorlar ki, sen sıfır hazırlıkla teog’a gir sen de girersin. Puanmış, hikaye.
Ya mesele o değil zaten, ama birileri sana hayvanlık olmasın diye düşünüp “hadi len” demiyor diye, kendi yarattığın illüzyona herkes inanıyor gibi davranıp kendini kaybetmek nedir?
Bu hafta sana demek istediğim sevgili okur. Çocuklar pantolon denerken bile rekabet etmek, birbirimize laf sokmak zorunda değiliz. Bu kadar hırs bünyeye zarar. Herkes girdi bi yerde okuyor, herkes iyi kötü girer bir yerde okur, ne oluyor yani? Sonuçta çocukları okuttuğumuz sürece bence hepimiz +1 durumdayız. Sağlıklı, mutlu, ne istediğini bilen, aklı başında, terbiyeli, kötü alışkanlıkları olmayan, iyi ahlaklı, sorumluluk sahibi çocuklar yetiştirmek bizim en önemli işimiz değil mi? Bunu kimi A mektebinde kimi B mektebinde yapar. Bunu geç artık. İşin özü nasıl bir insan olarak yetişiyorlar! İyi insan olarak mı yetişiyorlar? Neler duyuyoruz neler!
Bence kazanılmış en büyük başarı, elinde alışveriş poşetleri, yorgunluktan cılkın çıkmışken dahi, sağa sola laf çarpmak zorunda hissetmeyecek kadar içinde olduğun koşullarla barışık, hayatından da memnun olmak.
Beni anlayan, okuyan ve seven tüm okurlarımın hayatından çok ama çok memnun yaşadığı bir ömür dilerim.