TEOG, SAİNT BENOİT VE MEB (Yaşanan tüm kepazelik)

Merhaba sevgili okur,

 

Bu yazımda sana TEOG mevzusunu, bu sene neden daha önceki senelerden daha fazla kepazelik yaşandığını, Saint Benoit ‘in vaziyetini ve MEB’in nerelerde ne şekilde hata yaptığını anlatıcam. Bunu tek tek, maddeler halinde, bir zincir şeklinde yazarak yapıcam. Böylelikle hem bu sene ne yaşandığı hakkında bir fikrin olacak, hem gelecek senelerde çocukları bu sınava hazırlanacak olanlar ne olmasın diye dua edeceğini bilecek.

 

Her yazımda olduğu gibi bu yazımda da alınan-gücenen-küsen-beni sivri dilli bulan-öfkelenen-haksızlık ettiğimi düşünen ve hatta mahkemeye veren olacaktır. Bundan önceki yazılarımda olduğu gibi bu yazımda da hiç umurum olmaz. Ben gördüğümü, bildiğimi, yaşadığımı yazmaya devam edicem. Günün sonunda hep ben haklı çıkıyorum.

 

 

DURUM:

TEOG sınavı daha önce de adı defalarca değişmiş bizim zamanımızda Anadolu Liseleri Sınavı diye bilinen bir sınav. Bu sınav adı ne olursa olsun bir tek işe yarıyor. O da sınavla girilebilen okullara öğrenci seçme ve yerleştirme.

 

Yani bazı okullar (bunların bir kısmı devlet okulu bir kısmı özel okul) sınavla öğrenci alıyor. Okulların kapasitesi belli, bu kapasite kadar çocuğu nasıl alacağını bu sınavın sonucuna göre belirliyor.

 

Özel okulların başvuru tarihleri ile fen lisesi vs. okulların başvuru tarihleri farklı. Bu son yaşanan rezillikler özel okullar (yabancı okullar) ön kayıt döneminde yaşandı.

 

BAŞLANGIÇ:

İlk TEOG sınavı normal bir seçme ve yerleştirme sınavı gibi yapıldı. Elbette iyi yapan çocuklar olduğu gibi yapamayanlar da oldu. Yapamayan sayısı çok olunca 2. Sınav saçma şekilde çok basit yapıldı.

 

Aslında sınavın sınav gibi olması gerekiyordu. Çünkü ancak böyle “öğrenci seçme” söz konusu olabilecekti, ÇÜNKÜ daha önce de söylediğimiz gibi okulların çocuk alma kontenjanları belliydi.

 

Eğitim sisteminde bir problem varmış, çocuklar sınavlarda başarısız oluyormuş, okullarda iyi eğitim verilemiyormuş gibi bir durum olmasın diye -tekrar ediyorum- 2. sınav saçma derecede basit yapıldı.

 

O kadar ki, benim oğlum 2. Sınavdan çıktığında sosyal sorularını falan 7. Dakikada çözdüğünü geri kalan sürede de oyalanmak için 20 kere falan cevapları kontrol edip, sonra silgisine karikatür çizmeye başladığını söyledi.

 

Sınavlar bittiğinde çok full yapan çocuk çıktı. Gazetelerde haber sitelerinde okumuşsunuzdur, 1700 tane birinci çıktı, bilmemne diye zaten sürekli haber oldu. E ne olacaktı ki? O kadar kolay yaparsan bir sürü çocuk full yaptı, bir sürü çocuk 1 yanlış, bir sürü çocuk 2 yanlış yaptı.

 

Aman herkes bir sevindi bir sevindi. Çocukların puanı yükselmişti işte. Şimdi istedikleri okullara girebilirlerdi…

 

Benim en inanılmaz bulduğum kısım bunun düşünülmesi zaten.

 

Çünkü akıl var mantık var. Tamam, zordu falandı ama hakikaten çalışıp ilk sınavda da çok iyi yapmış çocuklar var. Bu çocuklar bu kadar basit ikinci sınavda da haliyle çok iyi yaptılar. Bu çocuklar unutuldu.

İki sınavın toplamından 900 üzerinden 900 alan, 895 alan, 890 alan çocuk sayısı hiç de az değildi.

 

NE OLDU?

Köklü devlet okulları hakkında çıkan haberler, öğretmenlerin değiştirilmesi, müdürlerin lağvedilmesi, öğrencilerin protestoları vs. aileleri, ters etkiledi. İstanbul Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi ve benzeri iyi bilinen köklü okullar için “bozuldu oralar” diye düşünen ve bunu düşünen aileler arasından özel okul fiyatını karşılayabilecek olanlar “yabancı okul” durumundaki okullara göz dikti.

 

Zaten her zaman talep gören Robert Kolej, Alman Lisesi, Saint Joseph, Üsküdar Amerikan , Avusturya Lisesi  her yıl olduğu gibi bu yılda katlanarak artan bir cazibe merkezine dönüştü.

 

Bunlara ek olarak aslında pek de talep görmediği iddia eden diğer Fransız okulları da çocukları laik eğitim sistemi içinde tutabilmek için bir çıkış olarak düşünüldüğünden onlar da cazibe merkezine dönüştü.

 

Böyle olacağı belliydi, hep yazdık anlattık ama neyse…

 

Dolayısıyla en “biz Fransız okulu düşünmüyoruz” diyenleri bile sistemi bypass etmek için okul tanıtım günlerinde, ellerinde karton çay bardağıyla kanepe yerken gördük.

 

Bu yığılma yaşanmasının birinci sebebiydi.

 

EN KÖTÜSÜ NE OLDU?

En kötüsü çocuğu aslında –doğru düzgün bir sınav yapılmış olsa- yabancı okullara heveslenmeyecek, “bizim çocuğun oralara puanı yetmiyor” diyecek ve buna göre başka bir yol bakacak ailelere bir ışık doğdu.

Sınav basitti. Çocuklarını okuttukları okullar zaten yazılı-sözlü notlarını 100-100 verip okul başarı puanını yükseltiyordu. Yabancı okulların büyük kısmı okul puanına bakmıyordu ama listelerde sıralama yapılırken iş oraya da gelebiliyordu. Birinci sınavda kötü yapılmıştı ama ikinci sınavda toparlanmışlardı, toparlayınca puan tutuyordu ve belki bu okullar zorlanıp bunlardan birine girilebilirdi.

 

“Belki olabilirdi.”

 

İşte bu düşünce ortalığı birbirine kattı.

 

Çünkü olamazdı!

 

NEDEN OLAMAZDI?

1) Okulların kapasiteleri belli

2) İlk sınavdan da iyi yapan çocuklar var

 

Bu iki konu atlandı.

 

NE OLDU?

Özel okullarda salak değil (en azından bazısı) durumu gördüler ve puanları yükselttiler. Bazısının zaten puanı çok yüksekti, diğerleri de puanları çok yukarı çekti.

 

İlk dökülme burada yaşandı. Bir önceki seneki puanlara bakarak kendine Notre Dame De Sion’dan yer beğenenler Saint Pulcheri’ye ancak girebiliyor gibi oldu.

 

Ve ön kayıt dönemi başladı.

 

Bu dönemde gördük ki Alman, Robert, Avusturya ve Üsküdar Amerikan ön kayıt ve yedek listelerini son akşama kadar yayınlamıyor.

 

Yani kim nereye ne kadar başvuru aldı ve bu başvuruların kaçı kaç puandan görülemiyor. Yüksek puanlı (yüksek derken 900 tam puanı kastediyorum) çocuklar Alman lisesinde nerede olduklarını kestiremediklerinden (çünkü çok birinci var) Saint Joseph gibi iyi bilinen ama Fransızca kastığı için çok cesaret edilemeyen okullara B planı olarak kayıt yaptırdılar. Burayı kaçırırsak bir diğer okul olarak orada okuyalım diye düşünüldü.

 

Bu düşünülebildi çünkü Fransız okulları ilk günden itibaren tüm listeleri açıkladı ve anlık değişikliklerin takip edilmesine izin verdi.

 

Bizim gibi sadece Fransız okulları düşünenler istedikleri Fransız okullarına kayıt yaptılar.

 

VE NE Mİ OLDU?

900 tam puan üzerinden 890-900 arası puan alan çocuklar (ve sayıları hiç de az değildi) tüm okulların asil listelerinde baraj kurdu.

 

Resmen baraj kurdular.

 

Böylece üfürükten yapılmış bir 2. Sınavla notunu 870-880’e falan çekmiş öğrenciler yedek listelere düşmeye başladı. (860-850’leri hiç bahsetmiyorum bile, 600.yedek-700 yedek falan oldular)

 

Sonra klasik şehir efsaneleri başladı. Bakın onları da yazayım size;

 

“bu yedeğe düşmelerden korkmayın sonra hızla yukarı çıkıyor”

“geçen sene 600. yedek girmiş”

“bu kadar insan bu paraları ödeyemez, listeler boşalır”

Ve en büyük fiyasko: “ikinci kayıt döneminde puanlar düşecek”

 

Herkes birbirini bu şekilde gazlamaya başladı.

 

Derken Alman, Robert ve diğerleri Pazartesi akşamı listeleri açıkladı.

 

Alman Lisesi asil listesi sadece 900 puanlıklardan oluşuyordu ve yedek listedeki ilk 50 de 900 puandı…

 

700-800 çocukluk listelerden bahsediyoruz bu arada, seninkine nasıl sıra gelecek burada yani?

 

Bunu kimse düşünmedi, yığılmanın farkında değilmiş gibi “okullar kontenjan dolduramaz, puanlar düşecek” diye düşünüldü.

 

Bütün okulların listelerini açıklaması ardından en yüksek puanlı her çocuk kendi istediği okula ilk kayıt döneminde yerleşti.

 

İkinci kayıt döneminde daha önceki yıllara oranla çok daha az kontenjan kaldı. Bu arada yedek listelerdeki çocukların puanları çok yüksekti.

 

Saint Joseph ve Notre Dame de Sion ikinci kayıt döneminde bir kez daha puan yükseltti.

 

Bu hakikaten şok yarattı.

 

Bu okullarda 2. Kayıt döneminde kalan boşluğu kapattılar.

 

Hatta şöyle oldu, yılı yüksek kapamak istediğinden sanırım, okulu tamamen full kontenjan dolduran Saint Joseph üçüncü kayıt dönemine alınacak öğrenci sıfır olduğu halde tekrar puan yükselterek girdi. Bu şu demekti hazırlığı atlayıp aşağıda yer açtıklarında alacağım 3-5 kişi de en iyinin en iyisi olacak.

 

Çünkü neden?

 

Çünkü bir sürü çok iyi yapan var da ondan…

 

TABİ, KEPAZELİK KISMI ŞU:

Elindeki üfürülmüş puan olmasa normal şartlarda “yok biz bir yere giremiyoruz” deyip Işık, Terakki, İstek vakfı, Bahçeşehir Koleji vs kayıtlarını yapıp yer tutacak aileler kendilerini “biz Avusturya lisesini zorlıycaz” zannedince yer tutmadıklarından açıkta kaldılar. Bu okullarda da kontenjan kalmayınca ne oldu. Çocuğu 2 yıl önce açılmış okula yazdırıp, seneye geçiş yapma planları başladı.

 

NE ÖĞRENDİK?

O son sınavı basit yapmayacaklardı!

Çünkü yapsalar da bir şey değişmiyor, bu sefer en iyinin en iyisi bir yere giriyor. Açıkta kalacak olan yine açıkta kalıyor. Boşu boşuna okul bahçelerinde millet birbirini kırıyor.

 

SAİNT BENOİT:

Yani evlat olsa sevilmez, pes! Böyle bir dönemde bu hata nasıl yapılır inanılır gibi değil! Sen oraya milleti topla, kapıdan geçen herkese kart dağıt, bu kartı alan herkesin kesin kaydını yapıcam de, sonra bir bak aaaaa, fazla kart dağıtmışsın….Sistem mükerrer kart başmışmış….

 

Şunu itiraf edeyim, benim çocuk francophone. Yine francophone bir okulda devam etsin istediğim için bu 5 Fransız okulu çok araştırdım, çok baktım, çok konuştum, çok inceledim, gittim geldim…

 

Bana deselerdi ki böyle bir hata yapılacak sence bu hatayı hangisi yapar, Saint Benoit derdim. Yemin ederim bu böyle…

 

Hep diyordum Saint Pulcherie daha iyi diye yine haklı çıktım.

 

Şimdi 80 ekstra öğrenciyi, nerede, hangi derslikte hangi hocalarla okutacaklar?

 

Bu eğitimi verecek imkanları olsa zaten baştan kontenjanı böyle açıklamazlar mıydı?

 

Şimdi sınıflardaki öğrenci sayısı arttığında oradaki esas öğrencilerin eğitim kalitesi düşmüş olmuyor mu?

 

Yeni açılacak sınıfa bulunacak öğretmenin kalitesi ne olacak?

 

Tabi bir de dedikodular, dedikodular, dedikodular, şehir efsaneleri….

 

Yok iktidar partili vekiller varmış da, çocuk sokmak istemişler de, diğer veliler duruma uyanınca hepsini almak zorunda kalmışlar da…

 

Artık herkes konuşur, önlenemez bir şey bu, kendi kendini bitirmek böyle bir şey işte.

 

Size söyleyeyim, bu yıl girenlerden hazırlık okuyacak bir grup okumayıp direkt liseye atlayacak bir grup olacak. Yani, Saint Benoit bu yılki fiyaskodan 2 grup mezun verecek. 2021yılı mezunları-2022 yılı mezunları üfürük bir eğitimden geçmiş olacak. Başka açıklama var mı? Okul kapasitesinin üstünde çocuk aldı, 2 ay sonra okul açılacak, hoca yok, derslik yok, daha açılacak sınıfların MEB izni dahi yok…

 

Zaten Fransız okulları için “bunların hepsi aynı kalitede eğitim yapamıyor, en iyi ikisi gerçekten francophone hocalarla çalışıyor diğerleri ucuza kaçıp yıllarca Fransız sömürgesinde kaldığından dili Fransızca olan ama Francophone olmayan Faslı, Tunuslu hoca çalıştırıyor” geyiği var…

Tam oldu yani şimdi, tam…

 

Yahu delirirsin, kapıya hademeyi koysan, desen ki, bak bu kapıdan 140 kişi geçecek, 141. Yedek almayacan okula, hademe ekstradan 80 kişi sokmaz içeri…

 

Bunu becerememiş de daha…

 

Allah ıslah etsin başka bir şey demiyorum…

 

Diyorum: Bunu da ancak Saint Benoit yapardı!

 

MEB:

Yaza yaza dilimde tüy bitti. Bir daha yazayım. Orta öğretim başarı puanı haksız notlarla şişirilmiş çocuklar normal puan alan çocuklara karşı büyük haksızlık yaratıyor.

 

Mesela 2 tane 900 alan var. Bunları alt alta sıralarken önce hangisi hangi sorulara doğru cevap vermiş ona bakılıyor, o da tamamsa okul puanı yüksek olan üste yazılıyor.

 

Bu şu demek asil listede o bir alt bir üst çok fark ediyor. Kendini bir anda YBP (Yıl sonu Başarı Puanı) ile yedekte bulabiliyorsun. Yani … Notların şişirilmediği bir okulda Türkçe sözlüsünden 70 alan çocuk, notların şişirildiği bir okulda aslında 40 olması gereken puanı 100 yapılmış çocuğun altında kalıyor.

 

Ha, bakın şu da önemli bir nokta;

 

İş bu ayırıma geldiyse çok acayip bir durum olmamış bu iki çocukta aynı okula giriyor .

 

VE NE OLUYOR BİLİYOR MUSUNUZ?

Kafayı kıra kıra, klasik yazılılardan geçerek, tahtada sözlü olarak 90 alan çocuk var ya, tüm lise hayatı boyunca 40’lık puanı 100 yapılmış çocuğun hep önünde oluyor.

 

Çünkü,  BU OKULLAR seviyesinde hayat, MC Donalds gibi pırt pırt açılan bilmemne kolejindeki gibi geçmiyor. Çocuklar da kendi aralarında neyin ne olduğunu kimin nereye hangi şartlar altında geldiğini, hangi okullarda ne uygulamalar olduğunu gayet iyi biliyorlar. Liseliler, eşek kadarlar ve inanın hiç biri salak değil. Kendi aralarında birbirlerine bakış açıları, muameleleri de ona göre oluyor. Kendi aralarındaki hiyerarşiyi de ona göre belirliyorlar.

 

İyi de yapıyorlar…

 

SEZONUN EN SIK KULLANILANLARI:

“Bizim çocuk her yere giriyor!” (evet seninki ve geri kalan 700bin çocuk daha)

“Alman’ı zorlıycaz” (dikkat et de Alman seni zorlamasın)

 

KISSADAN HİSSE:

Alınan puanın bir okulun taban puanına yetmesi bir konu, o okula girebilmek başka bir konu. Puan yetebiliyor ama kontenjan kalmayabiliyor. Puanın yettiği okula 700. yedek olarak buluyorsun kendini sınav basit olunca. Çünkü herkes o puanı alıyor.

Bu okullara girmek bir mevzu bitirmek başka bir mevzu. Girdikleri okullardan mezun da olabilmeleri lazım değil mi?Tercih yaparken çocuğun okuyabileceği okul hangisidir noktasını da bir düşünmek lazım.

 

AİLELERE NOT:

Anne baba olmak çocuklarımızla ilgili durumlarda gerçeklikten kopmamıza sebep olmamalı. Esas tam da bu noktada, çocuklarımızla ilgili noktalarda, gerçekliğe sıkı sıkı tutunup, olaylara temiz bir camın ardından bakmayı becerebilmeliyiz. Hem kendi akıl sağlığımız hem de çocuklarımızın mutsuz olmaması için önce kendimize dürüst olmayı başarmak zorundayız.

 

İlk sınavdan çocuk 6 yanlış yaptıysa, ikinci sınav göz göre göre herkesin full yaptığı bir sınavsa, sen “Biz Alman Lisesini zorlıycaz” diye delirmeyeceksin. Diyeceksin ki bir dakika dur, bu kadar adam Alman Lisesi’ne sığmaz, eh, bir de ilk sınavda da iyi yapan çocuklar var, haa biz ona göre bir şey bakalım, uyanık olalım…

 

Bu şekilde ayağın yere basarsa, mantığını yitirmezsen, kendini bilmemne okulunun bahçesinde kameralara sabah altıdan beri buradayız falan diye beyanat verirken bulmazsın.

 

Ha bir de şu 7 sayfa yazdığımdan tek bir kelime dahi anladıysa bir daha sınav kolay oldu diye sevinmezsin.

 

Bir şey daha, listeler çıktığında her çocuğun yanında kaç puan aldığı yazıyor. Eczanede karşılaştığın komşuna “Biz Avusturyayı zorlıycaz” diye hava atarken sonra alınan puanın çat diye orada yazacağını düşüneceksin. Matematik belli, her okulun hesaplama tabloları belli, Fransızlar için o puanı alan Almanlara kaç almış olabilir hesap yapılabiliyor. Kimseyi kendine güldürmeyeceksin. Bunun sadece bundan sonra girecekleri daha pek çok sınavdan biri olduğunu unutmayıp, aklını oynatmayacaksın. Sakin olacaksın ki çocuğun da yıpranmasın.

 

Sanırım akıllarda soru işareti kalmamıştır.

 

Bu yaşananlardan sonra “biz bu sınavları önemsemiyoruz, çok kasmayacağız, kendi okulunda devam eder” diyen sayısı artacaktır. Yemeyin!

 

Yerleşen yerleşemeyen tüm çocuklarımıza başarılar, devlet liseleri ön kayıtlarında (daha o var) bol şans,  ailelere de hayatlarının bundan sonraki kısımlarında huzur dilerim.

 

Bir de gerçekçilik dilerim. Gerçekçi olalım. Gerçekleri söyleyenlerden/yazanlardan nefret etmeyelim. Kendimize gerçekçi olalım. Gerçeklerden korkup, kaçmayalım.

 

Çağın en büyük vebası kendimizi sürekli dev aynasında görmemiz değil mi zaten?