SEN DE ÇİRKİNSİN!

Doğruları söylemece mi oynuyoruz yoksa iletişimde garip bir trend mi başladı ben anlamadım. Çok enteresan diyaloglar içinde buluyorum kendimi sevgili okur. Hatta bazen böyle derin derin düşünüyorum, diyalog mu enteresan yoksa bu diyaloğun benimle gerçekleşiyor olması mı daha enteresan? Çünkü beni bir miktar tanıyan insan hakikaten… Hakikaten yapmaz bunu sanki ama… Yapıyorlar be sevgili okur. Oksijen tam bir tur yapamıyorsa bedende demek…

-Sende bir kendini beğenmişlik var farkındasın değil mi?

– (önce bana konuştuğundan emin olmak için dönüp arkama bakıyorum sonra arkamda kimse olmadığından emin olup) Ben?

-Evet. Böyle bir kibir, bir kendini beğenmişlik var.

-Sen de çirkinsin ve iki kaşının ortasındaki çizgilere fondöten dolmuş oraya botox lazım

– !!!????

– Ne??? Düşündüğümüzü pat diye söylüyoruz işte?

– Aşkolsun!

-Ha bir tek sen söylüyosun ben cevap vermiyorum ahahaha yok öyle bir dünya şekerim

Bundan yıllar yıllar önce yazmıştım tekrar edeyim. Kabul etsin etmesin (bence-bana göre) her yazar kendini beğenmiş, ukala ve kibirlidir. Şöyle düşün (ne yazarsa yazsın) bir insan birşeyler yazıyor ve bunu kendine saklamıyor, ortaya çıkıyor, yazılarını paylaşıyor, bir takım yayınlarda yazıyor, kitap çıkarıyor, dergiye yazıyor, sosyal medyada yazdıklarını paylaşıyor…. Bu insan bir şeyler düşünmüş, bunları yazabileceğine inandığı için kağıda dökmüş ve sonrasında da herkesin okuması gerektiğini çünkü yazdıklarından herkesin öğreneceği bir şeyler olduğunu, bir aydınlanma, bir bilinçlenme veya edebi bir zenginleşme falan yaşanacağını düşünüyor… Normal insan işi mi?

“Ben böyle düşünüyorum, ben böyle yazdım, bunu okuyun” gibi bir hissiyat içindeki kimsenin tevazusundan ne derece bahsedilebilirse ben de o derece tevazu sahibi bir insan olabilirim. Bunun dışında elbette her yazar kadar kibirli ve kendini beğenmişim. Bizim gibi insanlar çalıştıkları kurumlarla, tanıdıkları insanlarla, gittikleri mekanlarla, evleri ve arabalarıyla değil kendileriyle övünür, kendilerini beğenirler. Bunun da çok kötü bir şey olmadığı kanaatindeyim. “Rahatsız edici” belki, özgüveni düşük insanlar bulunduğu ortamı domine eden ve kendini beğenen insanlardan rahatsız olabilirler ama kötülük başka bir şeydir ve kendini beğenmek kötü bir şey değildir.

-Siz nereyi düşünüyorsunuz TEOG’da?

-Fransız okullarından biri bize uyar

-Biz düşünmüyoruz Fransız Kolejlerini

-Olabilir,hayırlısı olsun

-Onlara girmek kolay zaten

-Bi girsin okusun bakalım sizinki diyeceğim ama bir sana bakıyorum, çocuğun genetik olarak geldiği yere yani.. Bir çocuğa… sanki sular seller gibi latin kökenli bir dille eğitim alabilecek, oturup Fransızca matematik, fizik, fen yapabilecek DE “siz” istemiyorsunuz… hıhı evet…

-O ne demek şimdi?

-“Hayırlısı olsun” deyip geçmeyi bilmeyen adama “senin ne haddine zaten Fransızca” demek… Böyle demek…

-Ay çok fenasın Mehtap valla

Böyle aptal aptal, boş konuşan, söylediği bir amaca hizmet etmeyen garip insanlara donk diye cevap veriyorsun sonra “sende bir kibir var” ama sende de bir m*llık var! Ondan olabilir mi? Herkesin anlayacağı dilden konuşuyor olabilir miyim?

Sevgili okur, 31 Temmuz itibariyle 43 yaşıma giriyorum. Bak sana ne diyeceğim:

Manasız tevazu içinde olmaya gerek yok. Etrafta alık alık konuşan, boşa oksijen israf eden, gereksiz zamanını alan insanları tepelemek bence sünnet. Ben böyle düşünüyorum. Herkesin haddini bilmesi gerekiyor.

Kıymet vermek gereken, incitmemeye çalışılacak insan sayısı çok az ve ne yazık ki her geçen gün de azalıyor. Bu sebeple ne kalbini ne aklını yor, tepele-ilerle. At hayatından fazlalıkları, fazlalık yapan insanları. Bunları tolere etme, bu tiplerle sosyal yaşamda iletişsen ne yazar iletişmesen ne yazar? Gereksiz yorgunluk, vakit kaybı, zihin kirlenmesi. (yazar burada bilinçli bir şekilde bir kısım insandan bu bunlar diye bahsetmektedir) Bunları şöyle bir itele kendileri kaçışıyorlar zaten, bir daha göremiyorsun, ses seda kesiliyor bir daha da rahatsız edilmiyorsun o yüzden manasız geri durma. Şutla ve mesela yerine bir kitap oku. Daha kaliteli zaman geçirmiş olursun.

Kendin gibi olmaktan, kendin gibi durmaktan, kendine has davranmaktan çekinme.

Övündüğün şey de sen ol.

Millet gibi saçma sapan şeylerle, maddeyle, cisimle değil kendinle övün.

Ortaya koyduğun şeyle, fikirlerinle, kendi aklın ve kalbinle övün. Nasıl bir insan olduğunla övün. Zekanla, espri yeteneğinle, düşüncelerin ve kararlarınla övün. Övündüğün bu olsun.

Herkesin övünebileceği şey olsa keşke.

Keşke herkes kendini kendisiyle, kendi varlığıyla övünebileceği kalite ve kıvamda tutabilse.