SANA İSTİKRAR, BANA ARNAVUT KALDIRIMI

Babam der ki;  “iyi araba kullanmakla övünme, iyi şoför seçmeyi bil, bunla övün”. Yani demek ister ki saçma sapan işler senin için kıvanç kaynağı olmasın, misal araba kullanmak… Taksici/dolmuşcu falan değilsen “ben süper araba kullanırım” gibi bir şey senin coşturacağın bir şey olmasın. Sen özellikleri bunun çok ötesinde bir insansın, ezikler övünsün öyle işlerle… Evet, ailecek kendini beğenmiş insanlar olduğumuz doğrudur.

 

Buna rağmen trafikte öyle embesiller var ki… Yani taş olsan çatlarsın. Haliyle bu gariplerin arasında araba kullanmakla övünür hale geliyorsun. Saçma ama durum bu. Kendini benim yerime koy sevgili okur, New York, Boston, Miami, Mecidiyeköy, Maslak, İstanbul, Ankara… Araba kullanmadığın yer, bölge, trafik kalmamış. Sonra biri geliyor karşına, eşek yeni terk… Bu da yolda sen de… Gel de sinirlenme, gel de bu nasıl araba kullanmak deme, gel de övünme…

 

Ama bu blog yazımın konusu bu değil. Yazımın konusu (az evvel eve girdim ve çok doluyum) Arnavut kaldırımları….

 

Arnavut kaldırımları görsel olarak hoş evet, nostaljik/estetik falan tamam… Eğer sadece spor ayakkabı giyen bir insansan sıkıntı yok. Ve fakat bazılarımız topuklu ayakkabı da giyiyor değil mi?

Şimdi burada bir durup açalım; topuklu ayakkabı giymek her kadının bilmesi, becermesi gereken bir şeydir. Spor ayakkabı ile yürümek taytay durmaya başladıktan bir müddet sonra 1 yaş itibariyle herkesin yapabildiği bir şey olduğuna göre… Buradan yola çıkarak… Topuklu ayakkabı kadınların giydiği ve…. Nasıl yürümesi gerektiğini de bildiği…. Bir ayakkabı türüdür!

 

Ben topuklu ayakkabı giyerim, çok da severim ve çok da güzel yürürüm. Bu benim övündüğüm bir şeydir ve araba kullanmakla övünmeye benzemez. Topuklu ayakkabı ile yürüyemediğin anda sevgili okur dışarıdan gerçekten çok itici, çirkin ve komik görünürsün. Bir kez kabul edelim şunu; ayağında topuklu ayakkabı olan ve yürüyemeyen bir kadın gördüğünde onun hakkında ne düşünürsün? İyi şeyler değil dimi?

 

1)      Çok yaylanırlar

2)      Çok kıvırtırlar

3)      Çok sallanırlar

4)      Dizleri çok kırarlar

5)      Kazık gibi durular, belden yukarıları hareket etmez, belden aşağıları tuhaf bir şekilde inip çıkar

O kadar kötü görünür ki hakikaten benim çok itici ucuz bulduğum bir şeydir o hal/görüntü.

 

Ben topuklu ayakkabıyla çok rahat yürürüm. Yılların alışkanlığı vardır. Ne kadar yüksek topuklu/ince topuklu olursa olsun. Ve hatta çok rahatsız bir ayakkabıysa, sırf tipi için aldıysam ve bütün gece ayağımda kalması gerekiyorsa dahi… Ben o ayakkabıyla öyle bir yürürüm ki ayağımın bir parçası sanırsın. Bununla övünürüm. Daha da övündüğüm şey topuklu ayakkabıyla koşabiliyor olmam. Şahitlerim var, ince yüksek topuklu ayakkabılarla koşabilirim, merdiven iner çıkarım, hızla yürürüm, hiç anlamazsın.

 

Buradan geleceğim yer şu; topuklu ayakkabı giyen kadınların Arnavut kaldırımlarıyla yaşadığı çilenin sesi kim olacak? Bizi kim duyacak? O Arnavut kaldırımlarının dünyanın parasını verdiğimiz ayakkabılara verdiği zararı kim karşılayacak? Bunu laf olsun diye demiyorum sevgili okur. Vallahi ciddi mesele bu. Şimdi diyeceksin ki arabana kadar spor ayakkabıyla git falan… Bunu geç… Benim bagajımda hem parmak arası terlik hem spor ayakkabı daima bulunur. Mesele o değil. Varacağın yere geldin, arabadan indin, yürümeye başladın….. Az öteye gidip girmek gereken yere gireceksin dimi? O aradaki yol Arnavut kaldırımıysa bittin. Topuklar kesin kırılıyor, kırılmazsa da topuğun etrafındaki deri paramparça oluyor. Yahu yazık günah değil mi?

 

Benim anladığım kadarıyla (yol/taş işçisi değilim elbette ama) bu Arnavut kaldırımı denen hadise eğer arası doldurulmazsa, düzgün yapılmazsa kenarları boşluk kalıyor, kimi yüksek kimi alçak duruyor. Belli ki bir mühendislik, bir hesap gerekiyor ve belli ki bizim yeni usul mühendisler eskiden yapılabilen bu işi bugün beceremiyor. E, bizim suçumuz ne?

 

Beyler yürüyemiyoruz. Yürüyoruz da ayakkabılar perişan ve topuklarımız taşların arasındaki boşluklara girip sıkışıyor diye ne kadar topuklu ayakkabıyla yürüme mezunu da olsak, topuk iki taşın arasına takılınca, bileğimizi burkuyoruz. Ben kırmaktan korkuyorum valla, pisi pisine…

 

Ben beceremediğimiz işi yapmama taraftarıyım. Bu şekilde yol/kaldırım yapmayı beceremiyorsak yapmayalım. Çünkü hakikaten hepimiz her daim spor ayakkabı veya dolgu topuk giymek zorunda değiliz ve erkek okurun bu dolgu topuklarla nasıl dalga geçtiğini de biliyorum…

 

Evet, derdim bu. Benim için önemli ve kızdığım bir durum. Evet biliyorum, dünya kadar mesele var, problem var, sorun var…

 

Bana ne kardeşim, oy vermeseydiniz. Ben geçtim o mevzuyu bir kalem artık. Kim ağlıyorsa o bölgenin evveliyatına bir bakıyorsun (Evet, İstanbul dahil) şikayet ettiği parti birinci parti çıkmış. Neymiş efenim, istikrar sürsünmüş. Buyurun size istikrar tepe tepe kullanın, beni hiiiiç ilgilendirmiyor artık.

 

Ben içeri çok az insanı kabul ettiğim kendi elitist, anti sosyal ve mutlu dünyamda Arnavut kaldırımları meselesi ile ilgileniyorum.

 

Ben yolların, kaldırımların topuklu ayakkabıyla ayağımızı kırmadan yürüyebileceğimiz şekilde yapılmasını istiyorum. Bu. Bu kadar.

 

Bu ülkenin ve bu erkeklerinin pek çoğunun ağzına da yüzüne de çok topuklu pabuçlu, asil ve zarif kadınlar ama HEYHAT!

 

Biz genelin olduğu yere inemediğimizden geneli yukarı çekmeye çalışıyoruz işte.

 

Seni kurtaramayacağımı anladım Türkiye. Kolay olmadı ama anladım. Dolayısıyla kendi dünyamla ilgileniyorum sadece. Ve inan bana, benim kadar anti sosyal bir insansan gerçekten dışarıda olan bitenden kendini soyutlayarak yaşayabiliyorsun.

 

Bak, gördün mü, geldiğimiz noktada derdim stilettolarımın topuklarını kırmadan yürüyebilmek, bu kadar, bu…

 

Oksijen var burada, sen de gel.

 

Politik tercihlerinizin sonuçlarıyla daha da yüzleştiğiniz bir ömür dilerim.