VELİ TOPLANTISI

Bi bitmez mesele

Sana da oluyor mu sevgili okur. Kalabalığa girince strese giriyor musun? Ama stresten kastım böyle panik atak gibi bir şey değil. Sinir katsayısının artması, azılı bir katile dönüşmek falan gibi bir stresten bahsediyorum.

 

Ben doktor değilim (ve sen şükret buna bence) bu sebeple klinik teşhis koymam doğru değil ama kim takar. Durumu şöyle izahladım; kalabalıkta ortamdaki oksijen miktarı düşüyor ve ben burnumun sağ tarafından zaten nefes alamıyorum, yani beyne giden oksijen daha da düşüyor ve sonuç olarak gözlerim kararıyor.

 

Çok ciddiyim.

 

Daha basit anlatacak olursam kalabalıktan nefret ediyorum.

 

Şöyle açayım; evde üç kişiyiz kocam, oğlum, ben. Ben bu satırları sana yazarken içerde Sarhan ve Atahan kavga ediyor ve benim elimden bir kaza çıkmak üzere. Her an laptopumu masaya vurduğum gibi yerimden kalkıp ikisini de ekmek bıçağıyla doğrayabilirim.

 

Duygularım bunlar…

 

Şimdi bunu ‘tanımadığım kalabalıkla’ olarak düşün…

 

Çok tehlikeli değil mi?

 

Misal veli toplantısı;

 

Her sene aynı şey, hem de senede iki kere… Sabır taşı olsan çatlarsın.

 

Her sene önce psikolojik olarak kendimi hazırlıyorum. Bir yığın insanla bir araya geleceksin, öğretmenlerin odalarının önünde sıra bekleyeceksin ve sakin olacaksın.

 

Giyinip, makyajımı yapıp gayet ‘prezentıbıl’ çıkıyorum evden…

 

1) Öğretmenler (hepsi değil ama bazısı) lafı çok uzatıyor. Allahım Yarabbim ne anlatıyorsun bu kadar? Ya da anlatacak bu kadar çok şey var niye bu çocuğun annesini görüşmeye çağırmıyorsun okula ayrıca. Kapının önünde 20 kişi beklerken neyi çözüyorsunuz içerde? Her öğretmenin bir veli görüşme günü saati var. Bu çocukla ilgili uzun uzun konuşman, anlatman gereken şeyler varsa çağır annesini babasını konuş. Yok! İlla veli toplantısında yapacak ki dışarda insanlar birbirlerini öldürsün.

 

2) Çok uzatan veli (hepsi değil ama çoğunluğu). Arkadaşım madem sıkıntın var (aynı şekilde) bütün öğretmenlerin görüşme günleri, saatleri belli. Al randevunu gel, 45 dakika yarıla yarıla konuş. Kendi çocukluğundan anektodlarla süsle, ikinci çayı söyle, kimseyi ilgilendirmez. Ama dışarda kuyruk almış başını gitmiş, ayıp denen bir şey var yahu.

 

3) Bir de bozulma! Uyardığın zaman öğretmen de veli de surat asıyor. Bir kere surat asmak nedir? 4 yaşında mıyız? ‘Veli toplantısı konuşma-görüşme için’miş. Elbette! Ama burda kasıt karşılıklı hayat hikayelerinizi anlatmak olmasa gerek. Yani bir veli 10 dakikadan fazla bir öğretmenle -dışarda 20 kişi beklerken- kalmamalı. Dediğimiz gibi bu iş için ayrı görüşme günleri-saatleri var dimi? Değil mi???

 

4) Yer tutma. Bir sınıfın kapısına geliyosun. Bakıyorsun 7 kişi. “İyi burayı bekleyeyim” diyip oturuyorsun. Başlıyorsun beklemeye. Aradan geçiyor 40 dakika, tam sıra sana geliyor biri geliyor koşa koşa. Senin önüne geçiyor. “Bu bayandan önce ben vardım”…. Kadın gelmiş bakmış, “ay dur Türkçe’ye gideyim” demiş ama diğer benliğini Sosyal’in önünde bıraktığını düşünüyor, 45 dakika sonra geri dönüyor ve “ben buradaydım” diyor… Kafayı yersin! En ufak bir utanma yok. Bu insanlar burda 7 kişi varmış diye 45 dakikadır bekliyor aslında görünmez olmuş üç kişiyle on kişi varmış bilmiyorlar, bilse başka öğretmeni beklerlerdi belki diye düşünmek yok. Böyle bir gerizekalılık olabilir mi? “Ben burdaydım” nedir? Hayır, ben 45 dakikadır buradaydım ve sen yoktun? Hasta mısın?

 

5) Bütün bu saçmalıkları yaşayıp içeri giriyorsun ve abla sana diyor ki “ay konuşuyor”… Buyur! Ne yapılabilir? Misal ben günün belli saatlerinde okul dolabına saklanıp, tam konuştuğu anda dolaptan çıkıp sus mu demeliyim? Sustur ablacım, öğretmen olan sensin. Diğer öğretmen konuşuyor demiyor demek ki o becermiş. Sen de becer. Ben elbette annesi olarak gerekli uyarıları ve tembihleri yaparak yolluyorum okula. Bana bir bak. Bir tipime bak. Sence yapmıyor muyumdur? Bunca yıldır öğretmensin, binlerce veli tanıdın. İnsan sarrafı olmuş olmalısın. Gözümde numaralı gözlükler, gömlek, kot, ceket oturuyorum karşında. “Konuşuyor” ne? “Gerçekten mi? Oysa 8 aylık gibi “anne” dedi daha da sesini duyan olmadı”…

 

Diyebilirsiniz ki “gitme veli toplantısına”. Bunu ben de sürekli kendime söylüyorum. Diyorum ki bu çocuk artık ilkokulda değil. Eğer öğretmenler bir konu konuşmak isterlerse beni çağırırlar. Dolayısıyla gidip okulda bunu yaşamaya gerek yok. Ve fakat geri kalan herkes gittiği için sen “çocuğuyla ilgisiz anne” gibi olmamak adına, senin için “çocuğuyla ilgilenmiyor” diye düşünüp çocuğuna karşı yanlış bir tutum içine girmesinler diye gidiyorsun.

 

Gidiyorsun sevgili okur. Her sene ve senede iki kere veli toplantısına gidiyorsun. Kapının önünde bir saat bekliyorsun. Diğer velilerle sıra kavgası yapıyorsun. Bazı velilerin şımarıklığına, bazılarının cehaletine hayret ediyorsun. Kulaklığını takıp müzik dinliyor gibi yapıyorsun. Arada bir bi arkadaşını görüp rahatlarsan ya da sevdiğin öğretmenleri görüp iki dakka ayak üstü sohbetlersen şanslısın. Gerisi sinir stres.

 

Bu senenin ilk veli toplantısını atlattım.

 

Ölü ve yaralı yok.

 

İkinciye Allah kerim…