Sevinç’in meme sütü

O kız, o memeler ve o göğüs pompası…

Bana çok sık olur bu. Yazıya başlarım, “Tamam” derim bunu yazıcam, klavye ile işim bittiğinde bir bakarım bambaşka bir şey anlatmışım.

Sanki bilgisayarın başına oturunca içime cin giriyor.

Aklı selim bir yazı yazayım isterim ama bir bakarım aman yarabbi! Yazmış mıyım, kusmuş muyum belli değil.

Yazı şöyle başlayacaktı aslında: “Yeni doğum yapmış kadınların iş yerlerinde yaşadıkları sıkıntılar kolay değil. (Aklı başında yazar taklidi yapıyorum bak.

“Gizli gizli süt sağmalar, bu sütü saklayacak buzdolabı ayarlamaya çalışmalar, bu esnada ‘prezentasyon’dan ve karizmadan yememeye uğraşmalar…”

Denedim cidden. Ben de zaman zaman serinkanlı, olgun, görmüş geçirmiş, ununu elemiş eleğini asmış yazar olmak isteyebilirim ama olmadı sevgili okur…

Kendim gibi devam ettim.

***

Doğum yapmamış bir kadın için yeni doğurmuş bir kadının durumu sandığınızdan çok daha travmatik olabilir.

Ben yaşadım.

Yaş 27-28 civarı, daha çocuk yok, bir iş yerinde çalışıyorum o zamanlar. Tuvalete gittim…

Fışh, fışh, fışh

Ben: ????

Fışh, fışh, fışh

Ben: Merhaba?

Sevinç: Benim ben, süt çekiyorum da

Ben: Hı?

Sevinç: Bak böyle bir şey, hiç görmüş müydün? Fışh, fışh, fışh

Ben:

Sevgili okur, o an o görüntü karşısında psikolojikman kısır olmadım ya.

Hala doğurgan bir kadın olmamı gerçekten güçlü bağışıklık sistemime ve olan biteni çok hızlı kayıtlardan silebilen berbat hafızama bağlıyorum.

Yoksa o kız, o memeler ve o göğüs pompası benim geceleri yataktan ter içinde uyandığım, “Ay si ded pipıl” diye dolandığım bilinç ötesi bir alacakaranlık kuşağına dönebilirdi.

Ben: Burada bir yerde süt vardı.

Sevinç: Aman sakın şu torbalara elleme, onlar benim sütlerim…

Ben:

Sevinç: Tadı iyi değil, ben denedim, sen de denemek ister misin?

Ben:

Sevinç: Bak sen de anne olacaksın, alış böyle şeylere

Ben: Senin sütünün tadına bakmak istemiyorum.

Sevinç: Ay aşkolsun ya, ehihehe

Kulakları çınlasın, Sevinç benim “Ulan beni hiç normali bulmaz zaten” dediğim tiplerdendi.

Çalışan, yorgun, sinirleri bozuk anne nasıl olur Sevinç sayesinde öğrendim.

Elimden geldiğince kararlı göründüğüm ve kısa cümlelerle kendimi anlatmaya çalıştığım dönemde bu dönemdir. “Sütünün tadına bakmak istemiyorum” gibi… Fakat Sevinç’in intikamı feci oldu.

Fışh, fışh, fışh

Ben: Sevinç?

Sevinç: Benim ben, bak ne diycem sana, ehihehe

Ben:

Sevinç: Sen böyle kasılıp kalıyorsun ya benim yanımda

Ben:

Sevinç: Baaak, (açar) doğumdan sonra göğüs uçlarım simsiyah oldu, ehehehie, senin de bööle olacak işte, oh!

Ben:

Şimdi lohusa bunalımı diye bir şey var biliyorum. Ancak bu bunalım esnasında bazen kadının içine şeytan da kaçabiliyormuş onu da Sevinç sayesinde öğrendim.

Arkadaş sanki kadını ben hamile bıraktım, göğüsleri benim yüzümden karardı…

Sevinç bana bir doladı, bildiğiniz gibi değil.

O zamanlar da henüz gencim. Böyle birileri üstüme geldimi telaşlanıyorum falan.

Doğurduktan sonra bana da şeytan kaçtığı için şimdi olsa Sevinç’i kendi sütünde boğarım ama o dönem durum farklı. Basbayağı tırsıyorum kadından…

Sevinç: Mehtap, tam sen böyle ayna karşısında makyajını tazelerken ben göğsümden yüzüne süt fışkırtsam naparsın, ehehehe

Ben: ….

Sevinç: Sana ameliyat izimi gösteriyim mi?

Ben: ….

Olay öyle travmatik bir hal almıştıki, o dönem “Ulan ya kazara hamile kalırsam da Sevinç gibi olursam” diye evde ayrı kriz yaşanıyor.

Sarhan: Aşkım, ne kadar yakışmış bu kot sana

Ben: Hiç şansın yok

Sarhan: Kilo mu verdin sen ne?

Ben: İyi deneme ama yine de şansın yok!

Zaman içinde Sevinç tekrar insan formuna döndü.

Ben kaçamak bakışlarla masasında eski latin alfabesiyle yazılmış yazılar, dönmüş gözler, boş bakışlar falan bekledim ama olmadı.

O normale döndükçe ben de doğurma fobimi yendim. Tamam, doğurunca kadınlar kafayı yiyorlardı ama en azından geçici bir süreydi bu.

Hem ben bu süreyi kocama ve kayınvalideme eziyet etmek için kullanabilirdim ve kimse de birşey diyemezdi…

Sadece benim durumumun kalıcı olacağını o zaman tahmin edememiştim.